İtirazım var
Yeni Şafak yazarı İbrahim Tenekeci, partilerin seçim vaatlerinin sanki bir müzayede salonundaymışçasına sadece maddi tekliflerden oluşmasına itirazı olduğunu belirttiği yazısında, muhalefetten iktidara, herkesi içine alarak “Geldiğimiz yer, gelmek istediğimiz yer midir?” diye sordu.
Yeni Şafak yazarı İbrahim Tenekeci, partilerin seçim vaatlerinin sanki bir müzayede salonundaymışçasına sadece maddi tekliflerden oluşmasına itirazı olduğunu belirttiği yazısında, muhalefetten iktidara, herkesi içine alarak “Geldiğimiz yer, gelmek istediğimiz yer midir?” diye sordu.
Yazının tamamı şu şekilde:
Üzerinden biraz zaman geçti. Sayın Kılıçdaroğlu'nun İzmir konuşmasını izliyorum. “Parayı bulacağız, Türkiye'yi yücelteceğiz” dedi. 'Yüceltmek' kelimesini yanlış anlamış olabilir miyim diye düşündüm. Belki 'yükselteceğiz' demiştir. Küçük bir hata payı bıraksak bile, nihayetinde, her ikisi de aynı anlama geliyor: 'Parayla saadet olur.'
Seçim vaatlerini takip edebiliyor muyuz? Sanki bir müzayede salonundayız. Fiyat verme yarışını seyrediyoruz. Asgari ücrete, emekliye, ev hanımlarına, yeni evlenen çiftlere… Elbette herkese hakkı verilsin. Adil Düzen olsun. İtirazımız şuna: Ülkemizin kaderini belirleyecek olan bir seçimde, sadece maddi tekliflerin öne çıkması, her şeyden evvel, bu aziz millete yakışmıyor. Bizi maddiyatçı, menfaat düşkünü gösteriyor. Kim daha çok veriyorsa, ona gidiyormuşuz gibi. Parti liderleri bunun farkında mı, bilmiyorum.
Para pul işlerinden pek anlamam. Anladığım, anlayan bazı kimselerin nasıl bir şeye dönüştükleri. Berat Demirci'nin ifadesiyle söyleyelim: Pazaristan ahalisi oldular.
***
Yılda birkaç kez, 'İstanbul trafiğini rahatlatacak önemli projelere' şahitlik ederiz. Büyük yatırımlar, güleryüzlü açılışlar. Buna rağmen, trafik işleri her geçen gün daha kötüye gider, içinden çıkılmaz bir hal alır.
Demem o ki, hayatımızı rahatlatacağını düşündüğümüz birçok şey, işi daha karmaşık hale getirebiliyor.
Sürekli 'ekonomik kalkınma'dan bahsediliyor. Maddi yükseliş maneviyatla birlikte gelmezse, bunlar birbirine denk olmazsa, biliyoruz ki iyi sonuçlar vermiyor. Kuru para, pek bir yeri yeşertmiyor. Sonuç olarak, nereye baksak üzülüyoruz.
Sözgelimi, 'kendini kurtarmak' deyince, insanların aklına öncelikle maddiyat gelmeye başlıyor. 'Hakkını almak veya vermek' de öyle. İlişkiler ona göre şekilleniyor, kuruluyor. Yarayışlı kimseler aranıyor. Arkadaşlarımız değil, tanıdıklarımız oluyor.
Tam burada, ayrı bir parantez açalım: Derdi ve davası olanlara gönlümüz fedadır. Vefakâr ve cefakâr insanlar bizim en kıymetli sevincimiz, hakiki zenginliğimizdir. Hakkın selamını ve halkın selametini düşünenler. Onlardan razıyız.
***
İnsanlar gibi, ülkelerin de iki ayağı vardır. Bunlarla doğrulur, yürür, ilerler. Ayaklardan biri maddiyat, diğeri maneviyattır.
Görülen lüzum üzerine söyleyelim: Maddi kalkınmanın tam manasıyla maneviyata, kültür ve sanata, yani insanın ta kendisine yansıdığını düşünmüyorum. Aksi olsaydı eğer, partilerin seçim vaatleri / kampanyaları, para dağıtma yarışına dönüşmezdi.
Geçen gün, devlet kurumlarının da işin içinde olduğu yeni bir inşaat sahasının yanından geçtim. Devasa bir proje. Yüzlerce konut. Şantiyenin önündeki reklâm panosunda harfi harfine şu yazıyordu: 'İyi bir yaşamdan daha fazlası.'
Şimdi bu nedir? 'İyi bir yaşamdan daha fazlası' derken ne kastediliyor? Cennet mi?
Birkaç örnek daha verip öyle devam edelim. Ak Parti'nin seçim afişlerinden bir tanesi: 'Süper Yüksek Hızlı Tren.' Vaatlerinden biri: '240 ay vade.' Yirmi yıl boyunca uslu bir insan olmak, işverenle iyi geçinmek. Yine, bankalardan faizli kredi çekenlerin çokluğuyla övünüldüğünü, hatta bunun seçim malzemesi yapıldığını biliyoruz.
Muhalefetten iktidara, herkesi içine alarak soralım: Geldiğimiz yer, gelmek istediğimiz yer midir?
Hep yaşama sevincinden bahsediliyor. Bir de yaşatma sevinci vardı. Ona ne oldu?
Bencilliğin, menfaatçiliğin 'asrın vebası' olduğu belirtiliyor. Gönül rahatlığıyla, bu hastalığa yakalanmadığımızı söyleyebilir miyiz?
***
Türkümüz 'halden bilmeyene halin bildirme' diyor. Hem türküyü dinleyelim, hem de halimizi bildirelim: Seçime sayılı günler kala, siyasi liderlerden ricamız, biraz da fikriyattan, maneviyattan, kültür ve sanattan bahsetmeleridir.
Peşinde olduğumuz şey, yiğitlerin hem yaşaması, hem de hakkının verilmesi. Bundan dolayı, şunu söylememiz gerekiyor: Ülkemizde güzel işler ve değerli gelişmeler de oluyor. Hem de hiç olmadığı kadar. İstiyoruz ki, bunların sayısı artsın.