Muhasebeden murakabeye
Hedef ve istikametimiz iktidarlar, saraylar veya zengin sofraları değildi, sokaklardı, fakirlerin ve fakihlerin meclisleriydi oysa. Öyle değil mi?
Hiçbir peygamberin güllerle karşılanmadığını, tevhidî mesajın ertelenemezliğini, İslâmî duyarlılıkların İslâmî uyanış ve kulluğa tebdil edilmesi gereğini biliyor oluşumuza rağmen bu hal affedilemez bir ayıp ve kusur olarak bizlere yetmeli değil mi?
Hani cahilî, beşerî otorite ve ideolojilerden ayrışacaktık? Hani kendimizi değil fikir ve düşüncelerimizi iktidara getirecek, onları pratize ve test etme imkanı bulacaktık? Hani coğrafi mekân ve şartları okuyup süreci yönetecek ve farkındalıklarımızla yaşayacaktık? Hani sabretmesi zor da olsa telafisi imkansız, ağır bedeller ödeten tercihlerde bulunmayacaktık? Hani kurulan tuzakların, sistemin içinde olup bitenlerin, rejimin dönüştürücü güç ve etkisinin farkında olacaktık? Hani nas varken içtihadı tercih etmek yanlıştı? Hani şartlara, zamana, zemine göre değişkenlik arzeden yenilenebilir içtihadlar ve tercihlerimiz bizi birbirimizden uzaklaştırıp ayrıştırmayacaktı?
Tevhidî değerlerin sosyalleşmesi, siyasallaşması, şahitliklerimiz ertelenemez bir sorumluluktu eyvallah ta, biz niye bölünüp parçalandık?
Hedef ve istikametimiz iktidarlar, saraylar veya zengin sofraları değildi, sokaklardı, fakirlerin ve fakihlerin meclisleriydi oysa. Öyle değil mi?
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !