16-02-2011 11:10

Bir `Müsbet demokrasi`miz eksikti!

Yıllarca Said Nursi`nin `müsbet milliyetçilik (olumlu ulusçuluk)` yaklaşımını haklı olarak eleştiren ve bu tür eklektik yaklaşımların tevhidi dünya görüşüyle birarada bulunamayacağını dillendiren İslami kesimler arasında son dönemlerde iyice belirginleşen eksen kayması, yeni `keşif`lerle derinleşiyor.

Bir `Müsbet demokrasi`miz eksikti!

İslam ve Hayat

Yıllarca Said Nursi'nin "müsbet milliyetçilik (olumlu ulusçuluk)" yaklaşımını haklı olarak eleştiren ve bu tür eklektik yaklaşımların tevhidi dünya görüşüyle birarada bulunamayacağını dillendiren İslami kesimler arasında son dönemlerde iyice belirginleşen eksen kayması, yeni "keşif"lerle derinleşiyor.

Dün akşam Hilal Tv'de yayınlanan "İslam Dünyasında Neler Oluyor?" programına konuk olan Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen, program sunucusu Bahadır Kurbanoğlu'nun İhvan liderlerinden İsam el-Aryan'ın demokrasi ile ilgili yaklaşımı bağlamında sorduğu demokrasi ile ilgili bir soruyu cevaplarken, demokrasi derken neyin kastedildiğinin önemli olduğuna değierek, "Tunus'la Mısır'da demokrasi aynı şey değildir. Tunus laik bir ülke dolayısıyla orada demokrasi denildiği zaman, insanı temel belirleyici kılan felsefi bir arka planı olan bir demokrasi söz konusudur. Bu anlamda demokrat olamayız. Ancak Mısır'ın anayasasında ülkenin İslam'a göre yönetilmesi hükmü vardır. Dolayısıyla İsam el Aryan'ın demokrasiyle ilgili sözleri şûra anlamına gelmektedir. Yani müsbet demokrasi. Biz kendi kavramlarımızı ve modelimizi üretemediğimiz için bu tür ödünç kavramlarla konuşuyoruz" diye konuştu.

Oysa, bugüne kadar tevhidi çizgideki önemli çalışmalarıyla tanınmış olan Türkmen'den, el-Aryan'ın demokrasiyle ilgili sözlerini tevil etmek yerine, modern cahiliyenin yapıtaşları olan bu tür Batılı kavramlardan arınma çağrısında bulunması beklenirdi.

Program sunucusu Bahadır Kurbanoğlu'nun da, el-Aryan'ın sözlerini, "Zaten kendisi de aslında öyle demek istememiştir" diye tevil etmeye çalışması ise dikkat çekiciydi.

İhvan yöneticisi el-Aryan, "Müslüman Kardeşler Ne İstiyor?" başlığıyla kaleme aldığı ve Timetürk sitesi tarafından Türkçe'ye çevirilen makalesinde şu ifadeleri kullanmıştı: "Mısırda, din kültürümüzün ve mirasımızın önemli bir parçası olmayı sürdürüyor. İlerliyoruz, temel İslami değerler olan evrensel özgürlük ve adalet ölçülerini kullanan demokratik, sivil bir devletin inşasını tahayyül ediyoruz. Demokrasiyi gelenekle bağdaştırılması gereken yabancı bir kavram olarak değil, İslami akideleri pekiştiren ve onlarla fıtren uyumlu prensip ve erekler olarak benimsiyoruz."

Şimdi birileri çıkıp "Müsbet demokrasi olduğuna göre, "müsbet sosyalizm", "müsbet liberalizm", "müsbet kapitalizm", "müsbet faşizm", "müsbet feminizm" neden olmasın?" diye sorarsa bu yaklaşım sahipleri nasıl cevap verir diye düşünmeden edemiyoruz.

YORUMLAR
  • Yorumcu   22-02-2011 15:46

    EDİTÖR: "Demokrasi bir yönetim tekniği değil, insanı temel belirleyici bilen bir felsefi dünya görüşüdür." Ahmet ÖRS: "İnsanı merkeze alan yeni bir tavır… İnsanı merkeze almadığını söyleyen hareket zaten yoktur, diye bir karşılık verilebilir bu soruya lakin niyetle pratik arasındaki fark her yerde kendini kolayca göstermiştir. İnsanın istemi, iradesi, durduğu taraf bizim yol haritalarımızda kendine tam olarak yer bulamadı. İnsanın merkeze alınması şirk ihtiva eden bir iddia olarak bile görülmüştür. Hâlbuki seçerse insan seçer ve ideolojiler insan üzerinden yeryüzünde karşılık bulur. İnsanın bu çerçevede tartışılamaz bir değeri vardır. Her şey onun üzerinden giderken onu değerden düşürecek bir pozisyonda konumlandırmak zaten yol haritasının baştan bir açmazı olacaktır. İnsan merkeze alınıp ona güvenildiğinde bir şekilde bu güven karşılık bulacaktır. İnsanın vicdanında, fıtratında onu doğruya yaklaştıracak nitelikler yaratılış gereği vardır. Adalet duygusunu insana kazandırdıkça, vicdanı öne çıkardıkça insan özüyle yüzleşecek ve doğru tarafta duracaktır." BEYTULLAH EMRAH ÖNCE: "Yazıda “İnsanı merkeze alan yeni bir tavır…” ile kast edilenin asıl anlatılmak istenen olmadığı kanaatindeyim. Öyle değilse itirazım şu noktada yoğunlaşacaktır: İslami mücadele hiçbir zaman insanı ya da bireyi merkeze alamaz, şahsiyet/nesil kurgulamaya odaklanamaz. Tek tek bireylerin ıslahı ya da insanı kâmil kılma gibi arayışların toplamından İslami bir toplumsallığın üretilebileceği tezi tartışmalı bir tezdir. (Bu sebeple insanın ya da neslin Kur’an’da olumsuz çağrışımlarla birlikte anılmasının hatırlanması ve odağa kişinin alınmasının da üzerinde ayrıca düşünülmesi gerektiği söylenebilir.)" EDİTÖR: "Tabii ki insanlar nasıl yönetileceklerini belirleme hakkına sahiptir, lakin demokrasi bu değildir." YORUMCU: "Elbette Hamza Türkmen'de demokrasinin ne demek olduğunu biliyordur. Hak-Söz dergisinde okuduğum yazılarından bu anlaşılıyor olmalı. 1- Eğer insanın kendilerinin yönetilmesini seçme hakkı demokrasi değilse nedir? 2- Sizce Hamza Türkmen Bey sizin demokrasiyi bir ideoloji, felsefi bir dünya görüşü ve insanlığın gelebileceği nihai nokta olarak mı değerlendirmiş bu konuşmada?Benim dinlediğim kadarıyla böyle bir söylem yok. Belki atlamış olabilirim. 3- Eğer demokrasiyi tün dünya insanları için elde edilebilecek bir ideoloji olarak görmediğine inanıyorsanız bu yazıyı neden yazdınız 4- Eğer yazılması gerekiyordu diyorsanız o halde bence Ahmet Örs'ün yazısında çok daha fazla sıkıntılı durumlar car. O yazı içinde yine aynı üslupla bir yazı kaleme almayı düşünüyor musunuz? Ben sizin art niyetli olmadığınızı düşünerek bunun bir hata olduğuna tüm kalbimle inanıyorum. Amacımız birbirimizi dinlemeden, sadece kendi düşüncelerimizi karşı tarafa kabul ettrimek olmamalı. Sitenizi takip ediyorum ama bazı şeylere şaşırıyorum. Mesela Çetin Yıldırım'ın öyle yazıları var ki sanki bir Kürt milliyetçisi var karşımda. Ahmet Örs'ü okuyorum, gerçekten güzel şeyler yazabiliyor ama romantizm kurgusundan kurtulamıyor. Beytullah Emrah Önce'nin yazılardaki yorumuna bakıyorum; herşey başörtüsü eyleminden ibaret. Tinerciler, Aleviler, Kürtler, onurlu ve erdemli insanlar, açlık ve sefalet içerisinde yaşayanlar, düşündükleri için mahkum edilenler bizim yaptığımız bu başörtüsü eylemiyle dirilecek ve devrim gerçekleştirecekler. Özür dileyerek ifade etmeliyim ki romantik selefiliğin diğer bir versiyonundan başka bir şey değil. Neden böyle ifade etmek zorunda kaldım: Çok iyi hatırlıyorum başörtüsü eylmelerinin en yoğun olduğu ginleri hatırlıyorum. Hatta öyle bir duruma gelmiştiki Veznecilerden boykot yürüyüşü yapanların sayısı belki de 20 bini bulmuştu. Halk destek veriyordu. Sonra 28 Şubat darbesi oldu. Beyazıt eylemleri devam etmesine rağmen 50-100 kişiden başkada kimsecikler yoktu. Kimisi çok siyasallaşıldığını ifade ederek alandan ayrıldı, kimisi ikna edildi, kimisi yapacak bir şey olmadığı için gidip ailesinin istediği birisiyle evlenip halka karıştı(eleştirmek anlamında söylemiyorum bu cümlemi ama olay gerçekten de buydu.) Devrimin tabanını oluşturan halk ise hala kendi işinde. Hayatın ellerinden tutmamız gerekir.

  • Ali Uzun   22-02-2011 10:43

    "Önerimiz Medine İslam devleti modelidir. " Bu öneriniz umarım bir dil sürçmesidir!Ne Rasulullah modeldir müslümanlara ne Risaleti model(!?) olabilir nede Medinedeki Asrı Saadet yönetimi. Biz Rasulullah'ı "örnek" alırız ancak. Zira "Model" sıradanlaştırır ve imkansızlaştırır. Örnek almak O'nu olması gereken konumunda tutar ve Bizi "güzele ve doğruya" yönlendirir. İkincisi Allah Rasulü Vahiyle direk olarak Allah'ın cc murakabesinde idi. Yani O'nu sav Allah denetliyor,düzeltiyor ve yönlendiriyordu.Rasullahın yönetimi mutlak adalet ölçüsündeydi. İhtilaf halinde derhal Vahiy geliyor ve insanların kalbı yatışıyor yada itaat etmek zorunda kalınıyordu. Eğer SİZ, "Medine İslam Devletini" model alırsanız varılacak sonuç "ısırıcı meliklik"ten başkası olmayacaktır.Size muhalefet eden, Allah'a ve Rasulüne muhalefet etmiş (Haşa) olacak ve "baği" durumuna düşecektir. Taliban Afganistanında ve İran da olan budur.Ve bu örneklerin ne kadar "İslami" olduklarıda malumunuz üzere tartışmaya açıktır. Sela ve sevgiler! Editörün notu: Ali Bey, anlaşıldı ki, ne siz bizi, ne de biz sizi ikna edebileceğiz. En iyisi bu tartışmayı burada bırakmak. Evet, Allah Rasulü bizim modelimizdir, Medine İslam devleti bizim için hiç tükenmeyecek bir toplumsal ve siyasal okul niteliğindedir. Biz böyle düşünüyoruz. Biz de size selam ediyoruz. Allah'a emanet olun.

  • Ali UZUN   21-02-2011 14:36

    "Otomotik zihin kurgusu" bana ait bir vasıf değil. Ben analiz ediyorum,eleştiriyorum,tahkik ediyor,sorguluyorum! Yöntem olarak analitik akla daha yakınım. A.Udeh'i önericeğinize "biz demokrasiyede despotizmede totaliterizmede karşıyız. Önerimiz Şudur:.....!" diyebilseydiniz! KONU tartışılmalıdır diyorum! Selam ve sevgiler! EDİTÖRÜN NOTU: Udeh'i, demokrasi ile İslam'ın farkını hem felsefi, hem teknik açıdan ayrıntılı olarak incelediği için tavsiye ettik. Önerimiz Medine İslam devleti modelidir. İnsanların tercihlerine müdahale etmeyen, onlara kendileri hakkında karar verme alanı tanıyan ve fakat hükümranlığın yegane kaynağı olarak alemlerin Rabbi'ni kabul eden (Medine Vesikası 40. madde) modeli her dönemde güncellememiz mümkündür.

  • Ali Uzun   21-02-2011 11:58

    Rasulullah'ın saadet asrı dediğimiz Medine i Fazıladaki Kısa bir dönem hüküm sürmüş adaletin ve kıstın ayakta tutulduğu dönem haricinde ve özelliklede Halife Osman ra döneminden itibaren örnek gösterebileceğimiz bir YÖNETİM şekli olmuşmudur? Halkın kendi yönetimini seçmesini ve denetlemesini ve azlini öngören Demokrasiye karşı olmak, totaliterizmi alternatif göstermektir otomotik olarak. Başka bir sistem varsa söyleyin bende öğrenmiş olayım. Demokrasi için yönetim tekniği demedim, yönetim şeklidir demokrasi. Tartışılması gereken SORUN; Rasulullahın ve geçmiş peygamberler içinde Yönetici/Peygamberlik verilen elçiler; Halkı yönetmede Allah'ın direk vesayetinde ve murakabesinde olmasına karşın, hiçbir kul/Beşer/Halife yöneticinin Allah'ın direk murakabesinde olmaması ve dolayısıyla yönetimin meşruiyetinin sağlanması ve korunmasının sultanının/Halifenin/liderin/Kadronun vicdanına bırakılmasının yanlışlığıdır.Bir yönetim ya Allah'ın murakabesinde(Denetim,düzeltme, görevlendirme,azletme)olur, yada Halkın. Halk kendini yönetecek ki yöneticiler halkın üstünde değil hizmetçileridir idarecileri kendi seçecek,kendi denetleyecekki zulüm,istismar, tağutça yöntemlere başvurulmasın.Yani Halk kendine hizmet etmeye aday olanları seçmeli ve denetlemelidir. Gerektiğindede verdiği yetkiyi geri almalıdır. Bunun adına sosyal bilimler dilinde demokrasi denir. Buna Başka bir isimde koyabiliriz.Batıdaki demokrasi uygulaması her toplumun dünya görüşü ve felsefesi ile uyum içinde olmasından daha doğal da bir şey yoktur. Halifeler döneminde dünyada genel geçer uygulanan yönetim şekli demokrasi değil sultanlıklar/krallıklardı.Ebu Bekr döneminde Müslümanlar bu yönetim şekline İslamla ruh verdiler(İlkeler) ve ismine de "emirel mü'minin" (Yada Halife) dediler. Tüm yazılar ve yorumlardan maalesef Kardeşlerimizin bu konuda kafalarının karışık olduğu ve demokrasiye olan kinleri farkında olmadan despotizme,totaliterizme yaklaşmalarına neden olmaktadır.Demokrasinin put olduğuna dair hiçbir delil ve emare yoktur. Ancak totaliter despot fravuni sistemlerin tağut,put,şirk olduğuna dair çokça delil olduğu malumunuzdur.İslami bir demokraside Allah'ın yasakladığı konularda kanun çıkartılmaması demokrasinin bir gereğidir. Türkiyede bu gün bile uygulanan sistem tam anlamıyla demokrasi değildir. İslam-demokrasi- siyaset tartışılması ve vuzuha kavuşturulması gereken çok önemli konudur. Mağribten Ortadoğuya İstibdata karşı "artık yeter" diyen müslüman halkların devriminde oradaki İslami Hareketlerin lokomotif değil vagon olması analiz edilmelidir. Ayni durum Türkiye İslami Hareketleri içinde halihazırda söz konusudur bile.Selamlar Saygılar! EDİTÖRÜN NOTU: Ali Bey, şu "otomatik" zihin kurgusundan kurtulmanız gerek. Ya despotizm ya demokrasi mantığı mantık değil. Kırk katıra da kırk satıra da hayır diyemeyecek miyiz? Demokrasi konusunda Abdulkadir Udeh'in "İslam ve Siyasi Durumumuz" adlı kitabını okumanızı öneririz.

  • Ali Uzun   20-02-2011 19:28

    Demokrasi karşıtı arkadaşlar fravuni despotik istibdat rejimlerini savunduklarının farkındalarmı!? İslam; halife(!)/Sultan ünvanlı bir kişinin tüm toplumun vesayetine layık olduğunumu emrediyor!? Yada Halk güdülmeye muhtaç,elde sopa; sevap nedir,günah nedir dikte edilen sürümüdür? Böylemi anlaşılıyor ve görülüyor. Bu gün halihazırda Demokratik yönetim şeklini aşan hatta denk bir yönetim şekli varmıdır uygulanan? Şura tek başına bir yönetim şekli değil,yönticilerin icraatları için baş vurulan bir yöntemdir. Demokrasiyi "şirk" olarak görenler Fravuni rejimler olan totaliterizme,despotizme,istibdat yönetimlerine ve oligarşik vesayetlere ne diyorlar? Demokrasi karşıtı olanların demokrasiyide aşan bir yönetim şeklini ortaya koymaları gerekmiyormu? İslam yönetimle ilgili olarak şekilden ziyade ilkeler, değerler ve normlar ortaya koyduğu ne zaman anlaşılacak? Tunus'ta başlayıb Kuzey Kurdistan'a Ermenistana ve tüm Arab alemine yayılan halk hareketlerinin insanlık dışı baskı ve istibdatla insanlık onurunu rencide eden uygulamalarına karşı halkların "artık yeter" demeleri rahatsızmı ediyor. Elbetteki Halklar kendi yönetimlerini kendileri kuracak ve denetleyecekler! Dinde zorlama yoktur. Her toplum layık olduğu ile yönetilir. Allah yasayı böyle koymuştur. Halklar kendi akidelerine uygun yönetimi kendileri sececek ve denetleyecektir. İmtihan vasatını Allah belirler. Hesap görücü Allahtır. Mü'minler Davet eder ancak! EDİTÖRÜN NOTU: Ali bey, demokrasi bir yönetim tekniği değil, insanı temel belirleyici bilen bir felsefi dünya görüşüdür. Bizim despotizm veya sultanlık taraftarı olduğumuzu nereden ve nasıl çıkardınız, hayret doğrusu. Biz despotizme de, insan iradesinin üzerinde irade tanımayan demokrasi putna da karşıyız ve savunduğumuz, insanların Allah'ın hükümleri çerçevesinde adil bir dünya kurmalarıdır. Tabii ki insanlar nasıl yönetilecekelrini belirleme hakkına sahiptir, lakin demokrasi bu değildir.

  • musab571   19-02-2011 03:36

    islamı yasamak yada yasatmaktan kurani kanunları iktidara getirmek için illa uzlasmak mı gerekir. sayın türkmen bugun türkiyede yazar bir müslüman kimliginizle tanınmaktasınız yazılarınızı okuyan onlarca insan bulunmaktadır mısırda ve tunusta olan ayaklanmaların sebebi bir diktatörlükten ibaretse ve yerine getirelecek sistemin kurani bir sistem olmaması durumunda bu ulkelede yine aynı seylerin vuku bulmasına zemin hazırlamamaktamıdır? "müslüman kardeslerin" türkiye modelini benimsemeleri gercekten guzel gorunur bir tarafı yoktur ve olamazda.bahsetmiş oldugunuz müsbet demokrasi si gercekten editor arkadasımızın dedigi gibi akıllara diger müsbet izm leri getirmez mi? neden islamdan hep bi şekilde taviz vermek zorunda kalıyoruz islamın hiç bi şekilde eksiltilip artırılmıyacagını ayetlerden gormemektemiyiz yoksa gormek istememktemiyiz. yada peygamberin uzlasmayı red ederek "sizin dniniz size, benim dinim de banadır." (Kâfirûn 6) ayetini unutuyormuyuz. mürid uyar kardes hem turkiyede islamcılık konusunda bunca emegi gecmiş bir şahsiyet ise olayları neden degişik yerlere cekmektedir bir bildigi vardır diyerekte usutunu ortemeyiz insanların akıllarında soru işaretini bırakmak yerine çözüm üretmesinden yanayım. tüm dünyada mecburi yönün demokrasi olması bizim ulkede yada bir baska ulkede olması söz konusu mu? uzlasmacı bir dusunceden ne zaman vazgececez.turkiyede tevhidi müslüman parmakla sayılacak kadar az olması bir sebep mi teskil etmektedir. ona gore tabansız olması söz konusu ise davasını gostermek abes sayılıyorsa bu peygamberin metoduna ters dusmez mi? özgürlükcü demokratik rejim için caba sarfetmek bence biraz tevhidi çizgiden uzaklasmakla olanaklı olabilir.özgür kelimesi de biraz dusundurucu ki tevhidi yasayan müslümanların özgür olmadıgını bilmekte olduklarını kanaatindeyim ALLAH herseyimize karısmakta ise özgür olmamız söz konusu degildir. ve bizler birer ibrahim olmalıyız taguti sistemleri ve putları red edip yıkmalıyız bizeler ibrahim olmazsak bu taguti sistemler ve putlar yıkılmaz bunuda goz ardı etmemek lazım. peygamberler bize rehber olarak geldi bizimde onları ornek alıp onlar gibi davranmamız gerekmez mi? sayın türkmeni eleştirmek ne zamandan beridir karalamak oldu eleştirmek her okyucunun en dogal hakkıdır.

  • selami   18-02-2011 13:43

    Mehmet Pamak beyin yazısını okumamış olmalıki bazı arkadaşlar burada küçük bir tespite takılmaya devam ediyorlar. Pamak Beyin yazısında isim verilemesede genel olarak 'müspet demokrat' anlayışa ciddi ve haklı eleştiriler var. O yazıyı okumanızı tavsiye ederim ahmed. ö.bitlis vb kardeşlerime.

  • Ahmed    17-02-2011 16:42

    Böyle gereksiz karalamaların ümmetinin dirilişine vesile olamayacağı kesin.. Hamza Türkmen gibi değerli abilerimizi karalamak yerine daha hayırlı işlere yoğunlaşmamız bizim için daha hayırlı olacak inşallah.. EDİTÖRÜN NOTU: "Karalama"ların dirilişe vesile olamayacağı kesin de, her eleştiriyi karalama olarak gören anlayışla diriliş mümkün mü, onu da tartışmamız lazım...

  • ömer bitlis   17-02-2011 12:59

    Bizi "Tabansız"lıkla suçlayanın adının soyadının bile belirsiz olması ne büyük ironidir... Allah hem tabanlı, hem isimli olmayı nasip etsin...

  • Ahmet Can   17-02-2011 10:23

    O halde ne diye Mısır intifadasını savunuyorsunuz kardeşler? O intifadanın öncülerinin kullandığı ifadeler tevhide aykırıysa (ki onlar rahatsız olmanız gereken çok daha net açıklamalar yaptılar) ne diye direnişi savunuyorsunuz? Bu ne yaman çelişkidir böyle? Tabansızlıkmış... Bir sizin tabanınız var maşallah... (BU YORUMDA HABER METNİ ve DİĞER YORUMLARDA KULLANILAN İFADELERDEN BAŞKA HERHANGİ BİR İFADEYE YER VERİLMEMİŞTİR.)

  • Tabansızlık   17-02-2011 02:24

    Zaten sisteme eklemlenmek bu şekilde olur. Dün laikliğe karşı olanlar, küfür diyenler: bugün laikliği farklı bir şekilde, ama aynı isimle benimsemişlerdir. ve yeni nesile kendilerince müsbet laikliği kavram olarak taşımışlar yani meşrulaştırmışlardır. Batı için mesele ilk etapta demokrasi kelimesinin müslümanlar içinde meşrulaştırılmasıdır. müslümanların gündemine demokrasi kelimesini bir şekilde süsleyerek sokmaktır. Altaylı'nın dediği gibi,bugün sen demokrasi desin,o kelimeyi ağzına alırsın,farklı bir şekilde benimser özümsersin, yarın çocukların veya peşinden gelenlerde altını doldururlar.Demokrat oluverirler. Ilımlılarımız ve nucularımız zaten bu kelimeyi çoktan içselleştirmişlerdi. Bu konuda seleflerinin 60 yıl gerisinden gelen Türkmen ise, bu kelimeyi müspet kılıfı altında önce kendi zihninde içselleştirmiş sonrada t.c müslümanlarının kalbine taşıyor.Kalbine diyorum çünkü zaten bedeni çoktan sardı bu düşünce. Kendince haklı gerekçeleri yok değil. çünkü t.c de ona göre tevhidi müslüman parmakla sayılacak kadar az. Ona göre tabansız olduğu için islam davasını da bütün yönleriyle ortaya koymak abes. o zaman özgürlukçü demokratik rejim için çaba sarfedilmeli. Iürkmen, İbrahim değil ki tek başına tevhidi haykırsın ve tek başına "bizimle sizin aranızda ebedi düşmanlık vardır" desin. Bu yüzden Türkmen bilinçli bir seçim yapmış ve kurani olmasa da müspet demokrasi söylemini tercih etmiştir. Adına sapma deseniz dahi bilinçli bir sapmadır veya biliçli bir tercihdir. Dönüşü yoktur. Hamza türkmen islamcılığı ancak demokratik bir rejimde palazlanır ve kitle bulur.Bu düşüncesinin aslında yıllardır uygulamada olduğu da gözlemlenmektedir.Bugün sadece vakıa'ya uygun lafız itinayla seçilmiş ve telaffuz edilmiştir o kadar. Bence göl maya tutmuştur.Akıntıya kürek çekenlerin şirk sistemi diyerek demokrasi ile mücadele edenlerin dünyevi kazancı ve halk kitleleri üzerinde etkisi kısa vadede gözükmemektedir.Görüldüğü gibi bölgede diktatörler ve oligarşik düzenler bir bir yok olacaktır. Bence, Demokrasi islam dünyasına özgürlük adıyla gelecek kardeşi kardeşe kırdıracak ve bütün ortadoğuyu ırak'taki gibi kangölüne çevirecektir. Ortadoğuda Demokrasinin ifsadı diktatörlerinkinden kat kat daha fazla olacaktır. Ne mutlu akıntıya karşı direnenlere!!!

  • serkan   17-02-2011 01:13

    Aşağıdaki alıntı bu sitenin bir yazarından: "Bu açıdan, Tunus’ta Raşid Gannuşi’nin, Mısır’da ise İhvan sözcülerinin Türkiye’deki “AKP modeli”ne öykünen açıklamalarda bulunmalarını, bu coğrafyalardaki toplumsal hareketlerin, Türkiye’de olduğu gibi despotizm yerine liberalizm ve kapitalizmle uyumlu, Batı işbirlikçisi bir “ılımlı İslam” modelini sonuç vereceğinin mutlak göstergeleri kabul etmek doğru değildir. " Şimdi birileri bu tespitler üzerine bir yazı döşese ne dersiniz?

  • Selami   17-02-2011 00:40

    İslam ve Hayatı tebrik ediyorum. Birileri yokuş aşağı koşuyor. Ne var ne yok yıkıyor. Liberalizmin islam sosuyla yutturulmaya çalışıldığı bu puslu ve kaypak ortamda kim olursa olsun yanlışı ortaya konmalıdır. Allah razı olsun.

  • Murat   17-02-2011 00:38

    Bağlamı görmeliyiz Türkmen'in "müsbet demokrasi" söylemini, bu söylemle kastedilen cümleyle birlikte okumadan, buradaki büyük sapmayı anlamak mümkün olmaz. "Müsbet demokrasi" denilen anlayış, el-Aryan'ın şu cümleleri oluyor: "Mısırda, din kültürümüzün ve mirasımızın önemli bir parçası olmayı sürdürüyor. İlerliyoruz, temel İslami değerler olan evrensel özgürlük ve adalet ölçülerini kullanan demokratik, sivil bir devletin inşasını tahayyül ediyoruz. Demokrasiyi gelenekle bağdaştırılması gereken yabancı bir kavram olarak değil, İslami akideleri pekiştiren ve onlarla fıtren uyumlu prensip ve erekler olarak benimsiyoruz." Türkmen'in tevilini ve bu tevil üzere ürettiği "müsbet demokrasi" retoriğini savunanlar, bu bütünlük içerisinde konuyu yeniden değerlendirmelidirler.

  • adil    16-02-2011 23:47

    İslam ve Hayat'ın acımasızca eleştiri oklarını Müslümanlara çeviren sitelerden olmaması lazım. Yazıktır günahtır. Ortada demokrasiyi savunan mı var. İşte vermişsiniz açıklamanın tam metnini. Orada demokrasiye dönük tek bir olumlu ifade mi var. Yapmayın etmeyin. Müslümanları kolay harcamayın. Yıkıcı eleştiri oklarınızı kafirlere çevirin. Müminler kafirlere karşı izzetli müminlere karşı zelil/alçak gönüllü olmaıdır. İslam ve Hayat'ı Mehmet Pamak, Ahmet Kalkan gibi abilerden dolayı önemsiyorum. Daha düne kadar Kur'an nesli için bir araya gelen bu mü'minlerden bir üçüncüsü hakkında bu şekilde suçlamalar ve kıytırık nedenlerle yıpratmalar doğru değil. Mehmet Pamak abinin dediği gibi "Allah için uyarıyorum..." EDİTÖRÜN NOTU: Adil kardeşimiz, iyi güzel şeyler yazmışsınız da, mü'minlere şiddetli olduğumuzu nereden çıkardınız? Güzelce, haksızlık yapmadan, çarpıtmadan eleştiri yapmak ne zamandan beri "şiddet" oldu?İhvan sözcüsünün cümlesini dikkatlice okursanız, bu cümle üzerine Hamza Türkmen'in bir Tv kanalı aracılığıyla yaptığı yorumun / tevilin hiç de sıradan, karşısında tepkisiz kalınacak bir tevil olmadığını, üstelik İhvan sözcüsünü savunmak adına "müsbet demokrasi" retoriğiyle bâtıl bir dünya görüşünün içselleştirilme sürecine girildiğini görmeniz mümkün olabilir. Demokrasiye yönelik olumlu ifade mi var, diyorsunuz. Olumlu ifadenin ötesinde, İhvan sözcüsünün Jakoben laikliğe karşı Anglo-Sakson demokrasisine yaptığı vurgunun "müsbet demokrasi" olarak adlandırılıp sahiplenilmesi söz konusu. Ayrıca kimseyi yıprattığımız filan yok, merak etmeyin. Hamza Türkmen'in değerini bilmeyen insanalr değiliz. Zaten aksi olsa kaale almazdık. Lakin bu tür sapmalar karşısında herkes hatır, gönül deyip sustuğunda yanlışların genel kabuller haline geldiğini biliyor ve bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu karınca kararınca yerine getirmeye çalışıyoruz.

  • Hakan Biçer   16-02-2011 22:30

    Sadece onlar bilmektedir neyin müsbet neyin menfi olduğunu! Bugün tüm dünyada mecburi yön! demokrasidir. Baştan beri kendilerini batılı kavramlarla ifade eden müslümanların varış noktası da burası olacaktı. Bunu göremeyenlere yazık olmaktadır. Çok yazık...

  • Mürid Uyar   16-02-2011 19:33

    Hamza abinin bir bildiği vardır. Arkadaşlar Unutmayalım Hamza türkmen: Türkiye'de islamcılık konusunda bunca emeği geçmiş bir insan Hem o, Mutlak demokrasi dememiş Müsbet demokraasi demiş

  • rüştü   16-02-2011 18:21

    EDİTÖRÜN NOTU: rüştü adıyla yazan arkadaş, yazdığınız yorumla sadece seviyenizi belli etmişsiniz. Küfretmeyi bırakıp, fikriniz varsa söyleyin.

  • ilyas metin    16-02-2011 16:51

    pragramdan haberim olmadı keşke izleyebilseydim.dinleyemedigim için peşin fikirle hareket etmek istemiyorum.hamza abi herhalde bir açıklama yapar diye düşünüyorum. selamlar

  • Murat   16-02-2011 13:52

    Hep böyle olmuştur zaten, liderlere bağımlı yapılanmalarda önce liderler değişir. ardından gidenler de onları uyarmak, sapmalara karşı durmak yerine, yapılan hataları tevil etmeye başlar. Bömylece hatalar yanlışa dönüşür. Şimdi olanda farklı değil.

  • AHMET   16-02-2011 13:01

    Ön yargıyla yaklaşıp söyleneni anlamamak istemek tamda bu olsa gerek. Yani İslami bir değerler manzumesi altında seçim yöntemi tarzında demokrasi düşmanlığınızıda anlamak mümkün değil. Sanırım bu konuda biraz daha mümeyyiz bir akla ve okumaya ihtiyacımız var. EDİTÖRÜN NOTU: Burada yapılan eleştiri çok açık. Sağa sola çekip, yanlışı meşrulaştırmaya çalışmanın anlamı yok. Bâtıl bir kavramın şu veya bu anlam yüklenerek içselleştirilmesi süreci yaşanıyor ve bu sapmaya meşruluk kazandırılmaya çalışılıyor. Yarın başkaları kalkıp "müsbet sosyalizm"den, "müsbet faşizm"den, "müsbet feminizm"den bahsederse ne diyeceğiz. "Ne koysan gider" mi diyeceğiz?

  • ömer bitlis   16-02-2011 12:45

    Önüne ardına bakmadan, yukarıdaki haberi kaleme alan tanımadığım birisi olsaydı art niyetle suçlardım... Aşağıda yazan Hamza Türkmenin cümlelerinin hatta kelimelerinin altına tek tek imzamı atarım... Hamza Türkmenin d(o)mokrasi konusundaki düşüncelerini bu kadar iyi bilmenize rağmen ve "Biz kendi kavramlarımızı ve modelimizi üretemediğimiz için bu tür ödünç kavramlarla konuşuyoruz" demesine rağmen bu yazıyı yazmanın insafsızlık olduğunu düşünüyorum. "Tunus'la Mısır'da demokrasi aynı şey değildir. Tunus laik bir ülke dolayısıyla orada demokrasi denildiği zaman, insanı temel belirleyici kılan felsefi bir arka planı olan bir demokrasi söz konusudur. Bu anlamda demokrat olamayız. Ancak Mısır'ın anayasasında ülkenin İslam'a göre yönetilmesi hükmü vardır. Dolayısıyla İsam el Aryan'ın demokrasiyle ilgili sözleri şûra anlamına gelmektedir. Yani müsbet demokrasi. Biz kendi kavramlarımızı ve modelimizi üretemediğimiz için bu tür ödünç kavramlarla konuşuyoruz"