İstanbul`daki Suriye toplantısında alınan kararlar
İstanbul`da bir araya gelen 82 ülkenin temsilcisi, Suriye muhalefetini meşru temsilci olarak tanırken, Esed`e artık güvenilemeyeceğini açıkladı. Erdoğan, Esed`li hiçbir planı desteklemeyeceklerini söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Clinton ise muhaliflere hareket gücü oluşturmaları çağrısında bulunurken, muhaliflerin lideri Burhan Galyun, `Eyleme geçme zamanı` dedi.
Suriye'deki Esed zulmü devam ederken, İstanbul'da bir araya gelen 82 ülkenin temsilcisi Suriye'deki muhalefeti meşru temsilci olarak tanırken, Esed'e artık güvenilemeyeceğinin altını çizdi. Suriye Halkının Dostları İkinci Konferansı'nda net mesajlar veren Başbakan Erdoğan da kendi halkına zulmeden Esed rejiminin iktidarda kalmasını sağlayacak hiçbir planı desteklemelerinin söz konusu olamayacağını söyledi. Erdoğan, İstanbul toplantısında şu mesajları verdi:
REJİM ÖLÜM KUSMAYA DEVAM EDİYOR
"Sandık, aslında Suriye halkının önüne getirilmelidir ve uluslararası camianın kontrolü ve güvencesi altında da burada demokratik seçim gerçekleşmelidir. Suriye'de, Annan'a verilen söz şu ana kadar yerine getirilmemiştir. Hala rejim ölüm kusmaya devam etmektedir. Bugüne kadar verdiği sözlerin hiçbirini bu rejim zaten tutmamıştır. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, masum canlara kastedenler de, er ya da geç mutlaka ama mutlaka cezalarını çekecektir."
MÜLTECİ SAYISI 20 BİNİ BULDU
"Suriye'de BM rakamlarına göre 9 binin üzerinde ki ben bu rakamın çok çok daha ileride olduğunu şu anda görüyorum, insan şu anda hayatını kaybetti, 100 binlerce insan yerinden edildi, bunların 10 binlercesi komşu ülkelere sığındı. Türkiye'ye sığınan Suriye vatandaşlarının sayısı dün itibarıyla 20 bine yaklaştı."
İKİ GAZETECİNİN DURUMU
"Şam, Halep, Humus, Hama, Dera, İdlib gibi kentlerde büyük acılar yaşandığını öğreniyoruz. Suriye yönetiminin, insani yardımlara ve basın mensuplarına kapattığı ülkede yaşanan acının boyutlarını dahi tam olarak bilemiyoruz. Hedef gözetmeyen silahlar, maalesef gazetecileri de vuruyor. Olayları takip etmek üzere Suriye'ye giden 2 Türk gazetecinin akıbeti hakkında bilgi almakta dahi zorlanıyoruz."
GÜVENLİK KONSEYİ ACİZDİR
"Masum insanları katleden bir rejime, bugüne kadar 'yeter, dur' diyemeyen bir Güvenlik Konseyi'nin, uluslararası barış ve güvenliği korumaktan aciz olduğu açıktır. İstanbul'da, ahlaki bir sorumluluğun gereği, insani ve vicdani değerlerin bir gereği olarak bir aradayız. Bugün buradan, Suriye'ye sadece ve sadece vicdan gözlüğüyle bakıyoruz. Her türlü çıkar kaygısını elimizin tersiyle itiyor, biz bugün burada canları kurtarmanın yollarını arıyoruz."
EYLEM BİRLİKTELİĞİ
"Bugün buradan, Suriye yönetimine karşı vereceğimiz mesaj, net ve kesin olmalıdır. Kendi halkına zulmeden bu rejimin iktidarda kalmasını sağlayacak hiçbir planı desteklememiz söz konusu olamaz ve olmamalıdır. Ayrıca, bugün geldiğimiz noktada, tek başına söylem birlikteliği de yeterli değildir. Üzerimize düşen esas sorumluluk, söylem birlikteliğinin gereği olan eylem birlikteliğini de sağlamaktır. Bu çerçevede, biz, Suriye halkının ve Suriye halkını temsil eden Suriye Ulusal Konseyi'nin, evrensel değerler temelinde demokratik bir Suriye kurma azim ve kabiliyetine yürekten inanıyoruz."
Esed'in derdi sadece zaman kazanmak
Suriye halkına düzenli insani yardım sağlanması, bunun için de işlevsel mekanizmalar oluşturulması gerektiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Uluslararası toplum, Suriye konusunda son derece kararlı bir tutum benimsemelidir. BM ve Arap Ligi kararları, krizin aşılması için izlenmesi gereken yol haritasını ortaya koymuştur. Elbette, Kofi Annan'ın girişimlerinin sonuç vermesini canı gönülden arzu ediyoruz. Ancak, gerek bize, gerek uluslararası topluma sözler veren ama bu sözleri sadece zaman kazanmak için kullanan Suriye yönetiminin, Kofi Annan'ın girişimini de bir zaman kazanma aracı olarak kullanması muhtemeldir" diye konuştu.
TARİHİ SORUMLULUK
Başbakan Erdoğan toplantıda sözlerini şöyle sürdürdü: "Zalim ile kurbanı aynı kefeye koyan her girişim, şiddete zaman kazandıracaktır. Etkin bir gözlem mekanizmasıyla izlenmeyen, belirli bir siyasi geçiş takvimine bağlanmayan her girişim, Suriye yönetimini şiddet yönünde teşvik edecektir. Şunu belirtmek zorundayım ki, Suriye rejimi tarafından gerekli işbirliğinde bulunulmadığı takdirde BM Güvenlik Konseyi'nin üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi ve Suriye'deki katliama 'dur' demesi kaçınılmaz bir zorunluluk halini alacaktır. Güvenlik Konseyi, eğer bu tarihi sorumluluğu üstlenmekten bir kez daha kaçınırsa, uluslararası toplumun elinde, Suriye halkının meşru müdafaa hakkının desteklenmesinden başka hiçbir seçenek de kalmayacaktır."
Temel referans Milli Misak belgesi
Suriye halkının meşru temsilcisi konumundaki Suriye Ulusal Konseyi tarafından açıklanan, diğer muhalif grupların da desteğini kazanan 'Milli Misak' belgesinin temel referans olduğuna dikkat çeken Erdoğan şunları söyledi: "Milli Misak belgesinde, etnik köken, din, mezhep veya cinsiyet ayrımı reddedilmiş, bütün vatandaşları kucaklayan ve hepsine eşit davranan bir anlayış benimsenmiştir. Belge, temel hak ve özgürlüklere saygıyı, anayasal demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, güçler ayrılığını, şeffaflık, hesap verilebilirlik, iyi yönetişim ilkelerini Suriye'nin geleceğini şekillendirecek ilkeler olarak açıklamıştır. Hiç kuşkusuz, Suriye'de iktidar, bizzat Suriyeliler tarafından, demokratik yollarla inşa edilecektir. Bu noktada, Suriye'nin Dostları Grubu'nun üzerine düşen görev, bu vizyonun barışçıl ve düzenli bir şekilde hayata geçirilmesi için siyasi geçiş sürecinin önünün açılmasına katkıda bulunmaktır."
Kimse oturup daha fazla bekleyemez
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, toplantı öncesinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, toplantı sonrasında ise Başbakan Erdoğan ile bir araya geldi.
Konferansta bir konuşma yapan Clinton, Suriyeli muhaliflerin, hür, birleşmiş ve barış içinde yeni bir Suriye'ye yönelik eş zamanlı hareket gücü oluşturmalarının gerektiğini söyledi. Esed rejiminin, bu ülkede bir yıldan beri dökülen kanları durdurmak amacıyla BM desteğiyle hazırlanan barış planına uyacağı konusunda şüphelerinin bulunduğunu ifade eden Clinton, dünya ülkelerinden, kendi halkına karşı savaş yürüten Suriye rejimine karşı dayanışma içinde olmalarını istedi. Clinton, ABD yönetimi, Suriye'deki krizi önlemeye yönelik askeri müdahale seçeneklerini göz önünde bulundurmayı reddettiğini bildirse bile dünyada kimsenin 'oturup daha fazla bekleyemeyeceği'nin altını çizdi. Clinton " Annan Planı'nın uygulanması için zaman daraldı. Artık mazerek kabul edilemez. Annan bundan sonra bin zaman çizelgesi oluşturmak zorunda" ifadelerini kullandı.
MUHALİFLERE ÇAĞRI
"Suriye ve bölge için için dar bir vakitte bir araya geldik" diyen Clinton, "Dünya ülkeleri, Suriye'ye yönelik daha fazla yaptırımları, insani yardımı, muhaliflere desteği ve Esad rejiminin yaptığı insan hakları vahşetine hevesle suç ortaklığı edenlerin adalet önüne çıkarılacağı sözünü vermeyi de içeren bir plan arkasında acilen bir araya gelmeli" şeklinde konuştu. Clinton, muhaliflerin hür, birleşmiş ve barış içinde yeni bir Suriye'ye yönelik eş zamanlı hareket gücü oluşturmaları gerektiğinin altını çizdi. Clinton daha sonra Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne geçerek Başbakan Erdoğan ile görüştü. Görüşme 1 saat 45 dakika sürdü.
KONUŞMANIZ GÜÇLÜYDÜ
Clinton, "Sizi tekrar gördüğüm için çok mutluyum. Çok iyi görünüyorsunuz. Bugün de çok güçlü bir konuşma yaptınız" diye konuştu. Clinton, koltuğuna otururken de İstanbul Boğazı'nı kastederek, "Çok güzel bir manzara" ifadelerini kullandı. Görüşmede Suriye dışında İstanbul'da İran ile Batılı ülkeler arasında yapılacak nükleer müzakereler de masaya yatırıldı. Erdoğan, Dolmabahçe'de Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Hamad Bin Casim El Tani ile de bir araya geldi.
El Tani: Ortak güç harekete geçmeli
İstanbul'daki Suriye toplantısında konuşan Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Hamid Bin Casim El Tani, Suriye rejiminin Özel Temsilci Kofi Annan ile görüşürken diğer yandan kan dökmeye devam ettiğini, buna izin verilmemesi gerektiğini söyledi.
Suriye halkının meşru amaçları için verilen sözlerin artık fiiliyata dökülmesi gerektiğini vurgulayan Katar Başbakanı El Tani, öncelikle Annan Planı'nın desteklenmesi, ortak bir uluslararası gücün Suriye'ye gönderilmesi, acil insani yardımlar için güvenli bölgeler oluşturulması ve mevcut rejime ekonomik ve siyasi baskıların artırılması gerektiğine dikkat çekti.
Erdoğan'ın konuşmasını tarihi bir konuşma olarak nitelendiren Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi ise Annan Planı'nın desteklenmesi gerektiğini, sonra da ateşkesin sağlanmasının önemli olduğunu, muhalefetin tek vücut olması gerektiğini kaydetti.
El Arabi, Suriye'deki durumun bir iç savaşa dönüşme tehlikesine de dikkati çekerek, Suriye Ulusal Konseyi'nin bütün muhalif unsurları barındıran tek bir şemsiye olması gerektiğini belirtti.
İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague de, "Annan Planı'nı hala uygulamadı. Esed ve yanındakilerin iktidarda kalma çabalarına taraftar olmayacağız. Onlar için geri dönüş yolu yok" dedi.
Davutoğlu'ndan Bosna örneği
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye Halkının Dostları Grubu Toplantısı'nda Bosna'da yaşanan katliama uluslararası toplumun seyirci kaldığını hatırlatarak, "250 bin kişi hayatını kaybetti ve bu sorun 3 yıl sürdü. Uluslararası camia Bosna'da olduğu gibi gecikmemelidir. Gecikmeden harekete geçmeliyiz. Bu Bosna'da bir kere yaşandı, aynı hata bir kere daha Suriye'de yaşanmamalı" diye konuştu. İstanbul'daki toplantının Suriye yönetimi ve aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi'ne açık bir mesaj olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bugün Suriye'deki durum bir ay öncesinden daha iyi değil. Tek pozitif gelişme Sayın Kofi Annan'ın misyonu" ifadelerini kullandı.
HER TÜRLÜ YARDIM
Suriye halkına finansal yardım da dahil olmak üzere her türlü desteğin verileceğini söyleyen Davutoğlu, insani yardımların ise Suriye'nin Dostları Grubu tarafından koordine edileceğini aktardı. Davutoğlu, sonuç bildirisinde yer alan 'muhaliflere verilecek her türlü önlem' ifadesinin silahlandırmayı da kapsayıp kapsamadığı sorulunca Davutoğlu, "Bu cümle bence yeterince açıktır. Önlem dediğimiz şey, ağır silah saldırılarına maruz kalan insanlar ellerinden gelen her şeyi yaparak hayatta kalma hakkına da sahipler" cevabını verdi.
(Kaynak: Yeni Şafak)