27-02-2014 21:30

Modernlik her şeyi kamusallaştırıyor

Modernlik ayrıştırıcı (analitik) ve doğrusal (lineer) bir keskinlikte; mahremîyet ve alenîyet arasındaki diyalektiği yok etti. Bunu da özel-kamusal ayırımını ikâme ederek yaptı. Bir kere mahremîyet yok edildi. Kamusallık yüceltildi. Modernlik aslında bir alenîyet fetişizmidir. Kamusallık bu fetişi anlatıyor. Modernlik her şeyi kamusallaştırıyor. Kapitalist mübâdele tarzı için bu çok hayâtîdir. Her şeyin önceden hesap edilebilir olması için kamusal bir değer kazanması; alenîyete kavuşturulması ve kayda geçirilmesi gerekiyor. Bu baskıya mahremîyet dayanmaz tabii ki.

Modernlik her şeyi kamusallaştırıyor
Biri bizi gözetliyor (1)...
 
Süleyman Seyfi Öğün / Yeni Şafak
 
Siz bakmayın burjuvaların 'özel hayât' takıntılarına. Bu sâdece söylemde varolan bir güzellemedir. Kaldı ki özel hayâtların kıvanılacak nesi var diye düşünmüşümdür. Aslında hiçbir tarafı da yok. Modernlik, insanların elinden 'mahremîyet'lerini aldı. Bunun yerine özel hayâtları koydu. Hepsi bu...
 
Özel ile kamusal arasındaki ayırım modern bir ayırımdır. Sâdece modern dünyâ için doğrudur. Eski zamanlarda böyle bir ayırımın fazlaca bir karşılığı olduğu düşüncesinde değilim. Tam tersine; eski hayâtlarda biz modernlerin hayâtı kadar köşeli, sert, keskin taraflar görmüyorum. Tam tersine bol geçişli, kıvrımlı, yumuşak hayâtlardır onlar. Gelenekte insanın hayâtını bölen, ayrıştıran şeylerden çok, birleştiren, dönüştüren şeyler baskındır. Meselâ insanın hayâtı özel hayât ve kamusal hayât olarak kodlanmıyordu. Tam tersine mahremîyet-alenîyet arasındaki geçişler düzenleniyordu. Özel hayât ile kamusal hayât ayrıştırımı, zâten bir ayırım olarak yeterince sorunlu değilmiş gibi bir de sızdırmazlık iddiasıyla yapılıyor. Modern insandan özel hayâtı ile kamusal hayâtı arasında bilinçli bir ayırım yapması, bunları birbirine karıştırmaması isteniyor. Oysa mahremîyet ve alenîyet arasındaki ayrıştırım sızdırmazlık üzerinden yapılmıyor. Gâliba kudema, asrilerden daha iyi görmüş ve kavramış sızdırmazlık ilkesinin hayâtta karşılığı olmadığını. Bunun yerine geçişleri düzenlemiş. Mahremîyetin içinden doğar alenîyet; tıpkı mahremîyetin alenîyetin içinden doğması gibi.
 
Bu konuda verilebilecek en güzel örnek 'ev'dir. Ev, kamusal arasındaki ayırımın temel alanlarından birisidir. Özel hayât ev ile anlatılır. Ev bana aittir. Kamusal hayât ise herkese ait olan, yâni evin dışı olarak resmedilir. Üstadım Turgut Cansever'den işitinceye kadar farkında değildim. Turgut Bey, eski Osmanlı evinin eş anlı olarak hem alenîyeti hem de mahremîyeti içerdiğini söylemişti. Osmanlı mimarisinin incelikleri bu geçişleri düzenleyen inceliklerdir. Osmanlı evinde mahremîyet alenîyete; alenîyet mahremîyete dönüşür. (Doğrusu bunu Osmanlı müziğinde de gördüm).
 
Modernlik ayrıştırıcı (analitik) ve doğrusal (lineer) bir keskinlikte; mahremîyet ve alenîyet arasındaki diyalektiği yok etti. Bunu da özel-kamusal ayırımını ikâme ederek yaptı. Bir kere mahremîyet yok edildi. Kamusallık yüceltildi. Modernlik aslında bir alenîyet fetişizmidir. Kamusallık bu fetişi anlatıyor. Modernlik her şeyi kamusallaştırıyor. Kapitalist mübâdele tarzı için bu çok hayâtîdir. Her şeyin önceden hesap edilebilir olması için kamusal bir değer kazanması; alenîyete kavuşturulması ve kayda geçirilmesi gerekiyor. Bu baskıya mahremîyet dayanmaz tabii ki.
 
İnsanları siyasal tür (zoon politicon) ve ekonomik tür (homo economicus) olarak kamusallaştıran modernlik, onları çok erken saatlerde evinden çıkarıyor ve bütün gün kamusal alanlarda sıkı bir denetim altında posasını çıkartırcasına çalıştırıyor. Kamusal iş ve işlemlerin baskısı altında bunalan ama hiçbir şey yapamayan insan için özel hayât sığınılacak tek liman. Sâdece özel hayâtımızda biraz denetimin dışına çıkıyoruz. Kendimizi bırakıyoruz. Kendimizi salarken içimizde biriktirdiğimiz her şeyi de salmış oluyoruz. Başkaları görmeden negatif birikimlerimizi salmak bizi tabii ki rahatlatıyor. Ama özel alanlarımız da bu birikimin yığıldığı istiflendiği, giderek kokuşan bir alan haline geliyor. Modern insanın özel hayât takıntısı ardında bir savunu var. Bu savunu gizli içimize doğru işleyen yaraların, akan cerahatlerin görülmesini istememekle alâkalı. Özel hayâtlar çok sorunlu. Onu dokunulmaz kılmak, biraz da orada olup bitenlerin görülmesini, farkına varılmasını istemememizle alâkalı; ne başkaları ne de kendimiz tarafından...
 
Özel ve kamusal hayâtı arasında şizoid bir karakter kazanıyor modern insan. Bunları birbiriyle bağlantılandıracak hiçbir şey yok çünkü. Kamusal hayâtlarımızda özel; özel hayâtlarımızda da kamusal olarak tanınmayacak haldeyiz. Bu iki alan arasındaki geçişler çakılarak gerçekleşiyor. Makas açıldıkça öz saygımızı kaybediyoruz. Ya da en kötüsü dışarıdan gördüğümüz baskı yetmiyormuş gibi öz baskılamaya gidiyoruz. Bu da ağır patolojiler doğuruyor. Devam edeceğiz..
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !