Papa’nın Irak’ı Ziyaret sebebi; Destekledikleri “Haçlı Seferi”nin Yıkımını Yerinde Görmek mi, Yoksa Müslümanlara Yeni Tuzaklar Kurmak mı?
Emperyalist ABD’nin Başkanı katil Bush’un “Haçlı Seferi”ni destekleyen Katolik Papalık kurumunun yeni lideri Papa Franciscus, yakıp yıkarak milyonlarca masum insanı katlettikleri Irak’a bugünlerde arsızca bir ziyaret yapıyor. Üstelik bu işgal, yıkım ve katliamı gerçekleştiren “Haçlı seferi”ni desteklemiş olmaktan kaynaklanan büyük sorumluluğunu itiraf edip özür gereği bile duymayan utanmazca açıklamalar yaparak bu ziyareti gerçekleştirebiliyor.
“Papalığın o dönemde Bush’un katliamlarına destek verdiğini ve bu yüzden kendi ellerinin de Iraklıların kanına bulaştığını bu yüzden özür dilemeye geliyorum” demiyor da kendileriyle hiç ilişkisi yokmuş gibi “Yıllar süren savaş ve terörizmin ardından, Tanrıya af ve uzlaşı için yalvarmak; Tanrıdan kalplere teselli, yaralılara şifa dilemek için geliyorum.” diyor.
İster istemez Papa’nın bu ziyaretinin arka planındakine dair muhtemel sorular zihinleri zorlamaktadır. Çünkü asla ıslah olmayan ve tükenmeyen “Haçlı zihniyeti ve kini”, bu ziyaretle kim bilir hangi emperyalist hesaplar yapmakta, kim bilir hangi oyun ve tuzaklar kurmaktadır?
Irak’lı Yetkililerin ve Din Adamlarının, Papa’yı Karşılamadaki İlkesiz ve Zelil Tutumları İbret Verici Olmuştur
Nasiriye vilayetindeki Ur kentinde “Papa’yı Müslüman ve Hıristiyan din adamları” karşılıyor. Papa’nın gelişi sırasında yerel folklor ezgileri ve ilahiler çalınıyor. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Barış ve hoşgörü eksenleri Papa Franciscus ile Şiilerin en büyük dini mercisi Ali es-Sistani‘nin tarihi görüşmesi ve antik Ur kentindeki dinler arası görüşme münasebetiyle her yıl 6 Mart’ı Ulusal Hoşgörü ve Birlikte Yaşama Günü ilan ediyoruz“1 diyebiliyor. Irak’a saldırıp milyonlarca masum insanı katleden Bush’un “Haçlı Seferi”ni destekleyen Papalığın bugünkü temsilcisi olup özür bile dilemeyen Papa Franciscus’u ve onu ağırlayan Sistani’yi “hoşgörü ve barış kutbu/ barış ekseni” ilan etmekten utanmıyor.
Üstelik yazının girişinde gördüğünüz hoş geldiniz tabelasında Papa ve Sistani’nin resimleri arasında yer alan Sistani imzalı yazıda çok daha utanç verici bir itirafa yer verilmiş; “Siz bizden bir parçasınız, biz sizden bir parçayız.” Türkçedeki ifadesiyle, “siz bizdensiniz biz sizdeniz” denmiş oluyor. Allah (c) ise, Maide Sûresi 51. ayette “Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost/veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost/veli edinirse, kuşkusuz o da onlardandır…” diye uyarıp “onları veli edinip sonuçta onlardan olmanın” tehlikesine ve böyle yaparak kendisini onlardan kılanların “Allah’ın hidayetinden uzak zalimler topluluğu olduğuna” dikkat çekmektedir. Buna rağmen, söz konusu tabelaya yazılan Sistani’nin beyanı gönüllü olarak kendilerinin onlardan olduğunu açıklamaktadır.
Anlaşılan o ki, Irak ve Afganistan’da gerçekleştirilen “Haçlı seferi”yle milyonlarca masum insanın öldürüldüğü büyük katliamlarla ilgili bir itirazı olmayan ve hesap sormak yerine Papa ile kucaklaşıp dost olanlar, kendilerini onlardan kabul ediyorlar. Allah onların kendilerini İbrahim’e (AS) nispet etmelerini bile kabul etmezken, Iraklı Şiiler kendilerini onlardan kabul ediyorlar. Bütün bunlar, zalimine âşık Irak yetkililerinin ve “Müslüman din adamı” adı verilenlerin zilletini ortaya koymaktadır.
Üstelik Papa, sürekli içlerinde taşıdıkları kin ve düşmanlığı örtmek için, Yahudi ve Hıristiyanları da Hz. İbrahim’e nispet eden dinî bir saptırmayı gündemleştirerek, “Müslümanları, Yahudileri ve Hristiyanları tek bir ailede birleştiren İbrahim babanın adına diğer dini geleneklerden kız ve erkek kardeşlerimizle de birlikte dua etmek, birlikte yürümek arzusuyla geliyorum.”2 diyebiliyor. Bir diğer hitabında ise tam bir iki yüzlülükle, yüz yıllardır yaptıklarına ters ve vahye aykırı bir içerikle, “Biz, İbrahim’in torunlarıyız. Birbirimizi sevmeliyiz. Birbirimizden ayrı çalışmamalıyız. Bu toprakları birlikte ihya edebiliriz.”3 misali sözler sarf ediyor. Müslümanları asla sevmedikleri gibi bir de kendilerini İbrahim (as)’a nispet eden bir yalan söylüyor. Hâlbuki Rabbimiz, “İbrahim, ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı tek olarak tanıyan dosdoğru bir Müslim/Müslüman idi; müşriklerden de değildi”.4 buyurmuş ve onların bu iddialarını yalanlamıştır.
Üstelik Kur’an onları Hz. Musa ve İsa (as)’ya inzal edilen İslam dininin tahrif edilmeden önceki haline, ortak kelime olan tevhide davet ettiği5 halde bu davete de icabet etmeyip sapkınlıkta direnmişler, muharref dinler olan Yahudilik ve Hıristiyanlıkta ısrar etmişlerdir. Yani Yahudiler ve Hıristiyanlar, hem Hz. İsa ve Musa’ya (as) hem de Hz. İbrahim’e (as) ihanet etmişler, son Peygamber ve Kitaba da düşman olarak, Allah’a ve dinine savaş açanlar arasındaki yerlerini almışlardır.
Irak Cumhurbaşkanı ve diğer yetkilileri, en azından başlarına gelen, işgal, saldırı ve katliamların da “terör” belasının azgınlaşmasının da arkasında doğrudan “Hıristiyan Haçlı zihniyeti”nin yer aldığını ve bunun o süreçte cüretkârca ifade edildiğini, Papalık kurumunun da o süreçte destek vererek sorumlu olduğunu ve bu konuda bir özür beyanı olmadan kendisiyle görüşmeyeceklerini söylemek yerine, sanki bütün bu olanlarda Papalığın ve Hıristiyan dünyasının bir dahli ve sorumluluğu yokmuş gibi zelil bir tutum sergilemiştir. Yaptığı konuşmada “Irak’ta terör örgütlerinin Hıristiyanlara uyguladıkları şiddet ve terör saldırıları nedeniyle Hıristiyanların ülkeyi terk etmek zorunda kaldıklarını belirtip ‘Ne yazık ki bu baskı ve saldırı sonucu birçok Hıristiyan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı’” demiştir.
Bilindiği üzere, Papalık desteğinde ABD ve Batılı katil demokrasilerin “Haçlı seferi” sonucu Irak yakılıp yıkılmış, milyonlarca insan katledilmiş, bir kısmı da Saddam’ın subaylarından oluşan on binlerce genç insan “Ebu Gureyb” misali ceza evlerine tıkılıp ağır işkencelere tabi tutulmuştu. Yine emperyalist proje gereğince zindanda bir kısmı devşirilen, büyük kısmı da öfke birikimiyle patlama noktasına gelen ve İslami birikimleri de çok yetersiz olan bu gençler zindan kapıları açılıp dışarıya salıverildiler. Emperyalizmin güdümündeki yeni Irak ordusu bu bir avuç genç karşısında geri çekilip silahla dolu depoları onlara bırakıverdi. Daha sonra da Suriye zindanlarında aynı mizansen yaşandı.
Mehmet Pamak'ın makalesinin tamamını okumak için tıklayın...
-
Olcay D. 08-03-2021 19:42
Rabbimiz Müslümanlara feraset ve basiret versin, bu zilletten bir an evvel bizleri kurtarsın İnşaAllah, Müslümanların böyle bir şuursuzluk ve eziklik içinde olmaları kahredici bir durum ...