Bünyamin ZERAN
GAZZE’DE GÖZÜ YAŞLI ÇOCUKLAR
Gazze’de başlamadı bu öykü, Gazze’de de bitmeyecektir. Zalimler ellerini kanla yıkayıp sofralarına şarap diye Müslüman kanı koydukları sürece de bu öfke dinmeyecek, bu öyküler hep yazılacak. Gazze’nin gözü yaşlıdır. Her yer tarumar, her yer kan gölüdür.
Çocukların sapanından çıkan her taş onlar için bir oyundur. Sapanlarında taşırlar ekmeklerini, sapanlarında taşır umutlarını, sapanlarında taşır öfkelerini onlar. Ağlamanın kendilerine zafer getirmeyeceğini öğrenmişlerdir ama yine de ağlar. Ağlar çünkü ağır ağabeyleri onlara sırtını döner. Zalimlerden merhamet dilenmek için değil “iman edenler birbirine erimiş maden tortusu gibi kaynamışlardır” ayetini görmezden gelen ağır ağabeyleri için ağlarlar.
Ah şu sapan taşı seni ne yana çevirsem de fırlatsam. Zalim siyonistlere mi bizi satan şu aşağılık işbirlikçilere mi ne kadar da fazla düşmanım var benim ne kadar da korkulası bir heyula gibi dünyanın üzerinde duruyorum. Ben mi korkuncum, ben mi yalnızım. Söyle bana ey sapanım seni kimlere hedef alayım.
Eğer Allah varsa keder yok, eğer Allah bizimleyse yalnızlık yok. “Hasbünallahi ve ni’mel vekiyl”. O ne güzel vekildir. Ben yorulmadım hiçbir zaman, pes etmedim ölümlerden. Bir defa ölüp bin defa dirileceğimi bilerek girdim bu savaş meydanlarında. Kimi kırmızı şalını bağladı boynuna girdi savaşın en ortasına kimi atın yelesinden tutup attı ölümün ortasına kendini. Ey zalimler bilin ki sizin yaşama düşkünlüğünüz kadar ölüme düşkünlüğümüz vardır.
Ben Filistinli Ömer, ben Somalili Ali... Zulüm gören dünyanın dört bir yanında elimde sapanımla zalim avlarım. Ah şu ağır ağabeyler kendini zalime ucuz bir paraya peşkeş çekip mazluma sırtını dönenler. Ölüm herkes içindir. Ölüm zalimler için dehşettir. Ben elinde sapan taşıyla bu meydanları iyi tanırım beni de siz tanıyın. Tanıyın neye gebesiniz. Tanıyın tahtınızın altındaki ateşi. Ben İbrahim’i yakmayan bir ateşim ama sizin için cehennemim. Söyleyin bana; bu cehennemden kaçışınız var mı?
Allah soruyor bu gidiş nereye diye. Duymuyor musunuz? Biz ölüyoruz görmüyor musunuz? Çocuklar, ah o gözleri öpülesi çocuklar, elleri kardeşlerinin kanıyla kınalı çocuklar onlar haykırıyor duymuyor musunuz? Allahu ekber seslerini işitmiyor musunuz? Allahın en büyük olduğunu ne çabuk unutuyorsunuz. Hatırlanır elbet tüm bu savaş tüm bu ölüm kusan roketler. Hatırlanır elbet yaşamın herhangi bir karesinde bu zulümler.
Firavunun tahtına ateş veren Allah zalimlerinde tahtına ateş verir elbet. Ey Firavunlar, ey Hamanlar, ey gözünü bizim ölmemize çevirmiş Nemrutlar ve onların put yapıcıları! Bilin ki İbrahimler çıkar zulmün bağrından. Musalar yetişir saraylarınızdan da size haddinizi bildirir. Bizler eli sapanlı çocuklar daha kundaktayken tutuştururuz elimize sapanı bizim her birimiz dünyanın her bir yanındadır. Kimimiz Türkiye’de kimimiz Somali’de kimiz Endonezya’da kimimiz Filistin’de. Her birimizi nasıl yok edeceksiniz. Neyle yok edeceksiniz. Ağır ağabeylerimiz çok ağır kaldı hatta verdiğiniz o sermayelerle o kadarda ağırlaştılar ki çakılıp kaldılar yemleriyle.
Elimizde sapanlarla dolaşıyoruz dünyayı, gözlerimizin önünde ölümler geçmekte. Alışmadık kardeşlerimizin ölmesine, sinmedik de... Bunu da bilesiniz. Ne kadar öldürürseniz o kadar güçsüzsünüz. Ne kadar öldürürseniz biz o kadar çoğalırız. Bire bin veren başaklar gibi.
Allah’a da gücünüz yetmez ya? Allahu ekber! O bizimleyse eğer kimseye muhtaç değiliz. Bizim payımıza onur düştü ya seyre dalanlar sizin payınıza ne düştü. İçten bir yakarış vahyi kuşanmışlık düşsün payınıza. Yoksa ne farkınız kalır zalimlerden. Ağır ağabeyler yumdu gözünü, Avrupa yumdu gözünü. Herkes noelini kutlasın çılgınca, Hz. İsa’nın doğum gününü. O’nun doğduğu topraklarda. Gazze’de öldürülen çocukların kanlarıyla kadınların kanlarıyla, parçalanmış bedenleriyle kutlasınlar. Oluşturmaya çalıştıkları dünyanın meyveleriyle kutlasınlar. Biz de kutlayacağız noeli elimizde sapanlarla.