Erhan TOPRAK
KURTULUŞ NEREDE ARANIYOR
İnsanlık kurtuluşu nerelerde aramakta…
Kendisine sunulanların peşinden gözü kapalı bir şekilde giderek hem dünyasın hem ahiretini kurtarma telaşında!
Yaratıcı, “çare,çözüm,kurtuluş bu” diyerek sahiplendiği tercihinde yanılan, sapan insanlığa asırlardır kurtarıcılar göndererek yol gösterdi, içlerinden önderler seçti. En son Rasul, âlemlerin çözümsüzlüğüne derman olmak adına gelen Hz. Muhammed Allah’ın insanlığa bir lütfu, ikramıydı. O’nu anlayan gereği gibi taklid eden her iki âlemde de nimete talip olacaktı.
Ama olmadı…
İnsanlığı ifsada ve ateşe çağıran bunca sapkınlığın orta yerinde sadece İlahi mesaj her daim taze, canlı ve günceldi. sadece O’nu içselleştirecek, benimseyecek ve yaşayacak insanlar bekliyordu. Kuran’ın nasıl ete kemiğe bürüneceğini Peygamber yaşamıyla ortaya koymuştu O’nun sünnetini yol edinenlerin ise tek ve son alternatifi fırsat bilmeleri gerekiyordu.Ama bu da olmadı…
Kutlu elçinin getirdiğine kulaklarını gönlünü kapatan günümüz insanı felaketini çağırmakta ve hatta bizzat yaşamakta. Elçi zalimleri, cahilleri, münafıkları ve bunların düzenlerini ortaya koyup insanlık onurunu, onların oyuncağı olmaktan kurtarmanın sembolüydü. Evet, Hz. Muhammed örnek alınması gereken tek önder ve model insandı Ayette de Rabbimiz öyle buyurmuyor mu “…Resulullah en güzel örnektir.” (33/21) Tevhid dininin son elçisi teşhis ve çözümleri ile insanlığın en son şansı…
Bu gün geleneksel Sünni inanışta Kuran rafa kaldırıldı ardından dini anlama, hayata geçirme noktasında öne çıkartılan garabet bir peygamber algısı var edildi. Peygamber “gül” sembolü ile ifade edilerek onun zulme, zalime, adaletsizliğe ve ifsada karşı duruşu göz ardı edildi kendi ürettikleri peygamber algısını Kuran’ında önüne geçirenler hem Peygambere iftira ederken hem de Kuran’ın pratiğe dökülmüş hali olan güzide insanın yaşamının örnek alınabilmesi mümkün olmayan mitoloji kahramanı haline dönüştürüldü.
Peygamber ne yapmıştı,Peygamber Mekke’li tefeci düzenbazların düzenine karşı mücadele vermiş, topluma karşı yapılan adaletsizliklere savaş açarak mağdurları, ezilmişleri, köleleri zulümden kurtarmıştı. Mekke’yi, zenginlikleriyle halkın üzerine egemen olan düzenbaz zengin sınıfından arındırarak eşit ve adil bir toplum inşa etmişti.
Peygamberi tarihin derinliklerine haps edip ve onun düşmanlarını Ebu Cehil, Ebu Lehep ile sınırlandırmaya kalktığınızda O’nun örnekliğini de uygulanması imkânsız hale getirisiniz ve aynı zamanda çağdaş Ebu Lehep’leri tarif edemez tavır çaresizliğine düşersiniz. İslam düşmanları sadece O’nun zamanıyla sınırlı değildi ki. Allah’ın kitaplarına ve elçilerine olan hasımlık tarihsel bir vakadır ve binlerce yıldır devam etmektedir. Bugünde vahye düşman olan kesimler mevcuttur bunlar kimi zaman Kuran’a karşı olduklarını haykırır ve düşmanlıklarını aleni yaparlar kimi zaman da kendini İslam’a nispet eder kitabın ve peygamberin sözde savunuculuğuna soyunur kitabı/Kuran’ı kendi siyasi algılarına uygun tercümelerle yozlaştırmaya çalışırlar.
Resul, o günkü cahiliye yaşam biçimini, Kuran’ın rehberliğinde kendi sünnetini oluşturarak elinin tersiyle itmişti. İşte peygamberin sünneti tamda buydu. Bu gün peygamberin gereği gibi tanınmaması şeytanlar, ılımlı İslamcılar, tagutlar, münafıklar ve zalimler için kazanç İslami mücadele adına ise büyük bir zaaf ve kayıptır.
Peygamberi ve onun bıraktığı mirası (ki bunlar yazılı tarihi vesikalardır) Kur'an’ı referans kabul edip irdelemeden kabul yoluna gidilmesi İslam’a ve Hz. Peygamberin mirasına yapılabilecek en büyük ihanettir. Bu gün yapılan kuru kuruya gül edebiyatı ve içi boş duygusal söylevler ise en hafif tabirle O’na yapılan en büyük saygısızlıktır.
Bugün Kuran’daki İslam’a ve Kuran’daki Peygambere karşı adı konulmamış bir savaş var. Çağdaş firavunlar her şeyin farkındalar. Bunun için içi boşaltılmış yani siyasi yönü olmayan İslam ve onun peygamberini kendi elleriyle üretip tabir yerinde ise yeni bir din ve peygamber algısı ihdas ederek moderniteye uygun olarak “dininizi kemale erdirdim size bu İslam’ı uygun gördüm” der pozisyonundalar. Şimdiki adıyla “Ruhsuz İslam”
Peygamberi nasıl tarif ettiğiniz sizin Peygamberi nasıl örnek alacağınızın da ipuçlarını verir tarifiniz bozuksa sonuçta bu algı sizin amellerinizin de belirleyicisi olacaktır. Örnek-önder bir kişilik iseniz bu durum size tabi olan insanlarında algılarının, dolayısıyla amellerinin bozuk olmasına sebebiyet verecektir. Peygamberi Kuran’da değil de farklı farklı kaynaklarda aradığımızda bazen bize Kitap ile taban tabana zıt bir peygamber tasavvuru sunabilir. Gökyüzünde atıyla yolculuk eden mitoloji kahramanı gibi. Bu algı biçimi tıpkı Hıristiyan inancına benzer (Onlar nasıl İsa peygamberimizi Allah’ın oğlu konumuna getirmişlerse bizdeki bozuk anlayışta açık açık “Muhammed Allahın oğlu” demese bile Allahın sıfatlarını olduğu gibi O’na yükleyerek Allah gibi bir peygamber tarifi var eder.) Allahlaştırılmış bir peygamberinde örnek alınabilecek hiçbir tarafı olamayacaktır. İnsanüstü özellikler sahip, geçmiş ve gelecek bilgisiyle donatılmış erişilmez, örnek alınamaz, arşı alanın derinliklerinde yolculuklar yapan, mitoloji kahramanından öte anlam taşımayan bir efsane…
Eskide olduğu gibi bugün de Hz. peygamber, oluşturulan bu algı biçimiyle model olmaktan çıkartılınca O’nun boşluğunu dolduracak yeni öncüler el altından hazırlanacaktır ki şimdilerde Hoca efendiler, üstatlar, Şeyhler bu görevlerini başarıyla icra ediyorlar(!)Soru şu. Bu bozulma niçin oluşturuldu ve sonuç itibariyle kime fayda sağlar?
Peygamberlik kurumu Kur'an ile desteklenen ve iman esasına dayalı İlahi ayrıcalığı olan siyasi bir kurumdur. Bu olguya müdahale ederek iğdiş edenler birçok alanı kontrol altına alacaklardı.Ve öyle de oldu… Öncelikle beşer hayatına İlahi bir müdahalenin yaşanmış göstergesi peygamberlerdir. Allah’ın yeryüzüne müdahalesini kabul etmeyen ve/veya gücü yettiği oranda en azından içini boşaltmaya çalışanların asıl amacı Kur'an ile peygamberin arasını ayırmaktı hatta Kur'an’dan bağımsız bir peygamber tasavvuru oluşturmaktır. – ki maalesef bunda da başarılıda oldular- Asırlardır İslam peygamberi adına bilinçli olarak üretilen yalan yanlış bilgiler Müslüman olduğunu iddia eden kesimlerce doğru kabul edilmiş ve peygamberin varlık sebebi olan şahitliği -örnekliği- yok edilmiştir.
Önce Kur'an'a yaklaşım biçimi sakat hale getirilmiş içeriğine değil kabına ve Arapça yazılarına olan aşırı yüceltme ile Kitabın indiriliş amacını unutturulmuş, sonrada Kitap ile bütünleşmesi gereken Peygamber, Kur'an’dan uzaklaştırılarak şahsına yapılan eklemeler ve çıkarmalarla yeni bir Muhammed inşa edilmiş. Peygamber, hayatın içerisinden koparılmış yüceler yücesi bir varlık haline getirilmiş ulaşılamaz,erişilemez,örneklenemez bir insan…
Peygamberi yaşamak ve yaşatmak isteyenler, zamanın sorunlarıyla mücadele ederken öncelikle O’nu gökten yere indirmeli “O olsaydı ne derdi” sorusunu Kuran’ı merkeze alarak sorabilmeli.Peygamber, övgülerle anılan bir insan haline getirilmiş olmasıdır. Onun övgüye ihtiyacı yok tam tersi bizim onu anlama ve yaşama zorunluluğumuz mecburiyetimiz var. Zaten, Allah Kitabında elçisini gereği kadar yüceltmiş. Aslında Peygambere yapılan yüceltmeci övgülerle sanki bir şeyler gizlenmeye çalışılıyor ve yerine getirmemiz gereken sorumluluklar da bu sayede bizden uzaklaştırılıyor gibi…
Peygamberi sevmek Ona tapınmak olmamalıdır.
Kuran’ın tanıttığı peygamber hayatın içinde aktif, dinamik, çözümler üreten iyi ve doğrunun inşasının vesilesi ve hatta öznesidir. Peygamber ölümsüzdür çağa çözüm sunması için her an müracaat ettiğimiz Kuran’daki canlı kaynaktır. Kur'an Onu çağa taşımak için çabalar, güncel hale getirmek ve tarih içine hapis etmemek için ayetler devreye girer." …Allah yolunda mücadele eden şahitlik –şehitlik yapanları ölü olarak algılamayın zira onlar diridirler –olmalıdırlar- farkındaysanız…” 2/154
Özetle Kuran, elçilerinin hepsini özelde ise Hz. Muhammed’i (sav.) Müminin hayatında güncel kılmak için her yola başvurur.
Mü'min onu Kur'an da arar ve yine Kuran’da bulur.
Her şeyin en doğrusunu bilen yanlıca Allah’tır.