Betkarili ENTEROĞLU
MÜSLÜMAN KADININ AĞIR GÖREVİ
Yaratılmış ve şerefli kılınmış, yeryüzünde Rabbimizin erkeklerle tamamen insani cihette eşit olarak var ettiği kadın, insancıl bir zaviyeden değerlendirildiği zaman, gerçek manada hakkına, hukukuna, sahip olduğu yaradılıştaki izzet ve şerefine en ekmel bir şekilde İSLAM ile sahip olmuştur.
Bunu söylerken, işin ciddiyetini ve doğruluğunu kavramak için, kadının İSLAM’dan önceki akibetine kısacık bir göz atıp, özlü ifadelerle dile getirmekte fayda vardır.
Sadece birkaç asır geriye gittiğimizde Roma, Yunan, Mısır, Babil, Çin (v.s.) gibi milletlerde kadının bir paçavra, meta ve değersiz bir eşyadan ibaret olduğunu üzülerek müşahede etmekteyiz.
Mesela daha düne kadar Hıristiyanlar, kadını insandan bile saymamakta, kadın insan mıdır cin midir tartışması yapılmaktaydı. O, insan hak ve hürriyetleri havarisi kesilen şimdiki Avrupalıların geçmişinin kesinlikle hiçte öyle parlak olmadığı net bir şekilde görülmektedir. Onlar, kadını; fesat ve fitnenin kaynağı, günahın ahlaksızlığın, ruhi ve manevi alçaklığın canlı bir heykeli olarak görürler. Hatta yakın bir zamana kadar kadın kiliseye dahi sokulmazdı. Meşhur Hıristiyan aziz Tertolyan: “Kadın, şeytanın nefsine giriş kapısıdır. Allah’ın yasaklarını iptal eden, Allah’ın çehresini bozan iğrenç bir mahluk” olarak telakki eder.
Hatta ünlü filozof ve düşünürler Eflatun ve Aristo bile; “Kadın elden ele ortak malı olarak geçmeli, kadın yaratılışta yarım kalmış bir erkektir” teorisini ileri sürerler. Mesela Roma’da kadın; vatandaştan sayılmıyordu, koca öldükten sonra karısı öldürülürdü! 17.yüzyıla kadar bile erkeği öldüğünde, karısı da beraber yakılırdı. Kadın evcil hayvan olarak görülür,onlara isim verilmez 1,2,3 diye numaralandırılırdı. Bir babanın doğan çocuğu eğer kız ise ölüme terk eder,erkek ise,baba isterse alır isterse bırakırdı.Üstelik baba dilerse çocuklarını satar ve kimse karşı çıkamazdı.Roma’da erkek dilerse karısını öldürebilir yine buna da kimse karışamazdı. Öyleki Roma’da, 520 yılına kadar boşanma mefhumu dahi bilinmiyordu.
Bu misallerin sadece birkaç tanesinden örnek verdim.Halbuki tarihin kara sayfalarında Avrupa,Amerika ve diğer ecnebi ülkelerin insanlarının, kadınlara bakış açıları o kadar farklı,o kadar hazin,o kadar aşağılık ki,burada anlatmaya sayfalar ve saatler yetmez.
İşte akli selim sahibi bir insan(dini,mezhebi,kitabı ne olursa olsun fark etmez) tarafsız ve insancıl bir şekilde düşündüğü zaman,İSLAM’ın kadına,hatta insanlığa sunduğu evrensel değerlerin ne kadar ehemmiyet arzettiğini,asıl o zaman yakinen müşahede etmiş olur.
Kur’an gerçekten hem Müslümanlar için ve hem de bütün insanlar için bulunmaz,bitmez tükenmez uhrevi ve dünyevi bir saadet kaynağı,İslam’ın bütün tevcihatları yine insanlık için bir kurtuluş reçetesi,bir hayat pınarıdır.
Yukarda kısa cümlelerle ifade ettiğim,yakın zamana kadar bile Allahın yaratmış olduğu ve insan olarak bütün erkeklerle eşit statüde bulunan kadının, Avrupa’daki içler acısı durumunu irdelemeye çalıştım.Görüldüğü gibi bu gün,her fırsatta insan haklarından dem vuran,sözde medeni(!)insanlar,aslında daha düne kadar kadına ne kadar büyük zulümler ve haksızlıklar yaptıklarını,her halde tarihten gizleyemezler.
İşte bu meyanda,dünyadaki bütün kadınlar İSLAM’a şükran borçludurlar. Çünkü kadın hakkettiği imajı,değeri,misyonu,özgürlüğü ve cihan-şümul hak ve hürriyetlerine kurban olduğum mütekamil din,İSLAM ile sahip olmuştur.
Gerçekten de içinde bulunduğumuz 21.asırda bile kadınlar,bir köle gibi alınıp satılıyor, bir meta, satılık mal ve paçavra gibi elden ele alınıp satılmaktadır.Bu gün moda adı altında, adeta kadının vücudu kasaptaki et gibi alınıp satılmıyor mu? Bu gün çağımızda kadının marketlerde satılan bir maldan farkı kalmış mıdır?
Kadının kadınlığı,güzelliği kaybolduktan sonra,ona sözde değer veren insanların hiç biri, ona zerrece kıymet veriyorlar mı?
Aslında kadının cilbabını üzerinden çıkarmak,ona yapılan en büyük zulüm dür. Kadının vücudunu teşhir etmek,onu köleleştirerek gerçek özgürlüğünün elinden alınması ve ona vurulan en büyük darbe demektir.
Düşünün,bütün alemi ve ecramı yaratan Rabbimiz (azze ve celle), kainat içersinde yarattığı her zerreyi yerli yerinde oturtmuştur. Koyduğu kanun ve nizamda da en ufak bir gedik, bir hata,bir kusur görmek asla mümkün değildir. Birgün gidin ekilmiş bir salatalığı, kabağı, domatesi (v.s.) her hangi bir meyveyi, sebzeyi dalında iken, hafiften kabuğunu soyuverin! Çok kısa sürede o sebze ve meyvenin derhal kuruyup, çürüdüğünü göreceksiniz.
Aynı bu şekilde, Cenab-ı Mevlayı Muteal, kadını yaratırken, fıtraten ona cilbabı,elbiseyi örtüyü farz kılmasının sebebi,sahib olduğu karşı cinse olan cazibeyi ortadan kaldırmak, insan neslinin varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmek, hayatın devamını tarutemiz bir şekilde sağlamak,edebin,hayanın,sevginin,Allah ve Resulüne bağlanıp, alem-i ukbaya ulaşmaya vesile ittihaz etmek için Hak Teala inananlara tevcihatları muvacehesinde, bu kanun ve nizamı emir ferma buyurmuştur.
İSLAM’ın kadınlara 14 asır önce, hiçbir ideoloji, beşeri kanun ve nizamda olmayan o çağlar üstü haklarını ayet ve hadisler ışığında yine, kısa cümlelerle anlatmaya çalışalım:
Önceki çağlardan beri,kadın erkek arasında tam bir eşitsizlik,haksızlık olduğu halde Kur’an: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder kötülükten sakındırırlar..”(1) diye buyurarak, erkek ve kadın arasında insan olarak fark olmadığını, diğer başka ayetlerde de tek farkın takva olduğunu, hangisi Allah nezdinde daha çok takva gösterirse, faziletçe en üstün onun olacağını emir ferma buyurmuşlardır.Allah (c.c.)yine bir ayeti celilede şöyle buyuruyor: “Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere,altından ırmaklar akan ırmaklar ve adn cennetlerinde güzel meskenler vaâdetmiştir”(2) Hem Peygamber-i Zişan efendimiz bir hadislerinde: “Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkunuz. Şüphesiz onlar sizin yanınızda yardımcılarınızdır, onları Allah’ın emaneti olarak aldınız.” diye buyururlar(3) Başka bir hadiste ise: “Sizin kadınlar üzerinde, kadınlarında sizin üzerinde hakları vardır”(4) diye buyurmuşlardır.
İslam akidesine ve hükümlerine inanan teslim olan Müslümanlar,diğer bir ifade ile İSLAM, kadın erkek ilişkilerine insan türünün bekasının sağlanması açısından bakmaktadır. Bu amacın gerçekleşmesi için cinsi tatmini bir zorunluluk olarak görür. Fakat bu noktada insanı sadece cinsi tatmine yönlendirmez.
Bunun için İSLAM, cinsi duygularla ilgili fikirlerin yayılmasını insanlara zarar veren bir husus olarak telakki ettiği gibi,cinsi arzuyu körükleyen ve tahrik eden maddi olayları da toplumun bozulmasına sebep olan bir etken olarak kabul eder.
İşte bundan dolayı kadın ile erkeğin yalnız olarak bir arada bulunmalarını, kadınların ziynetlerini ve süslerini yabancılara göstermelerini yasaklamıştır. Şehvet nazarıyla erkek ile kadınların birbirine bakmalarını haram kılmıştır.
“İslam, kadınlara evinde görev vererek, çalışma problemini ortadan kaldırmaktadır. İSLAM, haremlik ve selamlıkla ihanete uğrayan insan ruhunu aynı anda kurtarmaktadır”(5)
Gerçekten de örtü bir kadın için esaret zinciri değil, hürriyet belgesidir. Onun oturuşu miskin bir bekleyiş değil, geleceğe ve istikbale hazırlanıştır. Örtülü kadının, kafirlerin, despotların, İslam düşmanlarının daha büyük değerlerini elinden çekip almak için,yem olarak öne sürdükleri sahte hürriyetlere,haklara ihtiyacı yoktur.
Çünkü o İSLAM’da hem özgür,hem mutlu, hem de üstün bir mevki ve değere sahiptir. Bir kadının bedenini yabancı insanlara karşı örtmesi, hem Hakk’ın, hem de halkın hakkı bulunan fıtri ve asil bir husustur. Örtünmek insanlara mahsus bir özelliktir. Aksi taktirde insan hayvanlaşır.İslam’ın kadınlara tanımış olduğu eşsiz ve emsalsiz hak-hukuk bakımından, Resulullah(S.A.V.)'in şu hadisi ne kadar manidardır: “El cennetu tehte aqdamel ummehat - Cennet (iman etmiş) annelerin ayakları altındadır.” İslam kadınlara o kadar büyük haklar tanımış ki, Kur’an’da Nisa ve Meryem adları ile sûreler göndermiştir.
Öyle bir çağ ve öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, her şey ters yüz olmuş, helal harama karışmış, kanımızın her zerresinde ta iliklerimize kadar faiz illeti ile bir hayatı yaşamak zorunda bırakılmışız. Bütün masiyetlerin, münkeratın kol gezdiği bir asırda, inanan fertlerin İslami bir akide ile mücehhez olmaları, cidden son derece zor bir görev ama cennetin varisi olan müminler bilmeliler ki, sadece çetin bir imtihanla sınanmaktadırlar.
Yaklaşık bir asra yakındır, özellikle içinde yaşadığımız bu coğrafyada,bütün İslami kavram,eylem ve söylemler özünden koparılarak,ya içi boşaltışmış, ya da tamamen asimilasyona uğramış/uğratılmıştır.
İşte bu meyanda, her şeyin yeniden sil baştan yapılandırılması, İslamı’ın bir iksir misali Allah’ın (c.c.) tevcihatlarının yeniden inkişafı ve anlaşılır hale getirilmesi için her şeyden önce Ayşelere, Fatmalara, sağlam dinamik bir itikatla/akide ile yoğrulmuş, muvahhide annelere bu ümmetin ne kadar çok ihtiyacı var bu zamanda.
Her lahza Rabbimden bacılarıma dua ve niyazlarda bulunuyorum. Çünkü itiraf etmeliyiz ki, hanım kardeşlerimiz, bacılarımız, kızlarımız bizden çok daha gayretlidirler. Allah’a hamdolsun her etkinlikte, her platformda, İSLAM’ın anlatıldığı her mekanda onları hem önde görmekte ve hem de sayılarının erkeklerden kat kat fazla olduğuna şahit olmaktayız. Bu gerçekten gurur ve mutluluk verici bir hadisedir.
Evet kim ne dese desin, 21. yüzyılda İSLAM, bi iznillahi Teala mü’mine bacılarımız, kendini her ne pahasına olursa olsun, Rabbinin dinine adayan, hiçbir engel tanımadan iki gözü iki çeşme Fil ordusuna atılan, kafirlerin üzerine bir gün siccil olup yağacak, gözü yaşlı FATIMALAR sayesinde payidar olacaktır!
Daha düne kadar stadyumda yapılan bir etkinlikte, mü’mine bacılarımızın mevcudu erkeklerden dört kat daha fazlaydı. Hangi etkinlik ve aktivite olursa olsun, bacılarımızın sayısının erkeklerden çok daha fazla olduğunu büyük bir sevinç ve mutlulukla görebilmekteyiz. Allah’a binlerce kere hamdolsun.
Ama benim Bir türlü anlam veremediğim bir hususu siz kardeşlerimle paylaşmak isterim: Bazı kadınlar, (af buyurun) haysiyetini, şerefini, dinini, cilbabını göz göre göre ayaklar altına alarak, nasıl, kimden fetva alarak ve hangi cüretle başlarını açarak okuma basiretsizliğinde bulunabiliyorlar. Üstelik başlarını açarak bütün her şeylerini kaybeden, başka Müslüman kızlara da kötü örnek teşkil eden sözde inançlı kadınlar bilmeliler ki, yarın Alem-i Ukbada hem kendi günahlarını ve hem de cilbabını kendisi yüzünden çıkaran kardeşinin günahını üstlenecektir.
Müslüman hanım bunu hiçbir zaman unutmamalıdır ki, örtünmek hiçbir şekke, şüpheye mahal bırakmadan Rabbimizin kesin ve katî emridir. Ne hiçbir ilim erbabı, ne herhangi bir muctehid, ya da İSLAM dininde mutehassıs, hatta filozof konumunda olan hiç kimse ama hiç kimse, Kemalist düzende “Başını aç okula git” deme cürêt ve salahiyetini kendinde bulamaz. Allah’ın kesin emrine rağmen kimse bu ağır günah ve mesuliyet olan bir fetvayı veremez, vermemelidir. Aksi takdirde Allah’ın hışmına ve gazabına uğrar.
Her Müslüman bilir ki, bu konuda Rabbimizin cilbab, örtünme hakkındaki fermanı têvil ve tefsir yapılmayacak kadar net,berrak ve açıktır. Kaldı ki bazı akıl ve basiretten yoksun kişi ya da kişiler efendim, sen kızını okutmasan, ben okutmasam, ötekiler okutmasa bu din nasıl payidar olacak! gibi mesnetsiz söylemlerin arkasına asla sığınılamaz. Bu din Rabbimizin dinidir,isterse bir zalimin eli ile de pekala bütün yeryüzüne yaymaya muktedirdir. Müslüman, günah ve haramları işleyerek, kızının, bacısının şeref ve haysiyetini müsteşriklerin ayakları altında çiğneterek mi din-i mübini payidar kılacak!? Hangi basiret sahibi ve hangi akıl ve îzan sahibi Müslüman böyle haysiyet kırıcı bir durumu kabullenebilecek.
İşte Rabbimizin Ahzap ve Nur sürelerindeki açık emir ve tevcihatları: “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”(7)
“Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçınsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz." (8)
Kardeşlerim, bacılarım! Özellikle sizlere bu konuda çok büyük ve ağır görevler düşmektedir; hani çarşı sokaktan geçtiğiniz zaman, (af buyurun) başında kapalı ve İslama uygun bir başörtüsü olduğu halde, altında daracık Pantolon, ya da incecik şeffaf bir elbise giymekte neyin nesi! Bunu o bacılara kim, nasıl ve neye dayanarak, bu şekil İslam’a zıt giyinmeyi telkin etmiş. İşte bu noktada ancak siz mü'mine bacılarım doğru, gerçek ve Kur'an’a uygun bir giyim-kuşam ve tesettür örneğini bu kardeşlerimize anlatabilir, onları bilinçlendirebilirsiniz.
El ele, gönül gönüle vererek, kardeşlerimizi girdikleri bu girdaptan inşallah hep beraber çıkarmaya ve kurtarmaya çalışacağız. Biliyor ve inayıyoruz ki, siz bizlerden çok daha samimi ve gayretlisiniz. Her köşe bucakta, her etkinlikte her bir evin kapısında sizleri İslam’ı tebliğ ve irşad ettiğinizi gördükçe, erkekliğimden ve Müslümanlığımdan utanıyorum desem, inanın zannediyorum fazla abartmış olmam.
Cenab-ı Mevlayı Kerim sizleri ve bizleri davasında asla taviz vermeden, İlâyı Kelimetullah uğrunda canla başla gece gündüz, durmadan dinlenmeden, ta ki Din-i Mubin muzaffer oluncaya dek, sabırla, azimle mücadele etmeyi nasib ve müyesser eylesin inşaallah.,
KERİM’İ MÂBUD OLAN RAHMAN’A EMANET OLUNUZ…
Dipnotlar
(1) Tevbe/71
(2) Tevbe/72
(3) Ebu Davud/İbn-i Mace
(4)Tirmizi
(5) Said Havva/İslam Kapitalizm Çatışması:129
(6) Ahzap:59
(7) Nur:31