İşkencecisi `Sinsi Hıfzı`yı ekranda tanıdı
12 Eylül darbesinden sonra Mamak Cezaevi’nde akıl almaz işkencelere maruz kalan Yılmaz Cerek, işkencecilerin adını savcıya teslim etti.
İrticayla Mücadele Eylem Planı davasının tutuklu sanığı Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun adı, 12 Eylül döneminde Mamak Askeri Cezaevi’nde işkence yaptığı iddiasıyla yeniden gündemde. Darbe yıllarında TÖBDER üyesi 21 yaşında bir öğretmen olan Yılmaz Cerek, bir sabah ders verdiği sınıfından çıkartılarak gözaltına alındı. Emniyetteki işkencenin ardından dönemin Piyade Teğmeni Hıfzı Çubuklu’nun da görevlileri arasında olduğu Mamak Askeri Cezaevi’ne nakledildi. Cerek, bir basın toplantısı sırasında parmağını sallayarak konuşan adamı televizyonda gördüğünde Çubuklu’nun Mamak’taki mahkumların taktığı lakap ile “Sinsi Hıfzı” olduğunu hatırladı. Vakit kaybetmeden Çubuklu ve diğer işkencecilerin isimlerini yargılanmaları için 12 Eylül davasını yürüten savcıya teslim etti.
YARGILANMALARI İÇİN KAFES YETER
Cerek, Mamak’taki ilk sabahı şöyle anlatıyor: “Sevk zinciri ile birbirimize bağlıydık. Otobüsten iner inmez askerler feci şekilde dövdü. Koridordan sıralı askerler arasından tekme tokatlar eşliğinde geçirildik. Ardından her mahkumun koğuş öncesi geçtiği kafese atıldık. Bir tarafı duvar diğer tarafları parmaklık 15 metrelik bir hayvan kafesi gibiydi. Yere bakmak zorundaydık ve dizlerimizin üzerine çökertildik. Her şey yasaktı. İstiklal Marşı ve Ey Türk Gençliği’ni okuttular. Hem dayak yedik hem de saçımızı kısalttılar yolarak. Komutanların yargılanması için kafes işkencesi yeter. 5 gün kaldıktan sonra hücreye alındık. Uyumadım, sürekli dayak yedim. Ufacık alanda 50-60 kişi kaldık.”
İŞKENCECİNİN YÜZÜNE BAKMAK YASAKTI
Devrimci 78’liler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Cerek, cezaevinde fiziki, fizyolojik ve kültürel olarak yok edilmesi gereken mahlukat muamelesi gördüklerini söylüyor. Çubuklu’yu televizyonda gördüğünde hemen tanıdığını vurgularken şöyle devam ediyor: “Genelkurmay Adli Müşaviri iken halkı parmağı ile tehdit ediyordu. A Blok’ta görev yapıyordu ve tutuklular arasında lakabı ‘Sinsi’ydi. Subaylar işkence yapacakları zaman yüzlerine bakmak yasak olduğu için yere veya havaya bakıyorduk. O mu değil mi diye oradaki arkadaşlarla da görüştüm. Onlar da Çubuklu’nun sinsi Hıfzı olduğunu onayladı. Yere yüzü koyun yatırılırdık ve o komutanlar üzerimizde gezerdi.”
YANİ YAŞAMAK YASAKTI
Cerek, sürekli dayak, hakaret ve vahşi çığlıklarla yaşadıklarını, bir yatakta 3 kişi kaldıklarını ve spor adı altında sistematik işkence gördüklerini kaydediyor. İşkence sesleriyle psikolojik bir baskı kurulduğunu vurgulayan Cerek, “Gülmek, konuşmak, ağlamak ve yan yana yürümek yani yaşamak yasaktı. Verdikleri bir kaba hem tuvaletinizi yapmanızı hem de yemeğinizi ondan yemenizi istiyorlardı. Bitlenmiştik ama banyoya gitmek istemiyorduk. Çünkü dayak yiyip yıkanamadan geri geliyorduk. Eşime de görüşe gelme, dedim. 8 kapıdan geçip 1 dakika görüş için bir kamyon sopa yiyiyorduk” şeklinde konuşuyor.
TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN HESAPLAŞMA ŞART
Toplumsal barışın şifresinin 12 Eylül ile hesaplaşmaktan geçtiğini belirten Cerek, Evren ve onun suç örgütüne üye olanların hepsinin yargılanmasını istiyor. “Ölenlerin mezarında da ot bitmesin” diyen Cerek, “Darbeye teşebbüsten insanlar içeriye atılırken ülkenin en az 100 yılına ipotek koymuş bir darbeyi yargılamamak olmazdı. Şu anda Genelkurmay eski başkanı içeride. Umarız diğer işkenceci asker ve emniyetçilerin de içeri girmesine vesile olur” ifadelerini kullanıyor.
(Haber: Serbest Özden / Bugün)