Mazlum-Der, İslami bir kuruluş mu?
Bizzat söz konusu kuruluşun kamuoyuna defalarca deklare ettiği aksi söylemlere rağmen, refikimiz bir haber sitesinin hâlâ Mazlum-Der`i `İslami kuruluş` olarak nitelemeye devam etmesi ve bu konuda aldığı eleştiri ve tepkilere aldırmamazlıkta ısrar etmesi nasıl yorumlanmalıdır?
İslam ve Hayat
İlk kurulduğunda kendisini İslami mücadele çerçevesinde ifade eden ve İslami bir kuruluş olarak faaliyetlerini sürdüren Mazlum-Der, bir süre sonra gerçekleşen yönetim değişikliği sonrasında İslami argümanlardan uzaklaşarak, Batı normlarında seküler bir insan hakları kuruluşu haline geldi.
Kurucusu Mehmet Pamak'ın bir yazısında ifade ettiği gibi, 1990'ların başındaki yönetim değişikliği ile başlayan süreçte Mazlum-Der, İslami kimliği ve İslami referansları belirleyici olmaktan çıkaran, batı ölçülerinde, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”, “AGİK”, “Helsinki Sözleşmesi” ve egemen anayasalar çerçevesinde, “demokratik insan hakları” anlayışına doğru savrulan ve bunu da açıkça ifade etmekten çekinmeyen bir kuruluş oldu.
Yine Pamak'ın aynı yazıda dikkat çektiği gibi, 1993 yılında “Helsinki Yurttaşları” tarafından hazırlanan seküler bildiride yer alan, “neyin doğru neyin yanlış olduğunu yargılamak için bağımsız aklımız ve özgür vicdanımız yeter. Bunları her türlübağın önüne geçirmemiz gerekir” ifadesi altına imza atılması ve bu tür tercihlerle giderek vahyin belirleyiciliğinden uzaklaşılması, bir Genel Kurulda “Mazlum-Der’in, İslami mücadelenin ve İslami tebliğin aracı olmaktan çıkarılması ve İslami kimlikten soyutlanması” gerektiğinin ifade edilmesi, “Her şeyi dinselleştirmek, İslami’leştirmek gibi bir hastalığımız var. Derneğin faaliyetlerini dine dayandıramayız…” açıklamasına gerek duyulması, Mazlum-Der’in mevcut ndurum ve konumunu ortaya koymaktadır.
Tüm bu gerçeklere rağmen, refikimiz bir haber sitesinin hâlâ Mazlum-Der'i "İslami kuruluş" olarak nitelemeye devam etmesi ve bu konuda aldığı eleştiri ve tepkilere aldırmamazlıkta ısrar etmesi nasıl yorumlanmalıdır?
İslami kuruluş nitelemesini kabul etmediği gibi, “Her şeyi dinselleştirmek, İslami’leştirmek gibi bir hastalığımız var. Derneğin faaliyetlerini dine dayandıramayız…” gibi açıklamalarla "İslami kuruluş" nitelemesini eleştirmekten de geri kalmayan Mazlum-Der'in, bir süredir kendisinin haksız yere "İslami kuruluş" olarak nitelenmesi karşısında sessiz kalması da anlaşılır bir durum değil.
-
Ahmet 22-04-2011 17:09
Ayhan adlı yorumcunun bu ifadeleri kime ne fayda sağlar anlamakta zorlanıyorum. En hafif ama en hafif tabirle "AYIP". Böyle yorumlar yapıp aranızda gülücükler dağıtabilirsiniz ama "aDAMLAR NATOCU OLDULAR" yani iyiden iyiye saptılar diye düşünülüyorsa daha bunlar hakkında niye haber adı altında yorum yazıları yazıyorsunuz ki?! Ben onların sitelerinde sizinle bu şekilde bir polemiğe -bence ahlaki sınırları zorlayan- bir üsluba hiç rastgelmedim. Fitne ortamlarını körüklememeli, ümmetin maslahatı adına varsa meseleler yüzyüze konuşma denenmeli. Olamıyorsa gerekirse susulmalı. Bu Allah için yapılmalı. Ve ben Mehmet Ağabeyden bu olgunluğu Allah rızası için bekliyorum. Yoksa bu tarz, bu yöntem, bu üslup hem etrafına zarar verir, hem de kendi kendisini yer bitirir. Hissettiklerim bunlar, inşallah yanlış anlaşılmamışımdır. (NOT: Mustafa Atav'ın müslümanların birbirleriyle ilişkileri nasıl olmalı yazılarını da okumuştum ama bence ona da bu siteye ilişkin bir uyarı görevi düşmekte)
-
Ahmet 22-04-2011 17:00
Dikkat ediyorum da sürekli birileriyle kavga, döğüş, istihza içeren cümleler. Bu yöntem Refik'i uyarmak da değildir. Bu bir ıslah söylemi de değildir. Çok sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz; sürekli panellerde, eylem alanlarında görmeye alışık olduğumuz Mehmet Pamak ağabeyin bence bu görüntüye müdahale etmesi gerekir. Müslümanların ve halkın faydasına işlere koşmasına alışık olduğumuz Mehmet ağabey artık uyarı niteliğindeki kendisini de yoran bu sürece nokta koyup, kendi örnekliğini sahada göstermeye devam etmeli. Belki bu şahitlik sözlerden daha etkili olur. Ve bence site editörü kardeşimizin de gereksiz polemikleri sahaya sürmesine de -O'nun da iyiliği için- ara vermesini talep etmeli. Çünkü bu kardeşimiz uyarı adı altında aslında yavaş yavaş yavan bir dil ürettiğinin ve bu dilin de kimseye fayda getirmeyeceğini de görmeli. "Refikimiz" diye adlandırdıkları çevrelerle hiç olmazsa "geçmişte kaldıklarını düşündükleri hukuk" adına bunu yapmalı. Hiç ama hiç yakışıkalmayan ve benim gibi aslında terazinin kefesinde ortada durmaya çalışıp olan bitene uzaktan bakıp üzülen onlarca-yüzlerce kardeş açısından site editörünün tarzı, dili, üslubu hiç iç açıcı değil. Üstelik dili ve uslubunda sorun olmayıp da bu konularda yazılar yazan diğer kardeşlere de bir sözüm var: Artık yorulmadınız mı? Hayat pekçok sorunla karşımızda duruyor. Biz sürekli iğneleyecek, taşlayacak kardeş çevreler arıyoruz. Biz işimize bakalım. Bir işten yorulunca diğerine koyulalım dememiz gerekmez mi? Şahitlik bu değil midir? Rabbimin(cc) selamı tüm kardeşlerimin üzerine olsun
-
Ümmeti Tevhid 25-01-2011 23:46
Madem öyle,Selametle :)
-
ömer bitlis 24-01-2011 21:44
Adı ümmeti, soyadı tevhid kardeşime, Neden ayranın kabardı bilmem ama uslubun yanlış... Kim olduğunu bilmem ama kim olduğumu site editörüne sorabilirsin...
-
Ahmet Örs 23-01-2011 20:25
bazı derneklerin kendilerini islami kuruluşlar olarak tanımlayıp birtakım ortak faaliyet yürütmeleri elbette değerlendirilmelidir. çünkü bu adlandırma diğerlerini dışarıda bırakabilme potansiyeline sahiptir. mesela "islami kuruluşlar referanduma aktif destek verecek" gibi... sanki bütün islami çevreler blok halinde hareket edeceklermiş gibi... bu dernekl ya da vakıflar sadece isimlerini kullansalar yeterli olabilir. bırakalım başkaları islamcı olup olmadıklarına kendi özgür düşünceleri ile karar versinler. mazlumderle ilgili böyle bir sorunun ayriyeten sorulmasına da gerek yoktu diye düşünüyorum.
-
ÜMMETİ TEVHİD 23-01-2011 20:24
Ömer Bitlise Muhabbet uhuvvet ittihad tesanüd ve kardeşliğin sebebi hüsnü zandır. İnsanlar hüsnü zan ile birbirleriyle muhabbet ederler kardeş olurlar... BUNDA NE KÖTÜLÜK VAR??? Ben olsam yazarın yerine; *Sizi refik yerine koyanda mı suç desek, *Şu yazından sonra yakınındaki arkadaşların sana uyarılar yapmıştır diye sabır mı göstersek, *Sana söylemedik sen niye üzerine alınıyorsun ki mi desek, *Senin başka yazacak yorum yapacak siten kalmadı mıda burda yazıyorsun, soru soruyorsun mu desek, *Allah yolunda tevhid yolunda yapılan uyarılara kendini veya refiklerini müstağnimi tutuyorsun, onlardan da yetkimi aldın, diye sorsak *Burası bir haber sitesi refik dahil her şeyin haber olması normaldir, anormal olan neresidir diye mi sorsak *Faydalı iki cümle yazsaydında fikirlerinden faydalansaydık daha refikce bir tutum olmaz mıydı? BU MU senin din anlayışın? diye sorsak. *Dinlerini grup grup yapanlar gibi ayrı mı kalmak istiyorsun, yanındakiylemi yetinmek istiyorsun, bizlerin sizleri umursadığı kadar sen bizleri umursamıyor musun? diye sorular sorsak. daha çok soru çıkar kalan soruları birbirini uyarmak zorunda olan diğer refik kardeşlermiz sana iletsinler biz zahmet... İnşallah birazcık daha düşündürmüşümdür seni?
-
Seyfullah 23-01-2011 14:05
Ah be! Beytullah ve Ömer kardeşlerim neden böyle, çıplak gerçeği tevil etmek ya da olumsuzdan olumlu sonuçlar çıkarmak ya da çarpıcı bir sapmayı görmezden gelmek yolunu tercih edersiniz, yahut da haber değeri olmayan bir konu olarak takdim ihtiyacı duyarsınız ki? Bir kuruluşun İslamiliğini hangi halde hüsnüzanla kabul edersiniz? Öncelikle kendisini bu kimlikle tanımlamalı ve kamuya bu kimlikle ibraz etmeli. İkinci olarak da söylem ve eylemleriyle İslami kimlik ve ölçülere uyma duyarlılığı ve çabası göstermelidir. Halbuki ilgili kuruluş apaçık ifadeleriyle kendisinin İslami kuruluş olmadığını beyan etmekte, ayrıca söylem ve eylemlerinde liberal demokrat, seküler insan hakları savunucusu bir muhtevayı esas almaktadır. Dernek yetkilileri, vahyin ölçülerinin bireyleri bağlayacağını, kolektif bir çabanın, bir devlet yada derneğin vahyin ölçülerini esas almasının mümkün olmadığını, bu yüzden de İslamiliğinin söz konusu olamayacağını, bütün dinlere, inançlara eşit uzaklıkta durması gerektiğini ifade etmektedirler. Sonuçta bu kuruluş,liberal demokratik bir mücadeleyi esas alarak, şirk sistemine, şirki kodlara dayalı liberal demokratik bir anayasa taslağı hazırlayıp sunacak kadar da seküler bir zeminde yer tutmuş bulunmaktadır. Bütün bu açık beyanlara, heva ve zanna dayalı seküler söylem ve eylemlere rağmen hala bu kuruluşu İslami kuruluş olarak tanımlamak, hem bu derneğe hem de İslam'a haksızlık ve zulüm olmaz mı? Bu konudaki hatırlatmalara ve uyarılara rağmen "refikimiz" yanlışında bilinçli bir ısrarı sürdürüyorsa, bunun haber değeri olmaz mı Ömer kardeşim? Ne olur, hevaya dayalı maslahatlarla değil, mü'minlerin gerçek maslahatını gözeten vahyin ölçüleriyle düşünelim ve tutum belirleyelim.
-
ömer bitlis 23-01-2011 02:22
Piyasada haber kıtlığımı var?! Refikimizin yaptıkları haber olmaya başladı...
-
Zeki çalışkan 21-01-2011 16:54
"Kurucusu Mehmet Pamak'ın bir yazısında ifade ettiği gibi, 1990'ların başındaki yönetim değişikliği ile başlayan süreçte Mazlum-Der, İslami kimliği ve İslami referansları belirleyici olmaktan çıkaran, batı ölçülerinde, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”, “AGİK”, “Helsinki Sözleşmesi” ve egemen anayasalar çerçevesinde, “demokratik insan hakları” anlayışına doğru savrulan ve bunu da açıkça ifade etmekten çekinmeyen bir kuruluş oldu." denilmiş, Yukarıdaki açıklamaya göre yorumlardaki "müslüman mahallesinin" adamı ifadesi biraz zorlama oluyor, kalbimde tam manasıyla oturmuyor gibi çünkü müslümanım iddasında olan kuruluşları yönlendiren Allahın ayetleri olması gerekirken, beşeri sitemlerin ideolojierin yönlendirilmesine savrulanlar için temkinli yaklaşılsa daha doğru olur. Hakkı beyan etme talep etmenin ölçüsüde başka ideoljiler olunca müslüman tanımlaması yaparken iyice düşünmek gerekir. Müslümanlık iddaasındaki insanlar diyelim mesela.... Bunlar artık ufak tefek hatalar değil çoğu yerde zorlama olmadan dahi idraki ve fiili şirkin kabulu var. Asıl stk ların yardımı ne amaçla yaptığı önemli, ben yardımı yaparım gerisine karışmam diyemez. Bulunduğu koşullar altın çikrahen bir zorlamaya dayalı olarak yardımı yapr sonrasında gerçek hakkı göstermesi gerekir, hakkı teslim etmesi gerekir. hani derlerya bir alim bir hüküm verirse isabet ettirirse iki sevap ettiremez ise bir sevap olayı islam meclislerinde geçerlidir, ulul emr için geçerlidir, kimse kendi kendilerine bir duruş benimseyip ben böyle yapabilirim diyemez. İkrahi çalışmalar sonrasında hakkı teslim için çalışmalar yapması lazım. Mesela idraki şirkten kurtarmak için tevhidi çalışmalara destek olması gerekir.Bu noktadan hareketle bu kardeşlerimizin ulul emr niteliğindeki alimlerin yörüngelerinden çıkmamaları ve tavırlarını düzeltmeleri en güzel olanıdır. Her türlü sorumluluğun temel prensibi tehiddir, buna istinaden temel amacı insanlara yardım yapmak olan, karınlarını doyuran, haklarını arayan STK lar Tevhidi öğretmiyorlarsa sorumlu olmazlarmı, Tevhidi öğretseler ve talep etseler "İnsan hak ve hürriyetleri konusunda" en önemli ilerlemeyi sağlamış olmazlar mı? Hem işleri dahada kolaylaşır hem Allahı razı etmiş olurlar. Yani karnı doyan mı cennete gider yoksa tevhidi bilip şirk koşmayan mı cennete gider noktasından bakınca insanların karınlarını isteklerini üç dört yüzyıl veya elli yüzyıl yerine getir ama tevhidi öğretmezse uçurum derecesindeki haksızlıkların sonu gelir mi? Daha büyük akidevi haksızlıklar yol açılmaz mı? Ayrıca hacc 11. ayet çerçevesinde de düşünmek gerekir ki yukarda ki meramımız anlaşılsın. yani bırakın mazlumderi, diğer yardım kuruluşlarıda ihh, kimse yokmusu, yardım eli, cansuyu deniz feneride, yayıncısı haberciside tevhidi öğretmek zorundadır, öğretmek zorunda değil derseniz sözünüzün vebali tevhidi öğretmek zorunda diyenden daha çoktur. Öğretmiyorlarsa ve bu yolda gidiyorlarsa tanımlama yaparken daha dikkatli olmamız gerekir diye düşünüyorum.
-
beytullah emrah 20-01-2011 23:53
Mazlum-Der'in, bir süredir kendisi "İslami kuruluş" olarak görmesinde bence bir sorun yok. Nihayetinde müslüman mahallesinin adamları. Her kurum gibi hataları olabilir, her kurum kadar doğruları... Kaldı ki yekpare bir bloktan söz etmiyoruz. Farklı yerlerde farklı eğilimler var. Bu yüzden de bu tür durumlarda kendi şube imzalarıyla yer alıyorlar. STK olmanın islami bir yapılanmaya herhangi bir manisi de yok. İlla ki var diyorsanız, siz de kendi tanımınızla kendi yapılanmanızı oluşturursunuz, bunu kamuoyuna deklare ederseniz, neyin nasıl yapılacağını örnek bir model olarak ortaya koyarsanız. sonra dönüp müslüman mahallesine "bakın böyle de olabiliyor" dersiniz. oturup yeniden düşünür, değerlendiririz. ama bunlardan sonra da kabul etmek zorunluluğumuz olduğunu zannetmiyorum.
-
Hakan Biçer 20-01-2011 19:34
STK dediğimiz kurum türü, demokratik sistemlerde halkı sisteme entegre etme araçlarından en önemlisidir. Mazlum-Der tam bir STK (sivil toplum kuruluşu) olduğu gibi, onun öyle olmadığını savunanların da öyle değilmiş gibi görünmelerine karşın, sistemin istediği davranış tarzını geliştirdiklerine bakılırsa, aynı yolda olduğunu düşünüyorum. Bundan sonraki süreçte STK'ların İslami yapılanmalar olduğu iddiaları gündeme gelecek gibi görünüyor...