28-08-2011 12:50

Neoliberalizmin en yeni marifeti: Modern köle ticareti

Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) yaptığı tahminî bir değerlendirmeye göre, Networks bağlantıları üzerinde her yıl 12,3 milyon kişi, uluslararası cinayet anlamına gelen, insanlık dışı şartlarda zorla çalıştırılmak üzere esir alınmaktadır.

Neoliberalizmin en yeni marifeti: Modern köle ticareti

Ignacio Ramonet*

Kölecilik sisteminin yıkılışından iki yüz yıl sonra, insanlık adına iğrenç bir sistemin yeniden uygulamaya konulmasına tanıklık ediyoruz: İnsan kaçakçılığı. Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) yaptığı tahminî bir değerlendirmeye göre, Networks bağlantıları üzerinde her yıl 12,3 milyon kişi, uluslararası cinayet anlamına gelen, insanlık dışı şartlarda zorla çalıştırılmak üzere esir alınmaktadır.

Konuya kadınların içinde bulundukları durum açısında bakıldığında; insanlık dışı şartlar altında çalıştırılanların büyük bir kısmı cinsel sömürüye maruz kalırken, diğer bir kısmı ise hizmetçilik işlerinde çalıştırılmaktadır. Bir de muhtelif dolandırıcılık yöntemleri sonucunda esir alınıp, beden parçaları uluslararası organ ticaretinde satışa çıkartılan gençlik çağında olan kişilerin içinde bulunduğu durum vardır.

Bu uygulamalar, otelcilik ve restoran sektörlerinde, tarım ve inşaat sektörlerinde ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak için yaygınlık kazanmıştır.

Avrupa İşbirliği ve Güvenlik Örgütü (OSCE) geçtiğimiz Haziran ayında, Viyana’da yapılan Uluslararası konferansının iki gününü bu konuya ayırmıştır. Bu olgunun uluslararası bir boyutu vardır. Konu uzmanı birçok kişi köle iş gücü çalıştırma hastalığının AB ülkelerinde artmakta olduğu değerlendirmesini yapmaktadır. Emekçi sendika ve birlikleri Avrupa’da kölelik şartlarında çalışmaya maruz kalmış yüz binlerce işçinin olduğu haberini vermektedir.

İspanya, Fransa, İtalya, Hollanda, İngiltere ve Avrupa Birliği üyesi diğer ülkelerde, yabancı göçmen çalışanları çeşitli mafya ağları tuzağına düştükten sonra, geçen yüz yıllarda geçerli koşullarda çalıştırılmak üzere, Avrupa hayali içinde olan işverenlerin dikkatini çekmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) hazırladığı bir raporda, örneğin, Güney İtalya’da Naples’in güneyinde, herhangi bir iş akdi olmaksızın, sefalet ücreti ile toplama kamplarına benzer koşullarda, özel güvenlik milisleri koruması altında, evi olmayan 1200 tarım çalışanı seralarda günde 12 saat çalıştırılmaktadır.

Bu “çalışma kampı” Avrupa’da işlemekte olan tek kamp değildir; bir dizi Avrupa ülkesinde işlerlik kazanan modern köle ticaretine maruz kalan binlerce göçmen ve kaydı olmayan başka binlerce sayıda göçmen de aynı kaderi paylaşmıştır. Değişik işçi birliklerinin verdikleri bilgiye göre, tarımda zorla çalıştırma yöntemi sonucu elde edilen üretim, gerçekleşen tarım ürünlerinin % 20’sine karşılık gelmektedir.

Bu insan kaçakçılığının yaygınlık kazanmasının sorumluluğu, egemen ekonomik modele aittir. Aslında, değişik toplumsal katmanların çoğunun bünyesinde, uygulanan ekonomik şok terapisi nedeniyle, tahribatlar yaratan ve topluma büyük maliyetler yükleyen bu neoliberal küreselleşme biçimi, son otuz yılda insanlığa dayatılmıştır. Bu neoliberal tarz, emekle sermaye arasında şiddetli çatışmalara neden olmuştur. Serbest ticaret adı altında, büyük çaptaki çok uluslu şirket, iş gücünün en ucuz olduğu dünyanın her yerinde imalat yapmakta ve yaşam standartlarının en yüksek olduğu dünyanın her yerinde üretilen malları satmaktadır. Bu yeni kapitalist düzen, rekabeti kendisi için işleyen asıl çark haline getirmiş, emek ve emekçinin bünyesinde metalaştırma meydana getirmiştir.

Avrupa’nın bir avuç şanslı tabakasına önemli fırsatlar veren küreselleşme, Avrupa Birliği ülkelerinde ücretle geçinenler, küçük işletmeler, küçük tarım işletmeleri, bu işyerlerinde düşük ücretlerle çalışanlar ve dünyanın diğer kısmında sömürülen meslektaşları ile arasında acımasız ve aracısız bir rekabet yaratmıştır. Bu sürecin doğurduğu sonuç şimdi önümüzde durmaktadır: Gezegenimiz çapında sosyal damping.

Çalışanlar açısında sonuç felaketli boyutlara ulaşmıştır. Örneğin, Fransa’da son yirmi yılda söz bu konusu olgu, yalnızca sanayi sektöründe iki milyon iş imkânın yok olmasına neden olmuştur.

Avrupa’da çalışan kişileri köleci çalışma düzenine sürükleyen, yasa dışı network’lar üzerinde çalışan insan kaçakçılığını teşvik eden, kronik iş gücü kıtlığı yaşanan bazı sektörlerde kaçak iş gücünü çalıştırma eğilimi baş göstermiştir. Çok sayıda rapor göçmen tarım işçisinin başkasına “satışını” açıkça kanıtlamaktadır.

Bu tarz cinayet işlemlerine karşı mücadelede uluslararası hukukun birçok yaptırım yolu mevcut olmasına rağmen ve resmi makamlarca bu tür uygulamalara cezai müeyyideleri uygulanacağına dair kamuoyuna yapılan açıklamaların çoğalmasına rağmen, ilgili kişilerce bu tür uygulamalara son verme isteği zayıf kalmaktadır. Aslında sanayiciler, inşaat sektörünün büyükleri ve büyük tarım ihracatçıları, hükümetler üzerine, “kaçak” işçilerin kaçakçılığına, göz yumulması konusunda baskı yapmaktadır.

Endüstri yönetimi, üretim maliyetlerinin azalmasına yol açtığı için, çalışanların kitlesel göçüne destek vermiştir. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Sanayicileri ve İş Adamları Birliğince (BUSINESSEUROPE) hazırlanan raporlardan anlaşıldığına göre, son on yılda daha fazla göçmen işçi talebinde bulunulmuştur.

Ancak, köle işçileri sömürenler yalnızca bugünkü insan kaçakçıları değildir. Şimdilerde “yasal hizmetçi” formu işlemektedir. Geçen Şubat ayında İtalya Fiat fabrikası şöyle bir gasp ültimatomu yoluyla işçilerini çalıştırmıştır: Ya işçiler daha sıkı koşullarda, daha düşük bir ücretle çalışmayı kabul edecekler, ya da şirket faaliyetlerine Doğu Avrupa’da devam edecektir. Doğu Avrupa’da geçerli çalışma koşullardan dolayı işten atılıp, terörize olma tehdidiyle karşı karşıya kalan Fiat çalışanları % 63 oranındaki, kendilerinin sömürülmesi anlamına gelen, hafta sonu tatili de olmaksızın, en düşük ücret seviyesini kabul etmiştir.

Son ekonomik krizden ve uygulanan acımasız mali politikalardan çıkar sağlayan Avrupalı birçok işveren benzer “yasal hizmetçilik” formunun uygulamaya konulmasına çaba harcamıştır. Neoliberal küreselleşme sürecinin kendilerine sunduğu imkânlar sayesinde uzak diyarlarda daha düşük iş gücü bulacakları tehdidi ile çalışanlarını vahşi bir rekabete sürüklüyorlar.

Toplumda sosyal gerileme yaratan bu baskıcı istihdam şeklini önleme niyetindeysek, mevcut küresel çalışma düzenini tartışmaya açmamız ve küreselleşme sürecini tersine çevirmeye çalışmamız gerekmektedir.

* Global Research.ca’da 03 Ağustos 2011 tarihinde, İngilizce yayınlanan bu metin Özgür Üniversite için Nizamettin Karabenk tarafından tercüme edilmiştir.

*Ignacio Ramonet İspanyol gazeteci ve yazar. 1991 – 2008 yılları arasında, birçok dilde çeviri versiyonu bulunan, aylık olarak Fransızca yayınlanan Le Monde Dilomatique dergisinin genel yayın yönetmenliği görevini yürüten Ramonet, İspanya’da yayınlana EL Pais gazetesinde çalışmaktadır. Hükümet dışı bir kuruluş olan Media Watch Global kurucularından olup, halen bu kuruluşun Başkanlığını yürütmektedir. 

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !