15-02-2011 08:41

Mehmet Görmez bu yazıyı okumalı

`İslam dışı ve pagan bir kültüre ait bir rezaleti, İslam`ın peygamberiyle bir arada zikreden fikir zavallıları da olabiliyor ne yazık ki. Kimi dindar görüntülü bayan yazarlar, “Hz. Hatice böyle bir günde yaşasaydı bu günü nasıl geçirirdi?” sorusuna muhatap oluyorlar ve “şunu yapardı, bunu yapardı” diye birtakım cevaplar yetiştiriyorlar. Oysa verilecek tek cevap olmalıdır: Peygamber (a.s)’ın ve onun şerefli eşi, müminlerin annesinin böyle batıl günleri yoktu. Peygamber ve ehli beyti, böylesine İslam dışı ahlaksızlıklara alet edilemez. Bu soru, Peygamber bugün yaşasaydı yılbaşını nasıl geçirirdi sorusu kadar saçma ve budalaca bir sorudur.`

Mehmet Görmez bu yazıyı okumalı

Sevgililer günü ve Mevlid kandili: Türk Müslümanlığının Tevafuku

Ahya Aras / iktibas.info

Paganist kültürlerin insanı Allah'a iman ve itaat etmeyince, Allah'ın dışında her nesneyi tanrı edinebilmektedir. Çünkü Allah yoksa, her şey mubahtır.

İnsanoğlu, belirli yaşam tarzlarıyla, belirli gün ve gecelerde belirli eğlenceleri yaparak, içinde, derinlerde hissettiği kul olma açlığını tatmin etmek istiyor. Allah'a iman edenler, bu açlıklarını namazla ve dua ile giderirler. Onlar hayatın tamamını ibadet kapsamında algıladıkları için, kullukla ilgili tatminleri beş vakitle sınırlı değildir.

Böyle bir kulluğun dayanılmaz zevkini bilmeyen sekülerler, içlerindeki bu devasa boşluğu gidermek için öncelikle kendilerine insanlardan ve başka eşyadan tanrılar edinmek, sonra da kendi hevalarından uydurdukları birtakım anma, kutlama, festival, defile türünden tapınmalarla tatmin olmak isterler.

Sevgililer günü adını verdikleri ve 270 yılında öldüğü söylenen Aziz Valentine diye bir Katolik rahip adına kotarılmış gün de, böyle bir pagan tapınma parantezidir.

Batıda ve doğuda, kendilerine İslam'ı tebliğ edemediğimiz insanlar kayıptadır. Görev kusurumuzdan dolayı biz de onlar kadar kayıptayız. Fakat asıl kaybı, İslam'ı din edindiği kanaatinde olan kesimler yaşamaktadır. Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan bir toplumun özgür kızları ve özgür oğulları maalesef sevgililer günü kutlamaktadırlar. Müslümanların kerih gördüğü, evlerine girmeyen, adı anılınca yüzleri buruşan ne kadar münkerat varsa, şu özgürlük belasına artık normal kabul edilir olmuştur. Doğum günü kutlamak sıradanlaştı, artık sıra, sevgililer günü gibi pagan kutlamalardadır.

Normalleşme dedikleri şey bu olsa gerektir.

Sevgililer günü, hevasına uymakta, bedenine, bedeninin belli uzuvlarına tapmakta hiçbir sınır tanımayan insanın, bu tapınmasını, dalaletlerini daha da derinleştirmek için uydurduğu bir yortudur. Ama dinleri hakkında kafaları karışık olan dindar kesimler, bu tür modern hurafelerle kendi dinlerini telif etmekte bir beis görmemektedirler.

Diyanet işleri Başkanı, mevlid kandili ile sevgililer gününün aynı güne denk gelmesini, Allah rızası için birkaç hayırhah cümle kurup, toplumu iğnenin ucu kadar olsun uyarma imkanı varken, bu iki günün çakışmasından duyduğu büyük mutluluğu ifade ediyor! Bunun tevafuk olduğunu söyleme gafletinde bulunuyor. Müslümanların Allah'a ve Peygambere olan sevgisinden filan bahsediyor. Pes doğrusu. Müslümanlar, bir şekilde hayır gördükleri, belki de Allah'ın öyle denk getirdiğine inandıkları güzel işler için tevafuk derler. Halbuki Allah, ne Peygamberi’nin doğum gününü (hem de yılda iki kere!) kutlamayı murad etmiştir, ne de sevgililer günü adı altında haramların işlenmesine razıdır. Nebîler geleneğinde herhangi bir Peygamber'in doğum gününün kutlandığını kimse duymuş mudur? Bir mü'min, doğduğu gün için olsa olsa Rabbine şükreder.

Demokratik kültür, bu toplumun zihnini ne kadar iğfal etmiş. Kavramlarımız nasıl da işlevsiz hale getirilmiş.

İslam dışı ve pagan bir kültüre ait bir rezaleti, İslam'ın peygamberiyle bir arada zikreden fikir zavallıları da olabiliyor ne yazık ki. Kimi dindar görüntülü bayan yazarlar, “Hz. Hatice böyle bir günde yaşasaydı bu günü nasıl geçirirdi?” sorusuna muhatap oluyorlar ve “şunu yapardı, bunu yapardı” diye birtakım cevaplar yetiştiriyorlar. Oysa verilecek tek cevap olmalıdır: Peygamber (a.s)’ın ve onun şerefli eşi, müminlerin annesinin böyle batıl günleri yoktu. Peygamber ve ehli beyti, böylesine İslam dışı ahlaksızlıklara alet edilemez. Bu soru, Peygamber bugün yaşasaydı yılbaşını nasıl geçirirdi sorusu kadar saçma ve budalaca bir sorudur.

Tabi, Peygamberi bu topluma ‘Allah'ın habibi’, Allah'ın aşık olduğu kişi, bütün kainatı yüzü suyu hürmetine yarattığı, ezelden beri var olan tanrısal bir varlık (hakikat-i muhammediye) olarak öğretince, onu bu tür sapmalara alet etmek sıradanlaşmaktadır.

Beyler ve bayanlar!

İslamcı feministler!

Lütfen Allah'ı ve Rasulünü, vahyi, Kur’an’ı, Din’i hiçbir putperestliğe alet etmeyin. Gerçek bir iman, sevgililer günü, şu veya bu günü denilen bütün gayri İslami anma ve kutlamaları bir çırpıda reddetmeyi gerektirir. Gayri Müslimlerin yaşam tarzından mümince bir ayrışmayı (i’tizal) gerektirir.

Sevgiyle ‘aşk’ı birbirinden ayırmak gerekir. Sevgi Allah'ın da sıfatıdır ve yoktan var ettiği âlemleri sevgi mayası ile yaratmıştır. Medeniyetlerin oluşumu, toplumlar arası ilişkiler, insanların birbiriyle teşrik-i mesaileri, anne-babanın çocuklarına olan bağlılığı, kardeşlerin birbirleriyle olan güzel geçimi tamamen sevgiyle açıklanabilir. Fakat ‘aşk’ bir tutkudur. Belki de insan duyularının bir hatasıdır aşk. Aşkın gözü kördür çünkü insan bir şeye aşırı bağlanınca hakikat de olsa başka şeyleri gözü görmemektedir. Geçici tutkular, kalıcı, hikmetli işlerden insanı alıkoyar. Bugün boşanmaların arttığına dair yaygın bir kanaat var. Bunun belki de birinci sebebi, duygularıyla hareket etmesi önünde hiçbir sınır kabul etmeyen özgür gençliğin, kısa süre sonra duygularının (tutkusunun) iflas etmişliğidir.

Ben hiç bir Peygamber'in aşık olduğunu duymadım, okumadım. Muhammed (sav)’in evliliklerini ‘aşk’ gibi terimlerle açıklamak da, edebe mugayirdir diye düşünüyorum. Bu, elbette Peygamber'in sevgisiz olduğu anlamına gelmemektedir. Fakat çok yüce hedefleri olan bir Peygamber'in, bir kadına aşık olup da hayatını onun aşkıyla sınırlandırması, ona taptığını söylemesi, her şeyde onu görmesi, her değeri onunla ölçmesi gibi aklını yarı yarıya yitirir bir duruma düşmesi beklenemez.

Hasılı, hayatı başka medeniyetlerin gözlüğü ile görmeyelim. Müslümansak, bize gerekli olan kriterler bu Din’de yeteri kadar mevcuttur. Sevgililer günü gibi günler, gençliğe bazı günahların biraz daha masumlaştığı ortamlardır. İbrahim Peygamber, oğlu İsmail için sevgili derdinde değildi; acaba İsmail namaz kılacak mıydı, baba İbrahim’in kaygısı buydu. Alkolün, uyuşturucunun alabildiğine yayıldığı, kadın-erkek ilişkilerinde neredeyse hiçbir sınırın kalmadığı bir dönemde bizler çocuklarımızı bütün bu haramlardan korumanın derdi dururken, bilakis gencecik yavrularımıza günahın yollarını kolaylaştırırsak, bunun sorumluluğu altından nasıl kalkarız!

YORUMLAR
  • Abdulmecid   15-02-2011 18:06

    Esselamu aleykum; Güzel bir yazı lâkin yazı içinde Valentin günü kutlamalarının çıkışının menşei söz konusu edilirken Aziz Valentin denmiş. "Aziz" Katoliklerin ona verdiği bir sıfat sadece, adamın adı Valentinus, dolayısıyla ona Aziz Valentin demek,Türkçedeki benzer kullanımlarıyla Cenab-ı Valentin ya da Hazret-i Valentin demeye eş değer. O halde lütfen yazının içinde adamın Katoliklerce sıfatı olan "aziz" vasfını siler misiniz? Esselamu aleykum...