Hasan BAKIRCI

14 Ocak 2017

DİKKAT! SALDIRI VAR

İblis’in, Adem (a.s.)’ın yaratılmasından sonra secdeye/Allah’ın otoritesini kabule davet edilip bunu reddetmesinden ve küfredenlerden olup (1) özelde Adem ve Havva (a.s.) genelde ise Onların soyundan gelecek olanlara harp ilan etmesinden (2) bu tarafa haktan taraf olanlar ile batıldan taraf olanlar arasında hep bir mücadele olagelmiştir ve bu mücadele kıyamete kadar da devam edecektir.

Bu manada son yıllarda/aylarda ülkemizde ve dünyada meydana gelen gelişmelerin oluşturduğu psikolojik hava dahilinde bir vesileyle şöyle bir haberle karşılaşsanız ilk etapta hatırınıza ne gelirdi ve tepkiniz nasıl olurdu acaba? “-DİKKAT! TERÖR SALDIRISI VAR!”

Evet hatırınıza ne gelirdi? Durun isterseniz ben söyleyeyim: “Geçmişten farklı olarak soğuğuyla-sıcağıyla, gerçeğiyle-siberiyle savaşların, savaş açılan ülkenin tamamına yayıldığı ve zalim-mazlum, erkek-kadın ve çocuk demeden bütün herkesin potansiyel olarak hedef tahtasına oturtulduğu bir vasatta ülkenin herhangi bir yerinde, birilerine karşı gerçekleştirilen, can, mal vb.zayiatıyla neticelenen bir hadise gelirdi.

Bu bir noktaya kadar doğru ama tam cevap değil nedenine gelince bununla ilgili olarak öncelikle Bakara Suresi’nin 30.ayetine müracaat etmemiz gerekiyor bakınız bu ayetinde Rabbimiz ne buyuruyor: “ Bir zamanlar Rabbin meleklere: Bakın ben yeryüzünde benim hükümlerimi uygulayacak bir halife, bir temsilci yaratacağım demişti de, melekler: “Biz seni övgüyle yücelterek takdis edip sana saygı gösterip dururken, orada BOZGUNCULUK YAPACAK ve KAN DÖKECEK birisini mi yaratacaksın?” dediler. Ama Allah onlara: “sizin bilmediğiniz çok şey var onları ben bilirim” dedi.

Dikkat edilirse büyük harflerle de vurguladığımız üzere, Allah’ın hükümlerini icra ve bu manada yeryüzünü imar ile mükellef olan insan bu amacından sapınca yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve haksız yere kan dökmeye kalkışmıştır. İşte terör ve/veya terör saldırısı denilince ilk etapta hatırımıza gelen şeyler aslında bir sebep değil, sonuçtur. Neyin sonucudur? Ayette ilk sırada gelen ifsadın/bozgunculuğun sonucudur.

Peki “ifsad” ne demektir?

“İfsad: Bozmak, fesad çıkarmak, ifsad etmek, itidalden (dengeden, faydalı ve âdil olmaktan) çıkarmak, kokuşturmak demektir. Faydalanılan bir şeyin bozulmasına fesad; bunun zıddına da salah denir ki, bu da bir şeyin doğru bir hale getirilmesidir. Fesat kelimesi, Kur'an'da çeşitli ayetlerde genellikle 'yeryüzünde fitne uyandırıp, insanların durumunu ve yaşama yollarını doğruluktan saptırıp, dünyevî ve uhrevî çıkarları zedelemek' anlamında kullanılır. Müfsid; bu fiilin ism-i fâili olup, bozan, bozgunculuk yapan demektir. Fesadın zıddı salah; ifsadın zıddı ıslah; müfsidin zıddı muslih ve fâsidin zıddı da sâlihdir.

Fesadın esasını varlık ve oluştaki dengeyi bozmak, bozgun ve yozlaşmaya sebep olmak oluşturur. Bu da, bazan insanın iç dünyasında, bazan bedenimizde, bazan da dışımızdaki dünyada meydana gelir.”(3)

Sözü tam da bu noktada Mart ayında, İstanbul’da, TOBB ve KOSGEB tarafından "LifeStyle Turkey / Muhafazakar Giyim ve Yaşam Fuarı" adı altında düzenlenecek olan “mel’un ve menfur saldırıya” getirmek istiyoruz. Muhtemelen bu organizasyon hakkında sarfetmiş olduğumuz “mel’un ve menfur saldırı” ifadesi kimilerine garip ve abartılı gelecektir. Ama ayet-i kerimede de ön plana çıktığı vech ile dünyadaki bütün terör saldırıları ifsadın bir parçası olarak gerçekleştirilmektedir. İşte bu organizasyon da doğrudan dinimizi/dini değerlerimizi ve bunların başında gelen tesettürü hedef almaktadır.

Yüce Allah’ın ayetlerde detaylı bir şekilde beyan ettiği ve Allah Rasulü’nün de annelerimiz ve diğer mü’minlerle birlikte müşahhaslaştırdığı tesettür değerimiz bu ve benzeri saldırılarla mecrasından saptırılıp yozlaştırılarak içi boşaltılmakta ve heva-hevese bir set olacak iken tam tersi bunu azdıracak fasit bir araca dönüştürülmektedir. Tesettürün gayesi “bana bakma geç! iken bu şekilde bana bakmadan geçme” noktasına taşınmış olmaktadır.

Şimdi de bu organizayonu tertip edenlerin açıklamalarına bakalım: "Türkiye 21.yüzyıla girerken diğer bütün alanlarda olduğu gibi toplumsal ve kültürel alanda da hızlı bir gelişim ve farkındalık süreci geçirmektedir.

Toplumumuzdaki inanç, örf adet ve geleneklerimize olan hassasiyet eskiye nazaran daha da artmıştır. (!)

Toplumdaki bu değişimin standartlarını belirlemek, bu değişime cevap verebilecek kurumları

ihtiyaç sahipleriyle buluşturmak ve bunu yaparken de bulunduğu coğrafya ya karşı olan lider olma sorumluluğunun gereği Türkiye’nin bu anlamda ilk ve en kapsamlı profesyonel fuarı organize edilmiştir."

Bu açıklamalar nedense bize doğrudan şu iki ayeti hatırlatıverdi:

“Onlara: 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' denildiğinde: 'Biz sadece ıslah edicileriz' derler.” (Bakara Suresi 11.ayet)

“İblis dedi ki: 'Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.'

'Sonra muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, SAĞLARINDAN ve sollarından sokulacağım. Çoğunu şükredici bulmayacaksın.' (A’raf Suresi 16 ila 17.ayetler)

İşin enteresan tarafı ise, hem diğer terör saldırılarında hem de 15 Temmuz darbe girişiminde bariz bir şekilde gözlemlendiği üzere, siyasiler ve kanaat önderlerinin çağrılarıyla gerektiğinde sokaklara dökülen, mitingler yapan, nöbetler tutanların istisnalar dışında diğer saldırılara göre daha gizli ve sinsi ama tahripkarlık açısından onlardan hiç de geri kalmayacak olan bu tür girişimlere karşı tamamen tepkisiz kalmaları hatta yerine göre “birileri zarar görmesin diye” savunmaya çalışmalarıdır.

Oysaki zarar gören/görecek olan bir şey vardır o da hiç şüphesiz her şeyin üzerinde yer alan ve her şeyin varlığıyla anlam kazanıp, yokluğuyla anlam kaybedeceği dinimiz/dini değerlerimizdir. Bir de icap ettiğinde ülkeye yönelik iç ve dış tehditlere karşı “milli seferberlik” ilan edenlerin bu tarz girişimlere karşı üç maymunu oynamaları gerçekten dikkat çekicidir.

Son söz olarak diyoruz ki, Rabbimiz’in tıpkı namaz, oruç gibi en büyük emirlerinden biri olan “ma’rufu/akla ve nakle uygun olanı emir ve münkeri/akla ve nakle aykırı olanı nehiy” emri ve hassaten bütün ömrü yeryüzünden fitneyi kaldırmak ve dini Allah’a has kılmak noktasında mücadele ile geçen Allah Rasulü Muhammed (s.a.v.)’den nakledilen şu hadis-i şerif gereği bu ve benzeri müfsid girişimlere karşı duralım.

"Sizden her kim bir münkeri (kötülük) görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer ona muktedir olamazsa diliyle, diliyle de yapamazsa kalbiyle düzeltsin; bu da imanın en zayıf derecesidir." (4)

Ve yine kendimiz, ailemiz başta olmak üzere sorumluluk sahamıza giren kişileri her türlü saldırıdan korumaya çalıştığımız gibi bu tür saldırılara karşı da koruyup İslamlaştırmaya çalışalım.

Dipnotlar:

1-) Bakara 34, A’raf 11, Hicr 31-32, İsra 61, Kehf 50, Taha 116, Sad 74-75

2-) A’raf 14, Hicr 36, Sad 79

3-) Kur’an kavramları sözlüğü “ifsad” maddesi

4-) Müslim, İman, 78; Nesai,İman, 17