Bünyamin ZERAN

20 Şubat 2015

BİZLERİ İNŞA EDEN TERBİYE KİME AİT?

Allah'ın hayata müdahil edilmek istenmediği çağda her sorunun ardından fıtrata dönüş sinyalleri veren insanlık çelişkilerini de gözler önüne sermektedir. İçinde bulunduğumuz çağda cinayetler, tecavüzler, gasplar, pedofili suçlar ve ensest ilişkiler ve daha binlercesi artarak devam edecektir. Çünkü insanı fıtratından uzaklara götüren yasak ağaçtan tatmayı insana sevimli gösteren endüstri kültürü çağındayız. Canımız yanıyor evet ama hala doğru çözüm nedir sorusunu hakkaniyetli bir şekilde soramıyoruz. Korkuyoruz çünkü! Alışkanlıklarımızdan vazgeçmekten, doğru bildiklerimizin yanlış olduğu gerçeği ile yüzleşmekten ve en korktuğumuz şey de Allah'a samimi bir şekilde kul olupta hazlarımızdan ve özgürlüğümüzden vazgeçecek oluşumuzdan.

Yaşadığımız çağa tepeden bakalım. Televizyon dizilerinden tutun da sinema filimlerine kadar, yarışma programlarından tutun da eğlence kültürüne kadar, eğitim anlayışından tutun da ticaret anlayışına kadar ve üretim anlayışından tutun da tüketim alışkanlıklarına kadar hepsi kapitalist sermaye sınıfının semizleşmesine sebebiyet veren bir düzen içinde gitmektedir. Adına özgürlük dedikleri şey aslında her türlü ahlaksızlığın ve rezilliğin meşru kabul edildiği şeydir. “İnadına dekolte giyin, inadına mini etek giyin” çağrısını yapan burjuvalar korunaklı sitelerinde zengin konaklarda yaşarken çağrı yaptığı hanımların ve genç kızların yaşadığı varoşlarda nasıl bir sürprizle karşılaşacağını düşünemezler. Çünkü onlar için aslolan burjuva diktatörlüğünü ayakta tutacak dayanaklar oluşturmaktır. Onlar kadını yalnızca cinsel bir obje olarak görürler. İşler istediği gibi gitmez ve sistemde bir tıkanıklık olursa bunun sorumluluğu hemen dine fatura edilir.

Yıllardır bu memlekette laik, kemalist ve kapitalist bir hayatı tepeden inme bir şekilde halka dayatan idareciler İslam'ı bir öcü olarak gösterdiler. Öyle bir İslam algısı oluşturdular ki İslam her türlü düşüncenin önünü kapatan, farklılığa müsaade etmeyen, kadını eve kapatan sokağa çıkarmayan ve insanlığı 1400 yıl öncesine götüren karanlık bir öcü yaptılar. Bunu yaparken İslam'a ait uygulamadaki sapmaları ve rivayet kültürlerini kendilerine dayanak yaptılar. Bunu en iyi yapanlardan biri de kuşkusuz Sivas eski müftüsü Turan Dursun idi. Oysa gerçekte İslam'ın böyle olmadığını, kapitalizmin ve diğer ideolojilerin boğduğu, yozlaştırdığı dünyada dünyaya nefes aldıracak tek inancın İslam olduğu gerçeğine tıpkı ağabeyleri Huntington gibi vakıftılar. Öyleyse ne isteniyordu! İstenen yıllardır hatta yüzyıllardır aynı şeydi Allah'ı yeryüzü idaresinden uzaklaştırarak keyfi bir idare ile toplumların kanını emerek semizleşmek ve kan gölleri, tecavüzler, mutlak eşitsizlikler üzerine kurulu piramidel Firavuni sistem inşa etmekti. Geçmişte Firavuni sistemi ayakta tutan onlara kölelik yapan İsrailoğulları olduğu gibi bugün de bu Firavuni sistemlere kölelik yapan bugünün “İsrailoğulları” olan halktır.

Televizyonlardaki dizilerle halk uyuşturulmaktadır. Siz de bu dizideki erkek ya da kadın neden olmayasınız, sizin de hayatınız bir anda değişebilir mesajları, yarışmalarla gelen lüküs hayatlar ve popülerlik, en kısa yoldan köşeyi dönme çabaları helal ve haram gözetilmeden, şiddetin meşrulaştığı, tecavüzlerin adeta fantezi haline dönüştürüldüğü “Fatmagülün Suçu Ne” gibi dizileri, Kurtlar Vadisi gibi birçok pis işin meşrulaştığı ve ölçüsüz şiddetin sevimli halleri ve dizilerde tüketilen alkol, uyuşturucu vs gibi rezillikler... genç kızlarımızın manken ve popçu, erkeklerimizin futbolcu ve dizi oyuncusu olma hayalleri kurdukları bir dünya... gençlerimizin ve çocuklarımızın hayallerini bile yönetikleri bir dünyada yaşıyoruz. Çünkü onların bizleri yönetmesine ve algılarımızla oynamasına biz müsaade ediyoruz. Étienne La Botie'nin dediği gibi onların gören gözü, işiten kulağı biz oluyoruz onlara gönüllü kulluk yapan bizleriz. İnsan kulluk yaptığı modern/post modern kültüre hiç eleştiri getirebilir mi? Onların çarklarından çıkan biziz çünkü böyle buyuruyor sermaye sınıfı. Başımıza felaketler gelince ilk işimiz denizin ortasında alabora olmak üzere olan kimsenin dini yalnızca Allah'a has kılarak yalvarması gibi duaya sarılıyoruz. Oysa O'nun hoşnut olacağı şeyleri yaşamıyoruz ki!  O'nun arzusu dışında yaşıyoruz. Oldukça Laik'iz, seküleriz, bohem hayat yaşamakta üstümüze yok, hazlarımızdan hiç bir şekilde vazgeçmiyoruz, başkalarının acısını duymuyoruz, hayra ve ıslaha götürecek adımlar atmaktan kaçıyoruz, Allah'a sırt çevirmiş vaziyette günaha boğazımıza kadar batmış durumdayız. Ama yine de en son çarede sığınılacak liman olarak O'nu görüyoruz. Bunu gerçekten hakediyor muyuz? Duygularımız o kadar gerçek dışı ki denizdeki fırtınadan kurtulduğumuz ilk an tüm dualarımızı ve sözlerimizi unutuyoruz. Geçmişi unutuyoruz ve hayata kaldığımız yerden hiç sorgulamadan ve yanlışlarımızı değiştirmeden devam ediyoruz.

Sorgulanmamış bir hayat hayat değildir. Öyleyse yıllardır bize dayatılan modern kültürü sorgulayalım. İnsanı yaratan Allah insanın fıtratına uygun olanı da ona vermiştir. İnsanlık kendine Allah dışında Rabler aradığında işte sonuç karşımızda; Münevver Karabulut'lar, Özgecan'lar, Şizofren hastalarca katledilen aileler, ulusçu anlayışın getirdiği kardeş kavgaları, mezhep yüzünden çıkan kavgalar, altın vuruş yaparak kendini öldüren gençler, huzur evlerinde kendi kaderine terkedilen anneler/babalar, serbest ilişkiler sonucu yetimhaneye terkedilen bebekler, geçim sıkıntıları sonucu cinnet geçirip dağılan aileler, kreşlerde anne ve baba sevgisinden yoksun büyüyen bebekler, giderek sevginin kaybolduğu, tek gerçeğin kişi başına düşen gayri safi milli hasıla olduğu  ve herşeyin parayla ölçüldüğü vicdansız bir dünya... ve çocuklar için yalnızca kazanmak, birinci olmak için yarış halinde olduğu sonucun önemli olduğu bir dünya... ticaretten tutun da insan ilişkilerine kadar güvenin yok olduğu her an herkesin herkese kazık attığı ve bunun normal sayıldığı güvensiz, kalpsiz bir dünya...

Oysa Allah, kitabında müminleri tarif ettiğinde insan o kadar huzurlu ve güvenli bir ortamda hissediyor ki kendini, başka hiç bir yerde olmak istemiyor. “Onlar ırzlarını korurlar, yalnızca eşleri hariç” diyor,  “ölçtükleri zaman adaletle ölçerler” diyor, “haklı bir neden olmaksızın bir cana kıymazlar” diyor, “onlar akrabaları olsa dahi yalan yere şahitlik yapmazlar” diyor, “emanetleri ehline verir” diyor, “kardeşini kendi nefsine tercih eder” diyor, “verdiğini başa kakmaz ve Allah için kazandığından ihtiyaç sahiplerine infak eder” diyor, “zalime, iyiliğe engel olana, hakikate tecavüz edene, günahkara ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar soyca üstün olursa olsun ve ne kadar nüfusça kalabalık olursa olsun itaat etmezler” diyor. Biz kendimizi Allah'ın terbiyesinden uzak tuttuğumuz sürece başımıza gelen musibetlerden yakınmaya hakkımız yok. İnsanlar istiyorlar ki Allah işimize karışmasın, ailemize karışmasın, yönetimimize karışmasın, eğlenmemize karışmasın.  Peki neyimize karışsın? Eğer bizler kıldığımız namazdan tutun da içtiğimiz çaya kadar Allah'ın terbiyesine kendimizi bırakmıyorsak yasak ağacın meyvesinden tat alıyoruz demektir. İşte o yasak ağacın meyvelerinin ne olduğunu yakinen görüyoruz. Bir sürü suçlarla bezenmiş vicdanını yitirmiş bir dünya...

Bizi inşa eden terbiyenin kime ait olduğunu sorgulayarak başlayalım işe. İnanıyorumki laik, kemalist ve kapitalist terbiyecilerin insanlığa zulüm, kan ve göz yaşından başka bir şey katmadığını göreceğiz. Çünkü o sistemlerin temeli kötülük üzerine kuruludur. Her türlü serbestlik, sınırsız özgürlük onlar için yalnızca kendi keyiflerine halel getirmeyecek durumlar için geçerlidir. İnsanlık onların kabul ettiği küçük azınlık dışında umurlarında değildir. En büyük hümanist olurlar ama işçilerinin ağzı açlıktan kokar, hümanisttirler kadın bedeni üzerinden para kazanırlar, hümanisttirler insan organlarından para kazanırlar, hümanisttirler genç neslin beynini uyuşturarak onların üstünden  para kazanırlar çünkü onlar putperestlerdir. Acıkınca tüm putlarını yerler. Oysa İslam her halükarda insanın onurunu muhafaza eder ve adaletten sapmayı yasaklar. Çünkü İslam'da tek bir ilah vardır, kapitalizmin ve diğer beşeri ideolojilerin ise bir sürü ilahları vardır.