İLKAV`dan, köylülerin katledilmesine sert tepki
`Bizler bu ülkenin Müslümanları olarak, adil şahidlik sorumluluğumuz gereğince, devletin ve hukuk tanımaz silahlı güçlerinin bu tür hukuksuzluklarına, katliamlarına karşı mazlum halkın ve zalimce ihlal edilen temel haklarının yanında yer alıyor, katilleri ve onların bu suçlarını örtme telaşıyla “özrü kabahatinden büyük” çelişkili açıklamalar yapmalarını yeterli sayıp hesap sormayan siyasileri protesto edip kınıyoruz.`
İLKAV Başkanı Mehmet Pamak, Şırnak’ta mazlum Kürt halkına yönelik katliamı gerçekleştiren devleti ve TSK’yı kınayıp protesto eden bir basın açıklaması yaptı. Pamak, açıklamasında özet olarak şunları ifade etti:
Türk Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçakları Şırnak'ın Uludere (Qılaban) İlçesi'ne bağlı Ortasu (Roboski) Köyü'nde köylüleri vurmuştur. İlk haberlere göre, 35 – 40 civarında köylünün katledildiği ifade edilmiştir. Ölenlerin Ortasu ve Gülyazı köylerinden Güney Kürdistan'dan mazot ticareti yapan 18- 20 yaşlarındaki gençler olduğu belirtilmiştir.
Anlaşılan odur ki, TSK, can ve mal güvenliğini korumakla görevli olduğu kendi ülkesinin masum vatandaşlarını katletmiştir. Bugün iddianamelere ve çeşitli soruşturmalara konu olduğu üzere, aynı TSK içinden birilerinin yakın geçmişte, PKK militanlarının sınırdan sızdıklarına ve karakollara baskın yapacaklarına dair istihbaratları ve HERON görüntülerini bile görmezden gelip, halkın asker çocuklarının güvenliğini bilerek tehlikeye attığı, yardımlarına koşmadığı, uçakları, helikopterleri onları korumak için harekete geçirmediği iddia edilmiştir. Bugün ise nedense, PKK militanı olmayan halktan insanların görüntüleri kendilerine ulaşır ulaşmaz, ciddi hiçbir araştırma yapmadan, hatta sürekli aynı güzergahı sınır ötesi illegal ticaret yapanların kullandığı bilinmesine rağmen, Genelkurmay’ın açıklamasında belirtildiği üzere, “geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği” kararına varılarak aceleyle üzerlerine bombalar yağdırılabilmiştir.
Son otuz yıl içinde, bu tür “terörist zannettik” diyerek katledilen, çoban ve köylü masum insan sayısı yüzlercedir. Bu tür bahanelerle kolay örtbas edilen, dikkatsizlikle ya da bölge halkını adam yerine koymayan veya hepsini “terörist” kategorisine oturtarak ve bu sebeple de, kimin öldüğünü çok fazla önemsemeyen, umursamayan müstağni, kibirli ulusalcı bir bakışla kolayca gerçekleştirilen katliam ve cinayetler süreklilik arz etmektedir. Geçmişten bugüne bu tür kolaycı keyfi tutumların hesabının sorulmaması, bugün de aynı bahanenin arkasına sığınılarak yeni katliamlar yapılması cüretkarlığının sürmesine yol açmıştır. Daha öncekilerin hesabı ciddi olarak sorulup, bu zulümlerin failleri cezalandırılsalardı, bu tür özensiz, kolaycı, keyfi ve müstağni tutumların sürmesi mümkün olmazdı.
Daha eski geçmişinde, aynı konuda sabıkası olan TSK uygulamasında, General Muğlalının keyfi emriyle hemen hemen aynı sayıda köylü, aynı şekilde katledilmiş ve bu katliam aynı şekilde sınır ötesi ticaret (kaçakçılık) yaptıkları söylemleri altında bırakılarak örtülmek istenmiştir. Bugün bir yandan, Dersim özrü ve katil Muğlalı’nın kışlaya verilen isminin kaldırılması örneğinde olduğu gibi, eski katliamlar sebebiyle özür dilenip günah çıkarılmaya, açılımlar yapılmaya çalışılan bir süreçte bile, yeni katliamların altına cüretkarca imza atılmaya devam edilmektedir. Bu son katliam, bütün gelişmelere rağmen, darbeci, çeteci, halk düşmanı ulusalcı zihniyetin devlet güvenlik kurumlarında hâlâ etkinliklerini sürdürüyor olmasının göstergesi olabilme ihtimali bakımından düşündürücüdür. Acaba TSK içinde odaklanan Ergenekon güçleri, yeni kaos oluşturmanın mı peşindedirler? Ergenekoncu Türk Kemalistler bu tür özensizliklerle, ya da planlı bir atakla acaba PKK içindeki yandaşları Kürt Kemalistlerin de karşı atağa geçip, yeni katliamlar yapmalarını tahrik ederek, karşılıklı şiddet ve gerilimi tekrar tırmandırmak suretiyle, ülke halkının farklı kesimleri üzerindeki, tahakküm ve vesayetlerini sürdürmelerine vesile olacak bir vasatı mı oluşturmak istemektedirler?
Siyasi iktidar, neden bunca imkana rağmen, hâlâ TSK’yı kendi ürettikleri hukuk çizgisine çekememektedir? Devlet ve siyasi iktidar, bir yandan liberal ekonomi politikalarıyla, fakir geniş kitleleri açlığa mahkum ederken, onlara hayatlarını idame ettirebilecekleri adil ekonomik vasatı sağlayamamaktadır. Diğer taraftan da, suni ulusal sınırlar çekerek parçalananı bu fakir akraba ailelerin, bu aptalca sınırları aşıp kendi aralarında ticaret yapmaları zaruretini “kaçakçılık” olarak niteleyip suç kategorisine oturtmaktadır. Sonuçta ise, hem Muğlalı cinayetinde, hem de bu son katliamda, ahlaki ve hukuki olmaktan çok uzak bir tutum sergilenerek, yapılan bu büyük hukuksuzluğun, işlenen katliamın ve gerçek suçun, bu uydurma “kaçakçılık” suçunun kamuflajı altında hafifletilmeye çalışılmasına seyirci kalmaktadırlar.
Ülkeye egemen olan sistem, devlet ve siyasi iktidar, bölge halkını, bir yandan kapitalist ekonomik uygulamalarla fakir ve işsiz bırakmakta, adaletsiz gelir dağılımı ve seksen yıldır sürdürülen Kürt bölgelerine yönelik bilinçli ihmal sebebiyle geçimini temin için gerekli vasattan mahrum hale düşürmektedirler. Diğer yandan, uyduruk sınırlarla parçalanan akraba ailelerin birbirleriyle ticaret yapmak zorunda kalmalarını da “suç” sayma utancını üzerlerinde taşımaktadırlar. Üstelik bu zorlama uyduruk “suç”un, hangi amaçla yapıldığı spekülasyona açık bir katliamı, yani gerçek suçu örtmek için istismar edilmesine de seyirci kalmaktadırlar. Ayrıca bütün açılım, adalet ve özgürlük vaadlerine rağmen siyasi iktidar, on yıldır Kürt sorununun sistem içi çözümüne dair ciddiye alınacak somut adımlar atmakta sürekli ayak sürüyerek, silahlı çatışmaların önünü kesecek ya da taraftar bulmasını engelleyecek seviyede gasp edilmiş temel hakların iadesine dair ciddi bir gelişme sağlamayarak, bütün bu zulümlerin banisi askeri vesayetin her seferinde kendisini yeniden üretmesine sebep olan basiretsizlikler göstererek bugünkü katliamların sürmesine de yol açan şiddet ve çatışma zeminini açık tutmuştur. Bu sebeple de kınanmayı, uyarılmayı hak etmektedirler.
Bizler bu ülkenin Müslümanları olarak, adil şahidlik sorumluluğumuz gereğince, devletin ve hukuk tanımaz silahlı güçlerinin bu tür hukuksuzluklarına, katliamlarına karşı mazlum halkın ve zalimce ihlal edilen temel haklarının yanında yer alıyor, katilleri ve onların bu suçlarını örtme telaşıyla “özrü kabahatinden büyük” çelişkili açıklamalar yapmalarını yeterli sayıp hesap sormayan siyasileri protesto edip kınıyoruz. İktidarı, haklara saygı, hukuku ikame konusundaki vaadlerinde samimi ise, laf ve mazeret üretmek yerine, bu katliamın sorumluları hakkında soruşturma açmak ve cezai müeyyideleri uygulamak üzere icraata geçmeye çağırıyoruz.
İnşallah, Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, bütün bölge halklarının, İslam kardeşliği hukuku çerçevesinde kucaklaşıp, Allah’ın ipi/“hablullah” olan Kur’an’a topluca sarılarak, ümmeti vahiyle yeniden inşa ederek, bütün bu zulümlere kesin son verecek İslami adalet sistemini birlikte oluşturacaklarına olan umudumuzu bu vesileyle bir daha beyan ediyoruz. Bütün bu zulümlere, adaletsizliklere yol açan, kapitalist seküler ulusalcı sistemlerin tarihin çöplüğüne atılacağı bu köklü inkılap süreci sonunda, inşallah sahici ve bütüncül bir adaleti gerçekleştirecek Allah’ın hükümleriyle hükmedildiğinde, hiçbir ayrım gözetmeden Allah’ın bütün kullarına bu imtihan dünyasında kendilerini özgürce gerçekleştirebilmelerinin adalet vasatı sunulmuş olacaktır. Sömürü ve her türlü zulmün sona erdiği bu adalet sisteminde, insanca yaşama imkanı ve beş temel emniyet, ayrımsız olarak bütün insanların, herhangi bir talebe bile gerek kalmadan, son derece doğal bir biçimde ve kendiliğinden verilen temel hakları olacaktır.Bu adalet sistemine ulaşabilmek için, mazlum, fakir halkların, fıtri, insani ve İslami temelde buluşarak, bugün yapılan zulümlere, adaletsizliklere, sömürülere karşı dayanışma içinde olmaları, zalimlerden hesap sorarak adaleti ikame etme çabası göstermeleri ve bu dayanışma zemininde ümmet olma bilincini yeniden üretmeleri zaruri bir gerekliliktir. İşte bu bilinçle ve adil şahidlik sorumluluğumuz gereğince mazlum Kürt halkına yönelik her türlü baskı, asimilasyon, hak ihlali ve ısrarla sürdürülen katliamları bir daha protesto ediyoruz.
Mehmet Pamak
İLKAV İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı Başkanı
-
i.metin 31-12-2011 18:49
Halka öyle bir ulusçuluk ve ırkçılık aşılanmışki,iyi olmuş,orada ne işleri varmış,gebermişler diyenlerin de tamamını kınıyoruz
-
Enes 30-12-2011 12:44
Kürdistan bölgesinin ortasından uyduruk bir sınır geçirip, sonra da iki tarafta kalmış ve parçalanmış ailelerin birbiriyle alışverişte bulunmasını da kaçakçılık olarak nitelemek en büyük ahlaksızlıktır. Üstelik bu uyduruk sınır ötesinde kalan akrabalarıyla alışverişten dönen köylülere yapılan katliam haber olunca da, gerçek katliam suçunu, uyduruk "kaçakçılık" suçuyla örtmek için, onlar "kaçakçılık" yapıyorlarmış diye haber yaptırıp, katliam suçunu mazur göstermeye ya da hafifletmeye çalışmak ise daha büyük bir ahlaksızlıktır.
-
Ş. Hüseyinoğlu 30-12-2011 08:04
İLKAV'ı duyarlılığı ve İslami duruşundan ötürü tebrik ediyorum. Mazlum Kürt halkının acılarına en çok biz Müslümanlar sahip çıkmalıyız, hatta bir heyet teşkil edilip acılı aileleri ziyaret etmek gerekir diye düşünüyorum.
-
Aydın 30-12-2011 02:05
"Bizler bu ülkenin Müslümanları olarak, adil şahidlik sorumluluğumuz gereğince, devletin ve hukuk tanımaz silahlı güçlerinin bu tür hukuksuzluklarına, katliamlarına karşı mazlum halkın ve zalimce ihlal edilen temel haklarının yanında yer alıyor, katilleri ve onların bu suçlarını örtme telaşıyla “özrü kabahatinden büyük” çelişkili açıklamalar yapmalarını yeterli sayıp hesap sormayan siyasileri protesto edip kınıyoruz. İktidarı, haklara saygı, hukuku ikame konusundaki vaadlerinde samimi ise, laf ve mazeret üretmek yerine, bu katliamın sorumluları hakkında soruşturma açmak ve cezai müeyyideleri uygulamak üzere icraata geçmeye çağırıyoruz. İnşallah, Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, bütün bölge halklarının, İslam kardeşliği hukuku çerçevesinde kucaklaşıp, Allah’ın ipi/“hablullah” olan Kur’an’a topluca sarılarak, ümmeti vahiyle yeniden inşa ederek, bütün bu zulümlere kesin son verecek İslami adalet sistemini birlikte oluşturacaklarına olan umudumuzu bu vesileyle bir daha beyan ediyoruz. Bütün bu zulümlere, adaletsizliklere yol açan, kapitalist seküler ulusalcı sistemlerin tarihin çöplüğüne atılacağı bu köklü inkılap süreci sonunda, inşallah sahici ve bütüncül bir adaleti gerçekleştirecek Allah’ın hükümleriyle hükmedildiğinde, hiçbir ayrım gözetmeden Allah’ın bütün kullarına bu imtihan dünyasında kendilerini özgürce gerçekleştirebilmelerinin adalet vasatı sunulmuş olacaktır. Sömürü ve her türlü zulmün sona erdiği bu adalet sisteminde, insanca yaşama imkanı ve beş temel emniyet, ayrımsız olarak bütün insanların, herhangi bir talebe bile gerek kalmadan, son derece doğal bir biçimde ve kendiliğinden verilen temel hakları olacaktır. Bu adalet sistemine ulaşabilmek için, mazlum, fakir halkların, fıtri, insani ve İslami temelde buluşarak, bugün yapılan zulümlere, adaletsizliklere, sömürülere karşı dayanışma içinde olmaları, zalimlerden hesap sorarak adaleti ikame etme çabası göstermeleri ve bu dayanışma zemininde ümmet olma bilincini yeniden üretmeleri zaruri bir gerekliliktir. İşte bu bilinçle ve adil şahidlik sorumluluğumuz gereğince mazlum Kürt halkına yönelik her türlü baskı, asimilasyon, hak ihlali ve ısrarla sürdürülen katliamları bir daha protesto ediyoruz." Allah razı olsun. dualarımız İLKAV ile beraber. her zamanki gibi, muhtevalı, tutarlı, İslami ilkeleri ihmal etmeyen ve adaleti gözeten bir açıklama olmuş. Allah uluscu, laik, batıcı zalimlere lanet etsin.