Yusuf HAKSÖZLÜ

16 Ocak 2014

KUR'AN'I ANLAMAK

"Sizlere öyle bir emânet bırakıyorum ki, onlara sıkıca yapıştığınız sürece asla doğru yoldan sapmazsınız. Bu emânet Yüce Allah’ın kitabı Kur'an ve benim sünnetimdir."
 
Bu sözler Allah Resulü’nün (s) Veda Hutbesi’nden rivayet edillmiştir. Biz  Müslümanlar olarak  bugün gerçekten bu kutlu çağrıya kulak veriyormu yuz? Yoksa sıkıca yapışmamızı istediği emanetten birincisi olan o eşsiz kitabı yaldızlı, kokulu kılıflara sarıp evlerimizin en üst (en yüce!) köşelerine terk edilmiş, Kur’an'ın tabiriyle “mehcûr” hâlde mi bıraktık?
 
Oysa ki  Yüce Allah onu kendi yüksek/yüce  makamından bizim aramıza (yeryüzüne) indirmiş olmasına rağmen, bizler onu tekrar yükseklere çıkartma konusunda ısrarlı mı davrandık? Evet; ne yazık ki öyle oldu. Onu yaldızlı/kokulu kılıflara koyarak yükseklere terkettik. Halbuki onun bizi yükseltmesine/yüceltmesine ihtiyacımız varken ısrarla biz onu yükseltmeye çalıştık. Onun yükseltilmeye ne ihtiyacı vardı ki? O zaten yükseklerden/yücelerden bize korunmuş şekilde geliyordu. Bundan sonra gelinen sonuç belliydi; ancak belirli gün ve gecelerde elimize şöyle bir alıp, anlamadığımız dilden okumak suretiyle bir merasim, bir ölüler (mezarlık) kitabı haline getirdik. Oysa ki ölülere okumayı adet haline getirdiğimiz Yasin Suresi 70. ayette Yüce  Allah "Bu Kur'an'ı diri olanları uyarmak ve kafirler (gerçeğe inanmayanlar) üzerine azabın hak olduğunu bildirmek için indirdik" buyuruyordu.
 
Böyle bir girizgâhtan  sonra; Kur'an nedir? Niçin gönderilmiştir? içeriği nedir? En çok okunan kitap olmasına rağmen neden en az anlaşılmıştır? Anlaşılmasının önündeki engeller nelerdir? Bu sorulara cevap bulmaya çalışalım. (İnşaallah)
 
Kur'an; lûgat olarak okuma, okunan, okunacak şey anlamlarına gelmektedir. Biz müslümanların anladığı anlamda ise; Yüce  Allah'ın (c) elçileri vasıtasıyla göndermiş olduğu vahiylerin toplandığı kitabın adıdır.
 
İçeriğinde ise Allah'ı râzı edecek sözlerin ve davranışların anlatıldığı âdeta bir müslümanın kurtuluş reçetesidir diyebiliriz.
 
Bu sebeptendir ki Kur’an; sadece ve sadece insana hitap etmektedir. Çünkü insana gönderilmiştr. Kur'an'ın bir tek hedefi vardır, o da insanı hidayete ulaştırmaktır. İnsanla ilgisiz gibi görünen yeryüzü, ay, güneş ve diğer gezegenler, çeşitli tabiat olayları, yağmurun yağması, arının bal yapması gibi pek çok hususa Kur'an'da yer verilmesinin amacı yine insandır. Kur'an'ın insanla ilgisiz gibi görünen bu hususlara yer vermesinin sebebi, insanın dikkatlerini kâinata, kainattaki olaylara ve kâinatta hakim olan düzene çekmesi ve buradan Allah'a, O'nun kudret, azamet, rahmet ve hikmetini anlaması içindir. Yine bu sebeptendir ki bir çok yerde “Eyyû hannas” (Ey insanlar) hitâbıyla başlar. Kur’an'ı Kerimde Yüce Allah’ın hiçbir yerde; ”Ey hayvanlar”,”Ey nebâtat (bitkiler)”,”Ey dağlar”,”ey taşlar” ya da “Ey ölüler” hitabına rastlayamazsınız.
 
İnsanın kâinat içinde özel bir yeri vardır. Zira Yüce Allah insanı "yeryüzünün halifeleri-En'am 165" olarak adlandırmıştır. Yüce Allah insana düşünme, anlama, öğrenme, muhakeme etme, iyi ile kötüyü ayırt etme kâbiliyeti vermiştir. İnsan bu hâliyle seçim yapabilecek bir yetkinliktedir. Ancak insan bu seçimi yaparken karanlıkta bırakılmamış, kendisine peygamberler aracılığıyla doğruyu eğriden ayırmada başvuracağı ilâhi kriterler de göndermiştir. İşte Kur'an bu ilahi kriterler zincirinin son halkasıdır. Kur'an teoriler kitabı değil, bir uygulama ve pratik kitabıdır. Kur'an fikirden ziyade eylemin önemini vurgulayan bir kitaptır. O'nun hedefi insan ve insan hayatıdır. Bunun içindir ki her müslüman, Kur'an'ı, onunla bütünleşmek ve onun mesajlarını uygulamak için okumalı, anlamalı ve günlük yaşantısını ona göre düzenlemeye çalışmalıdır. Anlayarak ve muttaki olarak okumuş olduğu Kur'an kişiyi; insanlarla ve diğer canlılarla olan münasebetlerinde,  velhâsıl tüm konularda dürüst ve ahlaklı olmaya sevkedecektir. Kur’an'dan almış olduğu ölçüyü;  ticaretin ruhuna, siyasetin ruhuna, ibadetin ruhuna katmayı kendine şiâr edinmelidir
 .
Kur'an'ın ilk muhatabı olan Hz. Peygammber (s) de ilk vahyin indiği andan itibaren kendisini birtakım güçlükler karşısında bulmuş, özel hayatındaki rahatını terkedip, bütün dünyayı karşısına almak durumunda kalmıştır. Zira O ömrünün yirmi küsur yılını Kur'an uğrunda, cehalet, inkarcılık ve kötülüğün önderleriyle mücadeleyle geçirmiş ve asla bundan bir an olsun vazgeçmemiştir. Bizim de bu anlamda Hz. Peygamberin mücadele azmini örnek almamız elzemdir.
 
Şimdi de Kur'an'ın anlaşılmasının önündeki engeller nelerdir sorusuna cevap arayalım....
 
Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor.Kur'an-ın inmiş olduğu Mekke toplumu öyle süper zekâlı bir toplum değildir.Hatta günümüz insanlarının sahip olduğu düşünce gelişmişliğine,bilgi ve teknik donanımına da hiç sahip değildir.Buna rağmen o toplum bu Kur'an-ı çok iyi anlamışlardı.Eğer buna itiraz olarak Konuşma dilimizin   (lisanımızın)farklılığını öne sürecek olursak bununda geçerli bir sebep olmayacağı kanaatindeyim.Şâyet Kur'an-ı anlayamayışımızın nedenini dile bağlarsak,bu gün O Kur'an-ın dilini fevkalâde iyi bilen arap toplumlarının anlamaları gerekmez miydi.Oysa ki bu gün arap toplumlarının hâli ortadadır.Yine dil birinci derecede önem arzetseydi,o gün Mekke toplumunda o dili mükemmel şekilde bilen ebu cehil iman etmeli değilmi ydi.Anlaşılıyorki; “dil” Kur'an-ı anlamada birinci etken değildir.O zaman başka bir faktör vardır.Bu faktör benim kanaatime göre Kur’anı anlamanın en önemli şartı “ İHLAS ve SAMİMİYET” dir.Çünkü Yüce Allah ihlas ve samimiyetle kitabına yönelen kullarının ufuklarını açacağını vaat etmektedir.O Allah ki vaâdinden aslâ ve aslâ dönmez.
 
Kur'an'ı anlama noktasında toplumumuzda yer etmiş ön yargılara geçersek:
 
1) Kur'an anlaşılmaz,O yüce olan Allah tarafından indirilmiş. Biz âciz olan insanlar onu anlayamayız ve onu herkes anlayamaz! Bu söz veya düşünce Allah'a atılmış(Haşa)en büyük iftiradır/suçlamadır.Şöyle ki;Eğer Allah biz Kullarına anlayamayacağımız bir kitabı göndermekle  en  başından(Haşa)Zulmün en büyüğünü yapmış olacaktır.Oysa ki Allah ile zulmü bir arada düşünmek olası şey değildir,düşünülemez bile.O rahman,rahim,adil olan  bir Allahtır.O.Kullarına gücünün üstünde  yük yüklemeyen bir Allah tır.Kaldı ki Yüce Allah aşağıdaki ayetlerle bunu açıkça beyan
 etmektedir.
 
"Yemin olsun; Biz Kur'an-ı ibret ve öğüt alınması için kolaylaştırdık.Fakat düşünen var mı?(Kamer:17)
 
"Anlayabilesiniz diye biz o kitabı arapça bir dil ile indirdik"(Yusuf 2)
 
"...Muhakkak ki size Allah tarafından apaçık bir nur ve apaçık bir kitap geldi"(maide.15)
 
"Andolsun bu Kur'an da insanlara her çeşit misali türlü şekillerde açıkladık.Ama insanların çoğu inkar ederek yüz çevirirler"(İsra 89)
 
 Daha buna benzer birçok ayetler mevcuttur.Görülüyor ki Allah kitabını anlaşılması kolay ,ap açık olarak beyân etmesine  rağmen bazıları O nu kapalı,karmaşık,anlaşılmaz olarak gösteriyorlarsa bu Allah’a atılmış iftira değil de nedir?
 
Tabiki hiç bir kitap bir kez okunmakla anlaşılmaz.Defalarca okunup üzerinde düşünmek gerekir.Onun için bir an önce” ANLAYAMAYIZ “önyargısından kurtulup kur'ana koşmalıyız.
 
2) Kur'an-ı bilgi edinmek,bilgimizi artırmak,fikir jimnastikleri yaparak bazı ortamlarda kendimize kariyer,üstünlük,makam,mevki veya sözümüzü karşı tarafa dinletmek,üste çıkmak ve egolarımızı tatmin etmek için değil de,O yüce kitabın mesajlarını anlayıp ona göre yaşamak için okumamız gerekir.İşte bunu ben İHLAS ve SAMİMİYET  olarak adlandırıyorum.
 
3) Kur'an'da ki kıssaları masal, macera,hikaye gibi değil bilâkis onlardan ibret alarak hayatımızda çıkacak engelleri aşmamızda bir ışık/işâret olarak görmeliyiz
 
4) Kur'an'ın sadece lafzını belirli gün ve gecelerde veya Merhum M.Akifin "Bu Kur'an inmemiştir bunu hakkıyla bilin;ne fal bakmak için ne de mezarlıkta okunmak için"dediği gibi değil;Bizi karanlıktan aydınlığa çıkartacak,bizi hayatta diri tutacak,Zalimin karşında ,mazlumun yanında olmayı bize öğretecek şekilde okumanın  yollarını arayıp bulmalıyız.
 
Tabi ki konu Kur’ an olunca yazılacak çok şey vardır. Sonuç ve çözüm olarak  ifade etmek gerekirse; bir an önce bizi kurtuluşa erdirecek olan hayat kitabımızla buluşmak,O na “İHLAS ve SAMİMİYET” le yaklaşıp,anladığımız dilden okumak suretiyle. ,mesajlarının içeriğini kavrayıp günlük yaşantımıza aktarmaktan başka yolumuz yoktur kanaatindeyim.Unutmayalım ki "KUR'AN LA BULUŞMAK ALLAH'LA BULUŞMAKTIR"
 
İnşallah aydınlık yarınlar biz müslümanların olacaktır. Bu yazıdaki doğrular Rabbime ait olup, yanlışlar ise kendi acziyetimdendir Çaba bizden başarı Allah'tandır.