Erhan TOPRAK
HİCRET UMUDA YOLCULUKTUR
Hicret, “göç, ayrılmak, ayrışmak” anlamlarına gelmektedir. Tarihsel arka planı ise bilindiği üzere Peygamber ve onunla birlikte olan Müslümanların” tevhid” üzere yaşam alanlarının daralması neticesinde bulundukları yeri terk etmesi ile Habeşistan’da noktalan sürecin adıdır. O gün Müslümanları hicrete sevk eden sebeplerin başında inançlarını daha iyi yaşamak isteğiydi.
Egemenlerin baskı ve zulümlerine direnecek veya karşı koyacak gücü kendilerinde göremeyen ümmetin o zaman için kendilerince en uygun çözümün terki diyar olduğuna kanaat getirmesidir. Öyleyse hicret sadece yolculuk yapmaktan ibaret bir eylem olmayıp içerisinde stratejik, siyasi hedeflerin olduğu uzun vadeli bir hesabın ürünüdür.
O vakit hicret, Allah’tan umut kesmeyenlerin umuda yolculuğudur.
Hicret, salih amel üretme zarureti ve umudun tükenmesi sonucunda Allahın rızasına ulaşma telaşıdır.
Hicret, çare, çözüm arayışıdır.
Hicret, yolda olanların yeni yola yolcu olmasıdır.
Hicret, yay ile okun buluşması gibi vakıa geriye gidiş gibi görünse de daha uzun menzile olan hasretin sona erdirilmesi için aşamadır
Hicret, bulundukları durumdan rahatsız olup sızlanmayanların yeni yol arayışı, özgürleşme mücadelesidir.
O gün Müslümanlar üzerlerinde ağır yükün farkında olarak sorumluluklarını yerine getirmiş şahitliklerini yapmış tarih-şahit olmuşlar tarih yazmışlar.Bugüne geldiğimizde;
Şimdi durduğumuz yer, daha önce hicret ettiğimiz yerdir. Her hicret bir tercihtir aşama aşama bireysel ve toplumsal olarak gelinen son noktadır. Bu gün yaşam biçiminden ve içinde bulunduğu halden mutlu olan Müslüman için kimsenin diyecek bir sözü olmasa gerek. Hicret çare, çözüm arayışıdır derken kendi nefsini sorgulayan –kınayan birisi için bu kavram bir anlam ifade eder. Tıpkı İbrahim peygamberimiz gibi “ İbrahim «Doğrusu ben Rabbimin dilediği yere hicret ediyorum, O şüphesiz güçlüdür, Hâkim’dir” dedi.” 29/26ayetinde olduğu gibi… İbrahim peygamberimiz Rabbine hicret ederek sükûn bulmuştu. Bu gün arayış içerisinde olmayan ve “sıradan-günü” yaşayan Müslüman için hicret çokta bir anlam ifade etmez. Hicret gereği gibi anlaşılsaydı günümüzde Müslümanların karşılaştığı belaların birçoğu olmayacaktı.
Hicretin sadece yıldönümlerinde hatırlanan tarihi bir vakıa olarak gündeme gelmesi ne acı. Hicret, İslamı din olarak benimsemiş olan Müslüman için hayatının belli dönemlerinde başvurması gereken İlahi usuldür. Hz. Peygamberin hicreti niçin bir gereklilik olarak gördüğü iyi anlaşılmalı. Peygamberin Hicreti, haramın yaşam biçimi olduğu, günahın meşruiyet kazandığı, zulmün kâfir veya münafıklarca standart hale getirildiği bir toplumda “ben sizden uzağım” diyerek onlara sırt çevirmesinin adıydı.
Dün öyleydi bugün ne değişti? Şirkin, fesadın, günahın, haramın yaygınlaştığı anlara şahitlik ederken ümmet bütün bu ifsada seyirci kalmaya mecbur değildir. Rabbimiz kendi dinine yardım edeceğini vaat etmişken...
Kendi nefsinin aşırılıklarından, en yakınlarının zaaflarından, toplumsal dokunun tahrifatından, birlikte olduğu insanlardan, yerkürede olup bitenden rahatsız olanlar için hicret bir gün gelecektir-gelmelidir.
O halde daha önce hicret ettiğimiz bu halimiz bize/bana tıkanıklık veriyorsa çaresizlik pompalıyorsa sızlanmaya gerek yoktur farklı bir yol, usul, yöntem bulmak için bir çaba içine germek ” ne yapabilirim” demek hicret için yola koyulmanın başlangıcıdır.” İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad/gayret edenler var ya, işte bunlar, Allah’ın rahmetini umabilirler”…2/218kimse oturduğu yerde hayal kurarak bir sonuç beklemesin konuşarak Allahı razı etmekte mümkün değilse o zaman yeni yol ve yöntemler denenmeli aksi halde Allah bize Rahmet etmez.Yeni tercih yeni umut demektir ve Rabbimiz de “Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun, iş yapanın işini boşa çıkarmam…” (3/195) ayetiyle İlahi rıza için çaba sarf edenlerin emeklerinin zayii olmayacağını müjdeliyor. Bizler yola koyulmakla sorumluyuz yolun sonuna varmakla değil. Çok şikâyet edenler ve her şeyi eleştirenler hicrete yüzü olmayanlarıdır. Hicret meşakkate talip olmaktır ve her yürek bu yükü kaldıramaz.
Günümüz modern Müslüman’ının hicret başlangıcı hayır için vakit ayırmaya çalışması olsa gerek o kadar çok meşguliyetler ve boşa geçen vakitler var ki. Hayır, için vakit ayırmaya karar vermek büyük bir aşamadır. Vakit buldukça değil vakit ayırarak Kur’an okumak, kitap okumak, sohbet etmek, ziyarette bulunmak, geceleri değerli kılmak, siyasi ve kültürel olarak gelişmeye çalışmak, usulünce tebliğde bulunmak ve daha ne yapabilirim arayışında olmak. Bu duruş “Allah yolunda hicret eden kişi, yeryüzünde çok bereketli yer ve genişlik bulur.”4/100 ayeti gereği yürekleri de mutmain kılacaktır.
Hicret eden kendisi için eder. Hicret nihayetinde bir tercihtir ve Allah bizleri tercihlerimizden hesaba çekecektir. Rabbimiz bizleri ahirette hesaba çekmeden bizler bu dünyada kendi nefsimizi hesaba çekerek vasata talip olmalıyız. Acizlik edebiyatı yaparak bu dünyadan ayrılanlar ahirettede aynı nakaratı söyleyecekler böyle bir durumda olmaktan yine Rabbimize sığınıyoruz.
“Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: 'Ne işte idiniz!' dediler. Bunlar: 'Biz yeryüzünde çaresizdik' diye cevap verdiler. Melekler de: 'Allah’ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!' dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.” (4/97)
Her şeyin en doğrusunu bilen yalnızca Allah’tır.