Mehmet TEKKAYMAZ
MUKTEDİRLERİN SAHNESİNDE SÜRÜLERİN SEFASI
Müspet yanı olsa da çoğunluk için menfiliği ön planda olan bir hastalıktır güç… Muktedirliğin Rabb’in hediyesi olduğunu, onun isteğine göre kullanılması gerektiğini hazmedemeyen bünyeye zul… Akıbetini bilmediği bir bataklığın dibini yaşamak, kendini kudretli zannetmekte gizlidir. Toplumun ulularının elinde; uğruna bünyesinde barındırdığı tüm değerleriyok edilmiş, değiştirilmiş, ölçüleri hiçe sayılmış, bu sebeple maksadından çıkmış, acınası ve ürkütücü bir silah durumuna düşmüştür yaratanın vermiş olduğu yönetme kabiliyeti. Hastalığın tespiti için ise şunları söylemek yeterlidir aslında, kudretli olma adına her ne varsa hunharca kullanır insan, iktidarını inşa etmek ve sağlamlaştırmak için.
“Hani Rabbin, Meleklere: Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim, demişti" ilahi haberde “Halife varlık” olmanın tezahürüdür “Seçkin kişilik.” Erdemli olan iktidar sahiplerinin kullanması gerekli argümanları, aracı amaca tercih ederek, güç için, muktedir olmak için Seçkin kişilikten, esfel kişiliğe yolculuk aşamasında hiçe sayar insan oğlu. Çünkü mubahtır tüm bunlar melelere, muktedirlere, toplumun ulularına. Kandırmak, kandırılmış kalpleri egemenlikleri altına almak, şeytanlaşmış zihinlerin doğurduğu fesat çıkmazları oluşturur. Yine iblis ve avenelerine atılacak değildir suçlamalar, sitem barındıran ifadeler. Artık iblis ve yandaşları kırmızı koltuklarına oturmuş, insanın kul olmak içinyönelişinde mabut sapması gerçekleştirerek, seyr-u sefa eylemekteler… Toplumsal dramları izlemekteler keyifle.
İktidar sahipleri sahipsiz toplumlar üretmekte adaleti katlederek. Güç imparatorluklarının kurucusu ve koruyucusu kapital, kusmuk izlerinin bulunduğu reklam kuşaklarındainsanları çer çöp misali sürüklemekte. Kudretliler! kudurdukça, azgınlıklarının salyaları ile toplumların ateşlerini körüklemekteler. Cahil güruh ise kurtarılmayı isteyemez bir sarhoşluk yaşamakta ezilmiş benliklerinin istek ve arzuları ile sürüklenirken. Bireysel var oluşlarını toplumların huzurunda hissetmeleri gerekirken, banane ve sananeler kuşatmakta şehrin meydanlarını, caddelerini. Fıtratından uzaklaştırılmakta insanlık!Dünyada var olmanınyegâne sebebinden bihaber, tüm görselliği ile insanları kuşatmakta şeytan hastalığı.
Ölümü gösterip sıtmayla koyun koyuna uyutur oldu toplumları muktedirler. Durum böyle olunca; haline binlerce şükür nidalarını her an bağıra bağıra ilan etmekte şükrün tefekküründen, Hamd’in özgürlüğünden bihaber kapitalin çocukları, gençleri, babaları, dedeleri… Birçok kutsal oluşturmakta muktedirler, küfürlerinde inat eden sihirbazlar gibiydiler ne de olsa. Nasıl kararmalıydı gözlerin aydınlığı, karanlıklarda hülyalara dalsın da özgür hissetsin kendini sürüler.
Bireysellik ve soy üstünlüğü tüm görsellerde boy göstermekte artık, ırksal ve dilsel ayrıştırmanın körüklendiği fitne çağının doruk noktasını yaşıyor beşer. Sebepsiz, gereksiz, amaçsız binlerce fikir yuvalanmış durumda zihinlerde. Ne yediğini bilmeyen, ne içtiğinden habersiz bir yaşam cehenneme dönüştürmüş durumda dünyayı. Yegane kurtuluşun mihengi kelam ve kelamın yaşamsal simgesi Peygamber üzerine fanteziler yapmakta alim müsveddeleri. Hayatın akışına yön veren değil, hayatın akışına garnitür niteliğinde din tüccarı üreten sohbet tezgahları. Koyunların önüne dökülen yem oluklarının etrafında örelenmiş sürüler gibi, kendisini ilgilendirmeyen binlerce tartışmayı-fikri benimsemek için toplanmış afyonlanmış kitleleri, keyif halinde izlemekteler.
Bir de üstüne yaşam zevklerinin ardı arkası kesilmeyecek istekleri ile hemhal olmak, gidişatın hayra mebni olmadığını bildiren söylemlere düşman kesilmek… çünkü sohbet tezgahları var insanların…. O tezgahlarda yontulmuş dimağları… Hayata yön vermeyen, gündüzün cihadını sessizliğe, gecenin yükselişini mesnetsiz ritüellere boğan emirleri, amirleri, abileri, alimleri var muktedirlerin şakşakçılığını benimsemiş sohbet tezgahlarında.
Çözümsüzlüğü yaratmamıştı yaratan, gören gözler için tüm tezgahlar,cahil güruhu boyunduruk altına alma amacından ibarettir köleleşen bedenlerde, zihinlerde. Her neye alışkanlığı varsa sürülerin, vazgeçmedikten sonra, muktedirlerin iktidarının payandası olacaklar ilelebet. Dur diyebilmenin yolunu bulabilse de, ardınca gelen tuzakların sayısızca olduğunu hissetmekten aciz ferasetsiz duyguları silip tüketmeli zihinlerden gönüllerden.
Halife olarak yaratılana bahşedilen bireysel ve toplumsal nizamı Yaratana tahsis etme iktidarı ancak ve ancak varlığın Rabb’e tahsisi, yaratılana adalet, zalim karşısında dimdik ayakta durmak, hak için kıyama kalkmak, mazluma merhamet, toplumun içinde iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan bir ümmet olmayla tecelli edecekti. Bozguna sebep her ne varsa, muktedirlerin ikbalini garantiye almaya yönelik yapılan tüm tapınmaların reddi, ancak ve ancak Rabb’in Rabb’lığını zihinsel, bedensel ve toplumsal benimseyiş ve yaşayışla yakalayabilecek, hastalık durumundan çıkan gücün tesiri çağlara ve coğrafyalara nüfuz edecektir.