İngiltere yangın yeri, isyan büyüyor
İngiltere`deki kundaklama ve yağmalama olaylarının ardından başkent Londra sakin bir gece geçirirken, aralarında Manchester, Liverpool ve Birmingham`ın da yer aldığı 7 şehirde olaylar yaşandı.
İngiltere'deki kundaklama ve yağmalama olaylarının ardından başkent Londra sakin bir gece geçirirken, aralarında Manchester, Liverpool ve Birmingham'ın da yer aldığı 7 şehirde olaylar yaşandı.
Londra'nın Tottenham semtinde hafta sonu siyahi bir gencin polis tarafından vurulmasının ardından başlayan şiddet olaylarının dördüncü gecesi,toplam 16 bin polisin görevlendirilmesinin de etkisiyle başkentte sakin geçti.
Ancak Manchester, Salford, Liverpool, Wolverhampton, Nottingham, Leicester ve Birmingham şehirlerinde şiddet olayları yaşandı. Manchester ve Salford'da gençlerden oluşan kalabalığın bazı binaları ve araçları ateşe verdiği ve olaylarda şimdiye kadar 47 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.
Liverpool'da isyancılar ve polis arasında çatışma çıkarken, Birmingham şehir merkezinde birgrup genç mağazalara zarar verdi.
İngiltere Başbakanı David Cameron, bu sabah kabinesini tekrar toplayacak.
Bu arada, yaz tatilinde olan İngiliz Parlamentosu da yarın olağanüstü toplanacak.
Olaylarda şimdiye kadar ülke genelinde 525'den fazla kişi gözaltına alındı.
OLAYLAR İNGİLTERE BASININDA...
İngiliz gazeteleri, siyahi bir gencin öldürülmesiyle Londra'da başlayan ve ülke geneline yayılan yağma, kundaklama ve şiddet olaylarına bugünkü sayılarında da geniş yer verdi.
Times gazetesi başyazısında "İngiliz şehirlerindeki görüntülerin Londra ve ülke için utanç verici" olduğunu yazarak, "polisin şiddeti durdurmak için her türlü aracı kullanması gerektiğini" kaydetti.
İngiltere'nin şehirlerinde yaşananların "ayaklanma" değil, "şiddet olayları" olduğunu savunan Times, Londralıların kendi mahallelerini korumaya çalıştığına dikkati çekti. Gazete yazısında, Londra'nın Dalston semtindeki Türk toplumunu örnek göstererek, "Dalston'daki Türk toplumu kendi evlerini ve iş yerlerini korumak için harekete geçti, hem kendilerinkini hem de başkalarınkini korudu" ifadesine yer verdi.
Guardian gazetesi, polisin tavrını değiştirdiğini ve sertleştirdiğini "Polis Sertleşiyor" manşetiyle duyururken, olayların İngiliz vergi mükelleflerine maliyetinin 100 milyon sterlini bulabileceğini aktardı.
Gazetenin olaylara ilişkin bir diğer haberinde, Türk ve Kürtlerin, Londra'nın Hackney bölgesinde saldırılar olduğunda, iş yerlerini ve çevreyi koruduklarına dikkati çekildi. Guardian, Yılmaz Karagöz'ün şu görüşlerini aktardı: "Gece 9-10 civarıydı. Çok sayıda kişi geldi. Dükkanlarımızdan çıktık, polis bir şey yapmamızı istemedi. Ancak polis bir şey yapmadı ve biz onları kovalamak zorunda kaldık. Geri geleceklerini sanmam."
Mahallede yaşayan Debbie Mumdy'nin görüşlerine de yer veren gazete, Mumdy'nin, "Türk toplumunun bölgeyi koruması, bu bölgedeki halkı rahatlattı. Kingsland High Caddesine saldırılmamasını bu kişilere borçluyuz" sözlerine yer verdi.
Daily Telegraph gazetesi, "Anarşi Yayılıyor" manşetiyle, olayların Manchester ve Birmingham kentlerinde büyüdüğüne dikkati çekerken, Independent gazetesi "polisin ateşe ateşle karşılık verme" kararını manşetine taşıyarak, başyazısında olayların sosyal boyutunun yanı sıra siyasi anlamını irdeledi.
Gazete, 2005'te ABD'nin güney kıyılarını vuran kasırganın yıkımına yeterince hızlı müdahale edemeyen dönemin siyasileriyle hafta sonundan bu yana Londra'da yaşananları doğru anlamamakla eleştirilen İngiltere hükümetini karşılaştırdı. İkisi arasında pek bir fark olmadığını kaydeden gazete, "Bu da İngiltere'nin Katrina kasırgası anı" yorumunu yaparak, "O zaman New Orleans'ı sellerden koruyacak settin yıkılmakta olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu Bush yönetiminin. Benzer bir sav koalisyon hükümeti için de dile getirilebilir.
Cameron tatilden döndü, ama otoritesini kurma konusunda pek ikna edici değil" ifadesini kullandı.
2005 yılında Fransa banliyölerinden yaşanan isyanların "zengin kesimlerle yoksul mahallelerin birbirlerinden ayrılmış olmasıyla" açıklandığını anımsatan Independent, şunları kaydetti:
"Son olaylar İngiltere'deki bu ayrışmanın sadece coğrafi olmadığını, zihinlerde de yaşanabildiğini ortaya koyuyor. Bu gençler, zengin İngiliz kentlerinin göbeğinde yaşarken, kendilerini bu kentlerin bir parçası olarak görmüyorlar. Uyarı işaretleri de aslında yıllardır geliyordu, özellikle de Londra'da."
(Kaynak: CNN)