İki eski ABD elçisinin raporunda Erdoğan değerlendirmeleri
Raporun en çarpıcı bölümü “Erdoğan’ın Siyasi Geleceği” ara başlıklı bölüm... Erdoğan’ı, ikisi de iyi tanıyan Amerikalı eski büyükelçiler, şu tespit ve tahminlere yer veriyorlar:
Cumhuriyet gazetesi yazarı Utku Çakırözer ABD’nin Ankara’da görev yapan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı yakından tanıyan iki eski büyükelçisi Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın kaleme aldıkları “Retorikten Gerçeğe-ABD’nin Türkiye Politikasını Yeniden Çerçevelendirmek” başlıklı raporu değerlendirdi.
Çakırözer, raporda “Erdoğan’ın Siyasi Geleceği” ara başlıklı bölümde yer alan şu tespit ve tahminlere dikkat çekti: Gezi Parkı olayları sonrasında AK Parti yenilmez ve vazgeçilmez değil. Erdoğan’ın siyasette belirleyici olma özelliğinin süreceği kesin değil. Güçlü başkan olarak Çankaya’ya çıkma şansı ortadan kayboldu. Erdoğan’ın Türk siyasi hayatında bundan sonra ne rol oynayacağı konusunda, “kişiliği” ve “hangi görev için yarışacağı” belirleyici olacak.
Utku Çakırözer'in Cumhuriyet gazetesinde "Erdoğan’ı yakından tanıyan Amerikan elçilerinin raporu" başlığıyla yayımlanan (28 Ekim 2013) yazısı şöyle:
Erdoğan’ı yakından tanıyan Amerikan elçilerinin raporu:
ABD’nin Ankara’da görev yapan ve Başbakan Erdoğan’ı yakından tanıyan iki eski büyükelçisi Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın kaleme aldıkları, “Retorikten Gerçeğe-ABD’nin Türkiye Politikasını Yeniden Çerçevelendirmek” başlıklı rapor, hafta içinde ABD Kongresi’ndeki Cumhuriyetçilere ve Demokratlara eşit uzaklıktaki “Bipartisan Policy Center” tarafından yayımlandı.
Rapor, Washington’daki karar vericilerin Erdoğan’ın ve AKP hükümetinin iç ve dış politika yönelimlerine ilişkin gözlem ve eleştirileri kadar, yakın siyasi geleceğimize ilişkin ilginç tahminler de içeriyor.
Başkanlık planına Gezi darbesi
Raporun bize göre en çarpıcı bölümü “Erdoğan’ın Siyasi Geleceği”ara başlıklı bölüm... Erdoğan’ı, ikisi de iyi tanıyan Amerikalı eski büyükelçiler, şu tespit ve tahminlere yer veriyorlar:
* Taksim protestoları sonrasında AKP yenilmez ve vazgeçilmez değil. Erdoğan’ın siyasette belirleyici olma özelliğinin süreceği kesin değil. Güçlü başkan olarak Çankaya’ya çıkma şansı ortadan kayboldu.
* Erdoğan’ın Türk siyasi hayatında bundan sonra ne rol oynayacağı konusunda, “kişiliği” ve “hangi görev için yarışacağı” belirleyici olacak
* Gezi’nin Erdoğan’a en büyük etkisi “güçlü başkan” olma hırsını bitirmesidir. Şimdi önünde iki alternatif var: Ya mevcut anayasa ile cumhurbaşkanı olmak. Ya da başbakan kalmak.
Köşk’te para kontrolü yok
Erdoğan’ın seçenekleri analiz edilirken Cumhurbaşkanlığı’nı istemesi halinde karşılaşacağı sorunlarla ilgili tartışma yaratacak bir vurgu da yapılmış raporda: “Cumhurbaşkanın yetkileri oldukça fazla olmasına karşın, hükümet üzerinde, iktidar partisi üzerinde ve ülkede paranın akışı üzerinde kontrolü yok.”
Gül, Gülen’in temsilcisi mi?
Rapora göre, Köşk’ü seçmesi halinde Erdoğan’ı bekleyen ikinci güçlük ise “Cumhurbaşkanı Abdulah Gül’ün ne olacağı” konusu. Gül ve Erdoğan koltukları değiştirseler dahi bu Erdoğan’ın hükümet ve parti üzerindeki denetiminin bitmesi anlamına gelecek.
Raporda Erdoğan’dan farklı olarak “uzlaşmacı” üslubuna vurgu yapılan Gül’ün, Fethullah Gülen hareketi açısından taşıdığı öneme de dikkat çekilerek yine tartışmalı bir tanım ile şu yorum yapılmış: “Bu İslamcı grubun en genel temsilcisi (public represantative) olan Gül ile, Türkiye’nin yaklaşan seçimlerinin en büyük siyasi patlaması AKP içinden çıkabilir.”
En olası senaryo: Başbakan kalır
Abramowitz ve Edelman’a göre Erdoğan, Gül ile olası bir güç gösterisini önlemek için son noktada başbakan kalmayı tercih edebilir. Bu durumda önüne çıkacak engel ise AKP’ye kendi koyduğu “üç dönem görev” kuralı. Kamuoyu önünde kendisine prestij kaybettirecek bu tüzük değişikliği için ise Erdoğan’ın “İç ve dış komplolara karşı istikrarı koruma” gerekçesini öne sürebileceğini düşünen büyükelçiler, “Şu anda en olası senaryo bu. Ama bir seçim zaferi kesinlikle garanti değil” diye noktalıyor Erdoğan’ın geleceğine ilişkin analizlerini.
O üslup değişmez çünkü...
Raporda “Erdoğan’ın kişiliği” ara başlıklı bölümde “Çatışmacı üslubu değişir mi, değişmez mi” sorusuna da yanıt aranıyor. Bu konuda, “Erdoğan tabanını korumak için sert davranıyor. Seçimler sonrasında üslubunu yumuşatacaktır” diyenlerin görüşüne karşılık, “Erdoğan’ın çatışmacı üslubunun arkasında aşırı paranoya ve patolojik olarak üst seviyede “kibir” ve “narsisizm” yatıyor. Değişmesi imkânsız” diyen görüşlere yer veriliyor. Raporun yazarları Edelman ve Abramowitz’in görüşü ikincilerle örtüşüyor: “Erdoğan’ın gidişatta bir düzeltme yapacağı yönünde çok az işaret var. Benzer beklentiler geçmiş seçimlerden önce de vardı. Ama her seçim zaferi onu daha fazla cesaretlendirmekle kaldı. Bu sefer değişebilecek tek şey, yaklaşan seçimler sonasında Erdoğan’ın ne kadar gücü kalacağı olacak.”
İslamcı gündem, çoğunlukçu yönetim
AKP’nin demokratikleme ve AB sürecinden uzaklaşarak “giderek artan İslamcı gündem ve çoğunlukçu yönetim anlayışına” yöneldiği belirtilen raporda, “Erdoğan Türk toplumunu yeniden şekillendirmek istiyor. Şehir tasarımına ilişkin kararlarından insanların özel hayatlarına karışan açıklamalarına kadar Erdoğan’ın siyasi vizyonunun İslami yönelimi gittikçe daha belirgin hale geliyor” gözlemi yer alıyor. Erdoğan’ın dindar gençlik arzusu ve bu doğrultuda İslama devlet ve toplum hayatında daha fazla yer veren yasaların çıkması, alkol yasakları, okullarda İslami öğretinin yaygınlaştırılması gibi adımlara duyulan tepkilerin Gezi Parkı protestolarının arka planını oluşturduğu vurgulanıyor.
Süreç Yavaşlayacak
Hükümetin, PKK’nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan ile yürüttüğü müzakerelerde kritik bir noktaya gelindiği vurgulanan raporda, Erdoğan’ın süreci seçimleri geçirecek biçimde zamana yayma, Öcalan’ın ise “hapisten çıkma” arzusuyla örgütünü şiddetten uzak tutma düşüncesi içinde hareket edeceği öngörülüyor. Bu doğrultuda “En olası senaryo hükümetin yavaş hareket etmesi ve Kürt tarafının da sabırlı davranması olacak” değerlendirmesi yer alıyor.
Yatırımcının Güveni Zedelendi
AKP’nin arkasındaki halk desteğinin önemli bir sebebinin ‘ekonomi’ olduğunu vurgulayan rapor, durumun değişmekte olduğunu şu sözlerle kayda geçiriyor: “Türkiye’nin ekonomik büyümesi bugüne kadar ağırlıklı olarak kısa vadeli yabancı sermaye girişi ve hükümet borçlanması yoluyla finanse ediliyordu. Bundan sonra iç ve dış faktörler nedeniyle yabancı sermaye girişi zorlaşabilir. Borçlanma ise sürdürülemez hale gelebilir”
Siyasette olduğu gibi ekonomide de “Gezi etkisi”ne dikkat çekilen raporda olayların yabancı yatırımcıları nasıl etkilediği şöyle anlatılıyor:
“Protestolar ve hükümetin bunlara verdiği tepki yatırımcılarda Türkiye’nin siyasi istikrarı konunda kaygılara neden oldu. Hükümetin, bazı dev Türk sanayicilerinin ve bankalarının protestoların arkasında olduğu şeklindeki iddiaları, sermaye piyasaları ve döviz hareketleri üzerindeki yeni denetlemeler ile bir araya gelince yatırımcıların güveni sarsıldı. Sonuç olarak 2013 başından bu yana Türk lirası yüzde 10’dan faza değer kaybetti.”