Bölüm başkanından başörtülü öğrencilere: `Mikrop gibi ürüyor musunuz siz?`
Hacettepe Üniversitesi’nde okuyan öğrenciler tarafından bir bildiri yayınlanarak, başörtüsü yasağının ne düzeyde devam etmekte olduğu duyuruldu. Bildiride ayrıca bir bölüm başkanının başörtülü öğrencilere “Mikrop gibi ürüyor musunuz siz?!” hakaretinde bulunduğu ifade edildi.
ODTÜ, Ankara, Dicle, Erciyes ve Kocaeli gibi üniversitelerde fakülte, bölüm ya da öğretim görevlisi düzeyinde başörtüsü yasağı sorunu yaşanırken, Hacettepe Üniversitesi’nde okuyan öğrenciler adına yayınlanan bildiride yasağın ne boyutta olduğu gözler önüne serildi. Bazı bölümlerde yasağın katı bir şekilde uygulandığı, öğrencilerin dersliklerden çıkarıldığı bildirilen açıklamada ayrıca öğretim görevlilerinin öğrencilere karşı ayrımcı bir tutum takındığına dikkat çekildi. Bir bölüm başkanının başörtülü öğrencilere dönük ““Mikrop gibi ürüyor musunuz siz?!” şeklindeki hakaretinin de aktarıldığı bildiri, “Her gün ama her gün okul kapılarında, kıyılarda köşelerde egemen ideolojinin faşist baskılarıyla peruk, şapka takmaya; başörtüsünü çıkartmaya zorlanıyoruz. Bunlara rağmen hâlâ bizi mustazaf değil müstekbir olarak gören arkadaşlar tarafından da sloganlarla, afişlerle, sözlü saldırılarla yıldırılmaya, bazen de egemen yapının bizlere bir hediyesi(!) olarak aydınlatılmaya çalışılıyoruz.” ifadeleriyle son buldu.
ÖĞRENCİLERİN BAŞÖRTÜSÜ BİLDİRİSİ
Egemen Çıkmazında Başörtüsü
Mart 2010’da YÖK’ün ‘başörtülülerin sınıftan atılamayacağı, sadece haklarında tutanak tutulabileceği’ne dair bildirisi, pek çok üniversitede herhangi bir dayanağı olmadığı hâlde kusursuz bir tutarlılıkla uygulanan yasağın ve hatta zulmün farklı farklı yorumlanarak katılaşmasına ya da hafiflemesine sebebiyet verdi. Rektörlerin, daha özelde dekanların insiyatifine ve ‘özgürlük algısı’na bırakılan bu durum biz başörtülü kadınlar açısından ciddi bir garabet teşkil etmeye başladı. Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nü ele alırsak bu durumu ziyadesiyle tecrübe etmiş oluruz.
Bazı fakültelerde rahatlıkla derslere girilirken bazı fakültelerin neredeyse kapısından içeri dahi girilemeyeceği alenen ortadadır. Tam da bu noktada uzatılan her mikrofona ne kadar özgür, ne kadar insan merkezli bir kampüs oluşturduğunu söyleyen rektörün ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cı tavrı devreye giriyor.
Pek çok bölümde kısmen de olsa kalkan yasak bazı bölümlerde ise şiddetini koruyarak devam etmekte. Herkesin rahatlıkla girip çıktığı K salonundan bile çıkartılan başörtülü öğrencilerin olması tüm bu tutarsızlığı açıklamaya yeterli. İki yıl öncesine kadar yemekhane ve kütüphanelere bile Ögb (Özel Güvenlik Birimi) tarafından alınmıyorduk. Şimdilerde ise hâlâ daha yasakla beraber hocaların takındığı anlamsız ve hastalıklı tavırlarla uğraşıyor pek çoğumuz. Öyle ki yasak konusunda konuşmak için gidilen fakat hocaların kendilerini tanrısallaştırma süreçleri neticesinde bir ‘tapınak’ hâline getirdikleri odalarına kıyafetimizden dolayı alınmıyor; yine aynı hocaların rejim muhafızlıklarına kalkan olarak kullandıkları dersten bırakma, okul uzattırma, soruşturma açma gibi tehditlerine maruz kalıyoruz.
İnançlarımıza ve ideolojilerimize her fırsatta ket vurmaya çalışılıyor; ‘örtük engelli, ikinci sınıf vatandaş’ gibi sıfatlarla ‘alçakça’ vasfediliyoruz. Geçtiğimiz yıl Fen-Edebiyat Fakültesi’ndeki başörtülü arkadaşlarımız bir bölüm başkanına ait ‘Mikrop gibi ürüyor musunuz siz?!’ hakaretine maruz kaldılar.
Yine okulların açıldığı şu günlerde ise keyfî uygulamalar devam ediyor. Fen-Edebiyat Fakültesi’nde bazı bölümler –AKE Bölümü vs.- ve Eğitim Fakültesi’nde –özellikle İlköğretim Bölümü- örnekliktir.
Şurada bir yıl öncesine kadar lavabo kapılarına asılan ‘Başörtüsü takıp çıkmak yasaktır!’ ilanlarıyla durdurulmaya çalışılırken şimdi bizlere hem lütuf gibi aksettirilen ama aslında öte yandan bir göz boyama olarak sunulan binalara ve dahasında sadece birinci katlara girme izni(!)ne tabi tutuluyoruz.
Her gün ama her gün okul kapılarında, kıyılarda köşelerde egemen ideolojinin faşist baskılarıyla peruk, şapka takmaya; başörtüsünü çıkartmaya zorlanıyoruz. Bunlara rağmen hâlâ bizi mustazaf değil müstekbir olarak gören arkadaşlar tarafından da sloganlarla, afişlerle, sözlü saldırılarla yıldırılmaya, bazen de egemen yapının bizlere bir hediyesi(!) olarak aydınlatılmaya çalışılıyoruz.
Hacettepeli Müslüman Öğrenciler(Kaynak: Platform Haber)
-
abdullah 08-10-2011 22:26
Kimin mikrop olduğunu her şeyi olduğu gibi Allah daha iyi bilir. "Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar."tövbe 28 Kimleri ortak koştuklarını siz daha iyi bilirsiniz zaten, zikretmeye gerek yok.