06-11-2013 06:05

Bir protestan önder: İhsan Eliaçık

Özellikle Gezi süreciyle birlikte İhsan Eliaçık, büyük ölçüde kapitalizmden ve modernizmden beslenen geniş yığınlara, tam da onlara uygun bir din vazetmeye başladı. Bu din; ibadet ve ritüel gerektirmeyen, bütünüyle ahlaki tutarlılık öngören, karşı anamalcı, paylaşımcı bir dindi. Üstelik `ahlaki tutarlılık` önerisini de `bireysel`e terk ediyordu Eliaçık. Yani `görecelilik` yavesine de göz kırpıyordu.

Bir protestan önder: İhsan Eliaçık
Bir protestan önder: İhsan Eliaçık
 
İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak
 
Bir dizi sahnesi: Dindar Hristiyan çift doğum uzmanına gelir ve '6 aydır deniyoruz, ancak çocuğumuz olmuyor' derler. Doğum uzmanı da 'peki nasıl deniyorsunuz' diye sorar doğal olarak. Çiftin erkek olanı 'tıpkı İncil'de yazdığı gibi, birlikte uzanıyoruz' diye cevap verir. Dayanakları ise 'Jeroham'ın oğlu Elkanah, Hanna ile uzandı' ayetidir.
 
Bu, burada bir dursun.
 
İflah olmaz bir 'sosyal adaletçi' olduğumdan İhsan Eliaçık'ın Gerçek Hayat yazılarını zevkle okurdum. Türkçesi oldukça kötüydü; fikirleri İkbal, Şeriati ve Kutub ekseninden dışarı çıkmıyordu; parlak bir öneri ile gelmiyordu okurunun karşısına... Gene de son derece saygıdeğer bir iş yapıyordu. Bir 'hoca' olarak risk alıyor ve 'hızla ve yanlış şekilde muhafazakarlaşan Türkiye Müslümanlarına' dilinin döndüğü, aklının erdiğince uyarılarda bulunuyordu. Sosyal adaleti merkeze aldığı yazıları vicdanlara hitap ediyor, kendi kuşe-i uzletinden Allah'ın dininin üzerinde biriktirilmiş çeri çöpü temizlemeye uğraşıyordu.
 
Henüz protestan olmamıştı.
 
Hadi azıcık entellik yapayım. Weber, kapitalizmin İngiltere ve Hollanda gibi ülkelerde birden bire kabul görmesini 'Proteston ahlakla' ilişkili bulduğunu anlatır uzun uzun. Hatta tipik bir Protestan bireyle tipik bir kapitalist bireyin neredeyse aynı 'adam' olduklarını iddia eder ki bence bu iddiasında hiç de haksız değildir.
Kabaca hatırlayalım. Protestanlar dört temel itirazla çıkıyorlardı Papalık makamının karşısına: 'İncil'i herkes kendince yorumlayabilir', 'dileyen herkes rahip olabilir', 'tek kutsal kaynak İncil'dir, dinin başka kaynağı yoktur' ve 'yapılagelen ibadetler sadece yanlış anlaşılmalardan ibarettir'. Hatta Protestanlığın iki önemli isminden Luther 'bazı önemli gelenekleri korumakta fayda var' derken, Calvin buna bile şiddetle karşı çıkıyordu.
 
Geldiği noktada İhsan Eliaçık'ın Luther'den çok Calvin'e benzeyen bir protestan önder olduğuna hiç şüphem yok. Zira temel Protestan önermelerin tamamını kullanıyor.
 
Özellikle Gezi süreciyle birlikte İhsan Eliaçık, büyük ölçüde kapitalizmden ve modernizmden beslenen geniş yığınlara, tam da onlara uygun bir din vazetmeye başladı. Bu din; ibadet ve ritüel gerektirmeyen, bütünüyle ahlaki tutarlılık öngören, karşı anamalcı, paylaşımcı bir dindi. Üstelik 'ahlaki tutarlılık' önerisini de 'bireysel'e terk ediyordu Eliaçık. Yani 'görecelilik' yavesine de göz kırpıyordu.
 
Bir taraftan da geçmişte karşı olduğu ne varsa tamamına yakınını yapmayı da marifet sayıyordu. Gezi'de Cuma namazı kıldırıp kandil kutlatıyor, ellerini cebine koyup bir şeyh efendi, bir cemaat lideri gibi talebelerine emirler yağdırıyordu.
 
Bu süreçte, önemli bir şey daha yaptı Eliaçık. Türkiye'deki tüm dindarları tanımsız bir torbanın içine tıkıştırıp onları aşağılamaya koyuldu. Mesela 'çoğu başörtülü lüks düşkünüdür' yazdı. Mesela 'Allah nerede? 120 kilo altın işlemeli örtü asılan Kabe'de mi?' yazdı. Mesela 'şehit olmak için illa Müslüman olmak gerekmez' yazdı. Mesela 'Peygamber mescidinin şekli camide kalmış, ruhu cemevine gitmiş' yazdı.
 
Gezi'de sazı eline alan İhsan Eliaçık'ı bir Allah'ın kulu durduramadı anlayacağınız. Kendisine yöneltilen tüm eleştirileri 'otluk danası, embesil, tosuncuk, şerefsiz' gibi gayet nazik kelimelerle karşıladı.
 
Muhtemelen bu yazıyı okuyunca bana da 'yandaş, şerefsiz, tosuncuk, rantçı, muktedir yalakası' falan diyecek. Desin. Ancak şu dört hususu da unutmasın:
 
1. İhsan Eliaçık, yazdığı ayarsız-orantısız cümlelerle 'sosyal adalet' konusunda içeriden geliştirebileceğimiz tüm eleştirilerin önünü kesmiştir. Bu da karşısında olduğu 'yeni muhafazakar kesimin' varlığını güvence altına almıştır. Artık ben bile kullanmayı çok sevdiğim 'yeni muhafazakar tosuncuk' kalıbını kullanamıyorsam bunun yegane suçlusu İhsan Eliaçık'tır. Ne vakit sosyal adaletten, infaktan, zekattan bahsetsem duyduğum cümle aynıdır: 'İhsan Eliaçık mı oluyorsun?'
 
2. İhsan Eliaçık, özellikle Gezi sürecinde takındığı tavırla 'saygıdeğer bir hoca'dan çok bir popüler kültür malzemesidir artık. 140 karakterlik bir twitter insanıdır. İnsanların kendisiyle dalga geçmesini, alaya almasını bu bakımdan değerlendirmelidir.
 
3. Bir süre öncesine kadar son derece dikkatle ne dediğini, ne söylediğini anlamaya çalıştığımız İhsan Eliaçık, artık 'yoksul dindarlar' nezdinde bile son derece itibarsız, gayriciddi bir isimdir. İhsan Eliaçık ile birlikte hareket eden pek çok ismin artık yanında olmamasının esas nedeni bence budur.
 
4. Protestan ahlak, asla 'eşitlikçi-sosyalist' bir düzen kuramaz. Kursa kursa 'gelişmiş bir kapitalizm' kurar.
 
Ne diyordu Ankaralı Oğuz Yılmaz: 'Adaletten bahsediyorsan önce adaletli davranmayı öğrenmelisin!'
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !