Kayıp aranıyor
Geçenlerde, Karapınar’da besicilik yapan bir abimize eskiden ziraati nasıl yaptıklarını, yerli tohum ve suni gübre kullanıp kullanmadıklarını vb. sordum, buyurdu ki...
Geçenlerde, Karapınar’da besicilik yapan bir abimize eskiden ziraati nasıl yaptıklarını, yerli tohum ve suni gübre kullanıp kullanmadıklarını vb. sordum, buyurdu ki:
-Evet, eskiden “yerli tohum” kullanırdık ve her sene harmandan sonra düzenli olarak tohumluk ayırırdık, az olurdu ama öz olurdu bununla birlikte “suni gübrenin” adını bile bilmezdik bu manada hayvanlarımız vesilesiyle elde ettiğimiz “doğal gübre” bize yetiyordu nitekim bu buğdayı kepeğiyle beraber öğütürdük, mayamız da “ekşi maya” idi, bu undan yapılan ekmeklerin kokusu bütün mahalleyi alır, tadına da doyum olmazdı ama şimdi maalesef değil ekmeğin kokusunun bütün mahalleyi alması, neredeyse yapan kişiler bile bundan mahrum, lezzet ve işlevini ise anlatmama bile gerek yok sanırım…
-Gıda çeşitliliği bu kadar çok muydu?
-Bilakis hem mali imkanlar nedeniyle hem de böyle görüp geldiğimizden dolayı sınırlıydı, bol bol bulgur pilavı yerdik, onun da buğdayı ve pişirmek için kullandığımız yağı kendimizdendi, peynir vb. de öyle, dışarıdan çok az şey alırdık. Zaman zaman kasabaya dışarıdan meyve-sebze satıcıları gelirdi, onların geldiğini bütün kasabaya yayılan o enfes kokudan bilirdik
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !