21-10-2014 06:50

Kapitalizmin son rezilliği

Kapitalizmin insanları nasıl köleleştirip, insan hayatını nasıl ifsad edip tükettiğine yakinen tanıklık etmekteyiz. Bununla birlikte kapitalizmin ifsad politikaları bir noktada kalmıyor. Her geçen gün daha fazla kâr, daha fazla sömürü için yeni yöntemler deniyor, yeni stratejiler geliştiriyor kapitalist şirketler. İşte bu stratejilerden biri de, kadın çalışanların `verimli` yaşlarında işten ayrılmamaları için `yumurtalarının dondurulması ve masrafının da şirket tarafından karşılanması`. Bu son rezilliği Zaman gazetesinde Nuriye Akman köşesine taşıdı, ancak bizim gibi eleştirel biçimde değil, savunarak, bu rezilliği şirin gösterecek argümanlar kullanarak...

Kapitalizmin son rezilliği
Kapitalizmin insanları nasıl köleleştirip, insan hayatını nasıl ifsad edip tükettiğine yakinen tanıklık etmekteyiz. Bununla birlikte kapitalizmin ifsad politikaları bir noktada kalmıyor. Her geçen gün daha fazla kâr, daha fazla sömürü için yeni yöntemler deniyor, yeni stratejiler geliştiriyor kapitalist şirketler. 
 
İşte bu stratejilerden biri de, kadın çalışanların "verimli" yaşlarında işten ayrılmamaları için "yumurtalarının dondurulması ve masrafının da şirket tarafından karşılanması". Bu son rezilliği Zaman gazetesinde Nuriye Akman köşesine taşıdı, ancak bizim gibi eleştirel biçimde değil, savunarak, bu rezilliği şirin gösterecek argümanlar kullanarak.
 
Sözgelimi şu cümleler, Nuriye Akman'a ait: 
 
"Sperm bağışı uygulamasını da hesaba katarsak şu anki durum özetle ebeveyn kavramlarının çeşitlenmesi. Bazı çocukların iki annesi iki babası veya iki annesi bir babası ya da iki babası bir annesi var artık; biri genetik, diğeri yasal. Bu yelpazenin her noktası son derece etkileyici. Düşünsenize donör kadınların yumurtaları, hiç tanımadıkları başka kadınların rahminde hayat buluyor."
 
İşte kapitalizmin son rezilliği ve ona dair Nuriye Akman'ın çanak tutucu yazısı:
 
Yumurta alarmı
 
Nuriye Akman / Zaman
 
Siyasi gündeme odaklandığımızda geleceğimizi ilgilendiren gelişmeleri kaçırıyoruz.
 
Geçen haftanın önemli haberlerinden biri Apple ve Facebook’un isteyen kadın çalışanlarının yumurtalarını dondurma ücretini karşılayacağını duyurmasıydı. Türk Sağlık Bakanlığı da kısa bir süre önce eskiden sadece kemoterapi alan kanser hastalarına tanıdığı bu olanağı, artık yumurta rezervi az olan tüm kadınlara sağlayacağını açıklamıştı. Hem de yaş ve medeni durum ayrımı yapmadan ve beş yıllık destek süresini süresize çevirerek...
 
Şarkı, “Çocuk da yaparım, kariyer de” dese bile hayat bu neşeyi doğrulamayabiliyor. Birçok şirket, çalıştıracağı kadınlara belli bir süre çocuk yapmama şartı getirebiliyor. Annelerinin dönemine göre daha geç yaşlarda evlenen ve yoğun iş stresi altındaki kadınlar için kazanılan “ekonomik özgürlüğün” bedeli doğurganlık treninin kaçması olabiliyor. Bu, hem iş hem de aile hayatlarını zora sokan bir durum. Yumurta dondurma işlemi maliyeti yüksek bir uygulama, kadın başına yılda 20 bin doları gözden çıkaracak Apple ve Facebook’un açıklanan resmi hedefi, çalışanlarından maksimum verim almak. Asıl amaç ise üremelerini ertelemeye teşvik ederek, en deneyimli ve verimli dönemlerinde kadın emeğini yitirmemek. Bu seçeneğin erken çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar üzerinde baskı yaratacağına inananlar var.
 
Aynı kanaatte değilim. Bu seçenek sunulmadığında baskı ortadan kalkmıyor ki. Kadınlara her an anne olma şansı verilmesi bence umut verici bir gelişme. Herhalde kısa ya da orta vadede tüm şirketler benzer kararlar alacaktır. Bakalım Türk iş dünyasında başı kim çekecek? İmajlarını sosyal projelere verdikleri desteklerle parlatan büyük firmaların artık ajandalarına yumurta dondurma meselesini de almaları beklenir. Bu sadece yumurta sayıları alarm verenlerin değil, şimdilik yeterli rezervi olanların da ve kariyer hesabı yapmadan tüm kadınların kullanması gereken bir imkân. Mali yükün tamamı devletin sırtına yüklenemez.
 
Muhtemel bir hastalık veya kaza durumunda yumurtalarını aniden kaybeden kadınlar da kendilerini güvencede hissedebilmeli. İklim değişimleri, çevre kirliliği, teknolojik gereçlerden yayılan radyasyon gibi sebepler yumurtalıkları tehdit ediyor. Kadın derneklerinin bu konuda şirketleri yumurta dondurma bedellerini ödemeye zorlaması, devletimizin de bu konuda teşvik edici olması lazım.
 
Rahimleri sağlam ancak yumurtaları eksik olan kadınlara bilimin sağladığı başka bir imkân da başka kadınlardan yumurta temini. Türkiye’de yasak olan bu nakil işlemine imkân sağlayan Kıbrıs, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Polonya, Ukrayna, Rusya, Yunanistan, Amerika, Kanada, İspanya gibi pek çok ülke var. Yumurtası olup da rahmi olmayan kadınlar içinse taşıyıcı annelik sistemi kullanılıyor bazı ülkelerde. Yumurtasını donduran kadının ölümü halinde eşinin bir başka kadının rahmini kullanarak ondan çocuk yapma imkânı da var teorik olarak. Akla günün birinde suni rahim de yapılabileceği gelse de Aldo Huxley’in 26. yüzyılda geçen distopik romanı Cesur Yeni Dünya’sındaki gibi insanların şişeler içinde seri olarak üremesi gibi bir ihtimal yakın gelecekte görünmüyor neyse ki.
 
Sperm bağışı uygulamasını da hesaba katarsak şu anki durum özetle ebeveyn kavramlarının çeşitlenmesi. Bazı çocukların iki annesi iki babası veya iki annesi bir babası ya da iki babası bir annesi var artık; biri genetik, diğeri yasal. Bu yelpazenin her noktası son derece etkileyici. Düşünsenize donör kadınların yumurtaları, hiç tanımadıkları başka kadınların rahminde hayat buluyor. Yaratılmış her şeyin birbirlerine bağlı ve bağımlı olduğunu biliyorduk zaten; nefeslerimizin karıştığını, söz ve eylemlerimizle birbirimizin bilinçaltlarını doldurduğumuzu… Şimdi maddi olarak da yani yumurta ve sperm bağı ile de insanlar birbirlerini tanımasalar bile bağ kuruyorlar.
 
Bu yazının amacı durumu ahlaki, tıbbi, yasal veya dini olarak tartışmak değil, sadece dünyanın nasıl bir düzene doğru gittiğini hatırlamaktan ibaret. Ulus devletlerin gücü bir yükselir bir alçalırken, ayrılıkçı hareketler kah başarılı kah başarısız olur, haritalar değişirken, demokrasiden istibdada çok kolay geçilirken hayatın özü kendini her hal ve şartta koruyor. Yolsuzluk soruşturmaları sıfırlansa bile, hayat asla sıfırlanmıyor. Yeni mazlumlar ve yeni zalimler dünyaya gelsin de hayat filmi hep vizyonda kalsın diye yumurtalar ve spermler hazır bekliyor…
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !