18-03-2014 09:23

Çanakkale: Zafer mi, hezimet mi?

Kısacası Çanakkale, emperyalizmin çıkarları uğrunda Müslüman bir halkın ateşe atılması, çocuklarının kurban edilmesi, geleceğinin karartılması sonucunu doğurmuştur. Yani Çanakkale asla bir zafer değil, tam anlamıyla bir İttihatçı ihaneti ve bir hezimettir.

Çanakkale: Zafer mi, hezimet mi?

İslam ve Hayat

Son yıllarda her Mart ayında furya halinde bir Çanakkale hamasetine tanık oluyoruz. Bu yıl da aynı durum yaşanıyor. Çanakkale Savaşı'ndan her yerde övgülerle söz ediliyor, Çanakkale'nin ne büyük bir kahramanlık eseri olduğu, bağımsızlık smbolü olduğu propagandası yapılıyor. Bütün bu propagandaların İslami argümanlara da yer verilerek yapılması ise işin cabası.

Peki Çanakkale hakikaten bir destan mıdır, bağımsızlık sembolü bir zafer midir?

600 yıllık bir devleti 10 yıl içinde tükenişe götüren darbeci İttihat ve Terakki kadrosunun, ayakta durmakta zorlanan Osmanlı'yı alavere dalaverelerle dahil ettikleri birinci emperyalist paylaşım savaşının bir parçası olan Çanakkale Savaşı, ilk bakışta zafer gibi görünse de sonuçları itibariyle Osmanlı'nın sonunu getiren bir hezimet savaşı olmuştur.

Avrupa'daki savaşlarda köşeye sıkışan ve büyük kayıplar veren Almanya'nın, savaşı yayarak ordusunu rahatlatma stratejisinin parçası olarak gördüğü ve o şekilde kurguladığı Çanakkale Savaşı sonucunda, Osmanlı'nın geleceğini teşkil eden eğitimli bir nesil yok edilmiştir.

Böylece bir anlamda Batıda eğitim görmüş subay kadrolara yer açılmış, fırsat doğmuştur. Çanakkale Savaşı Osmanlı'nın yetişmiş insan potansiyeli ve zaten kısıtlı olan maddi imkânlarını tüketmiş, Osmanlı'nın tabutuna çivi çakan bir gelişme olmuştur.

Çanakkale Savaşları sırasında bunun farkına varıp, Almanlar için savaşıldığını söyleyen subaylar geri plana çekilmiş, Alman generaller savaşın uzaması ve İngiliz-Fransız koalisyonunun daha fazla yıpranıp Batı cephesindeki güçlerinin bölünmesine yönelik taktikler uygulamışlardır.

Kısacası Çanakkale, emperyalizmin çıkarları uğrunda Müslüman bir halkın ateşe atılması, çocuklarının kurban edilmesi, geleceğinin karartılması sonucunu doğurmuştur. Yani Çanakkale asla bir zafer değil, tam anlamıyla bir İttihatçı ihaneti ve hezimettir.

YORUMLAR
  • İbrahim TUNCEL   21-03-2014 07:28

    "Çanakkale’deki mezar taşlarına bir bakın memleketlerde nere yazıyor; Halep, Bursa, Selanik, Erzurum, Kudüs, Üsküp, Kahire, Saraybosna, Diyarbakır, Şam, Kosova, Bağdat, İstanbul…"(http://www.canakkaleninrehberi.com/?Syf=18&Hbr=421482) "Gene her ırktan ve her renkten muhacir var içlerinde. Bir de ellerindeki kanlı Kur’an ve kanlı tevhid sancağı Çanakkale’deki dedelerininkiyle aynıdır. Çanakkale ruhunu arayanlar, tekbir seslerinin kurşun seslerini bastırdığı cihad cephelerine baksınlar ve bilsinler ki dedeleri bugün yaşasaydı, Çanakkale savunmasına katıldıkları gibi Halep savunmasına koşarlardı…" (Mirac Karaaslan)

  • ibrahim TUNCEL   21-03-2014 07:25

    YÜREK SIZIMIZ -Çanakkale- Ben otuz yaşındayım, dedemse yirmi. Bu bilmecenin cevabını, herkes bilir mi? Anlatmak için önce anlamak gerek, Niçin kalmış burada iki yüz elli bin yürek? Sömürgeci zihniyetler dayanınca kapıya, Sahip çıkılmalıydı, eldeki mukaddes tapuya. Henüz bıyıklar terlemeden, düşmüşler de yollara, Şehadet kelepçesi, geçivermiş kollara. Dönmeyi düşünmemişler, geçerlerken boğazdan, Gemileri yakmayı öğrenmişler, Tarık bin Ziyad’dan. Vatanın dört bir yanından, koşuşmuşlar cepheye, Allah’ın yardımından, düşmemişler şüpheye. Sevda ve iman aynı, farklıymış dil lehçesi, Gelibolu oluvermiş, bir çiçekler bahçesi. Bomba yağmış, kurşun yağmış çiçeklerin üstüne, Sıralanmış bir sur gibi, şehit şehit üstüne. Ege, Marmara el ele, selamlamış onları, Peygamber kucağında oluvermiş sonları. Taş, toprak ve deniz, doymuş şehit kanına, Yeni bir can oluşmuş, bu vatan evladına, “Bağımsızlık ruhu”dur, bu yeni canın adı, Ölmeyi unutunca, dolar onun miadı. Çanakkale, vatana bir sınır olmuş kan’dan. Gerekirse bir gün, yine geçeriz can’dan. Anaların mirasıdır, taptaze yürek sızımız. Bir değil bin’lercedir, bizim “kınalı kuzumuz”. Bir mabed burası, toprağına basmaya kıyılmaz, Itır ıtır, şehadet kokusuna doyulmaz. Kabarmış şehit şehit, burcu burcu toprağı, Şehadet türküsü söyler, dalga dalga bayrağı. Ağaçlar bile bir başka, kızılımsı açılmış, Şehitler, şehitlikler inci gibi saçılmış. Henüz “yirmi”sindeymiş, dedem toprağa düşende, Hâlâ benden genç durur, yatıyor o gülşende. Anlatılmaz yaşanır, bil ki, “şehitler ölmez”. İşte bilmecenin cevabı; “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!..” 14. 05. 2008 İbrahim TUNCEL