07-04-2012 18:24

Özgür-Der ve KİAP Uludere`nin faillerini sordu

100 gündür failleri hakkında bir işlem yapılmayan Uludere hakkında Özgür-Der İstanbul`da, KİAP ise Diyarbakır`da eylem düzenledi.

Özgür-Der ve KİAP Uludere`nin faillerini sordu

Şırnak Uludere’de sınır ticareti yapan 34 kişinin TSK’ya ait uçaklar tarafından bombalanarak öldürülmesinin üzerinden 100 gün geçmesine rağmen, faillerin teşhir edilmemesi ve gerekli adli adımların atılmaması sebebiyle bugün Saraçhane’de Özgür-Der tarafından bir eylem düzenlendi.

Özgür-Der’in yaptığı çağrıyla toplanan Müslümanlar, “Katliamın Üzerinden 100 Gün Geçti, Uludere Yarası Hala Kanıyor, Failler Bulunsun Hesap Sorulsun!” pankartını açtılar ve “Hangi Suçtan Dolayı Öldürüldüler?”, “Uludere İçin Adalet!”, “Uludere Unutturulamaz!”, “Kardeşlik ve Adalet İçin, Uludere’nin Hesabını Soralım!” yazılı dövizler tuttular.

Mehmet Ali Aslan tarafından yönetilen eylemde Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay konuşma yaptı.

Kenan Alpay “Şırnak, Uludere’de 34 öldürülmesinin üzerinden tam 100 gün geçti. 34 insanın öldürülmesi üzerine devam eden devlet ve hükümet katındaki bu suskunluk ne adalet ne de hukuk söylemiyle bağdaşır. Adalet ve hukuk talepleri tam 100 gündür baskı altındadır. Toplumun en doğal talebi olan adalet talebi resmen inkâr edilmekte, yok sayılmaktadır.” İfadesiyle başladığı konuşmasında vakanın mevcut durumuna dikkat çekti.

Alpay sonrasında “Uludere’de yaşanan sorunun çözümü uzadıkça, çözümsüzlüğe terk edildikçe tıpkı geçmişte Kahraman Maraş, Çorum, Taksim 1 Mayıs olayları gibi siyasi iradenin üzerine çöken bir karabasan gibi kullanılacaktır. Genelkurmay Başkanlığı hem bombalama emrini veriyor, hem ortaya çıkan katliama dair hesap vermeye yanaşmıyor hem de bu sorunu siyasi iradenin üzerine yıkarcasına kenara çekiliyor. Yarınlarda Uludere meselesi AK Parti hükümetine karşı daha güçlü bir psikolojik harekât unsuru olarak kullanılacaktır. Böyle olacağından şüphe duymak için hiçbir gerekçe yok.

Nasıl ki 12 Eylül döneminde Diyarbakır, Mamak, Metris gibi askeri cezaevlerinde yaşanan işkence ve zulümler sadece o insanlarla, o dönemle ve o mekânlarla sınırlı kalmadıysa Uludere’de yaşanan bu katliamda o insanlarla ve o mekânla sınırlı kalmaz. Suçluların bulunması, cezalandırılması geciktikçe Uludere’de sembolik bir değer kazanır ve acıların tarihine işlenir. Milliyetçi ayrışmayı, milliyetçi çatışmayı kışkırtacak fazlasıyla sembol varken yenilerini eklemeye vesile olacak bu statükocu duruşla hangi akla hizmet edilmektedir.

Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün “gizlilik kararı, Meclis’in inceleme hakkını kaldırmaz” sözünün gereğini yerine getirmesini bekliyoruz. Soruşturmanın gizlilik kararından dem vurarak Uludere’de işlenen cinayetin örtbas edilmesine müsaade edilemez.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada “harekât, sınır dışı operasyon kurallarına uygun olarak yapılmıştır” sözü gerçek hayata nasıl tercüme edilecek? Herhalde şöyle: “34 kişinin öldürülmesinde herhangi bir suç, hata veya kastı aşım yoktur. Böyle olunca da askeri personelin cezalandırılması değil takdir edilmesi gerekir. Ölen ölmüştür, üzüntü normaldir fakat birilerinin cezalandırılmasını beklemek beyhudedir.”

Hükümet ve Başbakan Erdoğan Uludere meselesinin açıklığa kavuşturulması, adaletin tecelli etmesi ve ölenleri yakınları başta olmak üzere bütün toplumun tatmin edileceği biçimde sonuçlandırılması hususunda kararlı, cesur ve acele hareket etmesi gerekir. Geciken adalet, adalet olma vasfını kaybeder.” sözlerini kaydetti.

Rıdvan Kaya, konuşmasında faili meçhulleri aydınlattığını iddia eden hükümetin bu olaya da aynı mantıkla bakması gerektiğini belirtti. Kaya “Türkiye’de Kürt sorununun temelde devletin inkâr politikasının bir sonucu olduğu bilinmekte ve yıllar içinde sorunun büyüyüp kangrenleşmesi neticesinde toplumsal yapıda da bir takım hastalıklar ürediği açık. Sonuç itibariyle devlet eliyle üretildiği söylenebilecek olan bu hastalıkların başında ise toplumun, halkın bir kısmının diğer kesimin yaşadığı acıları anlama, onlara ilgi duyma, sahiplenme eksikliği var. Kısaca adalet duygusunun zayıflaması da denilebilir buna.” İfadesiyle genel soruna dikkat çekti “Adalet duygusu zayıflaması kardeşliği yaralıyor, zulme rıza hastalığı gelişiyor. Uludere olayında bu hastalıkların nüksettiğini görmek mümkün. Devlet güçlerinin yaptığı bir katliam söz konusu. Buna karşın geçiştirme çabaları sürüyor. Failler hala ortaya çıkartılmış değil.” dedi.

Kaya konuşmasının devamında “Son yıllarda epeyce mesafe alınan, olumlu bir seyir izlediği düşünülen Kürt sorununun temelini teşkil eden inkar politikasının bu olay örneğinde bir başka tarzda sürdüğünü görüyoruz. Öte yandan yine az önce değindiğimiz toplumsal yapıda ortaya çıkan merhametsizlik, acıyı hissedememe, paylaşamama marazının da bu olayda bir kere daha kendisini hissettirdiğini görüyoruz.

Tam bu noktada inkâr politikasının tümüyle bitirilmesine ve acıların paylaşılmasına yönelik çağrımızı tekrarlıyoruz.

Uludere olayının ortaya koyduğu bir önemli gerçek de Türkiye’de devletin askeri bir mantık ve ayrıcalıklar silsilesi içerisinde yönetildiğinin, yürütüldüğünün bir kez daha beyan edilmiş olmasıdır. 34 insanın ölümü üzerinden geçen bunca zamana rağmen tek bir askeri yetkiliden net bir hesap soruma eylemi gerçekleşmemiştir.

Oysa örneğin Esenyurt’ta şantiye yanarak ölen 11 işçinin ve Erzurum Aşkale’de yaşanan 5 işçinin ölümü olayından hemen sonra sorumluların tutuklandığını görüyoruz. Doğaldır. İnsan ölümü eğer bir takım ihmallerden, kusurlardan kaynaklanıyorsa birileri bunun hesabını vermelidir.

Bu durumda soruyoruz: Askerlerin dokunulmazlığı ne zaman bitecek? Genelkurmay’ın Meclis Araştırma Komisyonuna gönderdiği raporun kendisi başlı başına bir sorumsuzluk, ciddiyetsizlik ve meydan okuma eylemidir.

Hükümet ve Başbakan Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan kirliliklere atfen sık sık  “bizim dönemimizde faili meçhul cinayet işlenmedi, bilakis biz üzerine gidip bu olayları aydınlattık ” diyor.

Doğrudur gerçekten de bu hükümet döneminde faili meçhul yarası, zulmünün üstüne gidilmiştir. Bu önemlidir, hakkı teslim etmek gerekir. Ergenekon, Balyoz davaları, Cemal Temizöz dosyası vb. gelişmeler hepimiz adına sevindiricidir.

 Ama  ya Uludere? 34 insanın ölümü açıkça faili meçhul kılınmaya doğru gidiyor. Hükümet bu sorumluluktan kaçamaz. Bu olayı bütün boyutlarıyla ortaya koymak zorundadır.  Bizler de katillerden hesap sorulması için gereken duyarlılığı göstermek zorundayız. Adalet için, kardeşlik için mazlumların hesabını sormak durumundayız.” sözlerini kaydetti.

Eylemde “Failler Bulunsun Hesap Sorulsun!”, “Biji Biratiya Gelan Müslüman! , “Genelkurmay Katliamı Örtemez!”, “Müslüman Zulme Sessiz Kalamaz!”, “Uludere Halkı Yalnız Değildir!”, “Katliamı Lanetle Kardeşine Sahip Çık!” sloganları atıldı.

Diyarbakır'da da eylem

Diyarbakır Ofis'te bir araya gelen KİAP (Kardeşlik İçin Adalet Platformu) birleşenleri, 100. yüzüne giren Uludere-Roboski katliamının faillerinin bulunmamasını açtıkları pankart, taşıdıkları döviz, attıkları slogan ve yaptıkları konuşmalarla protesto ettiler.

"LI SER KOMKUJÎYÊ SED ROJ DERBAZ BÛN! BIRÎNA ROBOSKÎYÊ HÎNA XWÎNDAR E! BILA KIRDE BÊNE DÎTÎN, HÎSAB BÊTE PIRSÎN!" ve "KATLİAMIN ÜZERİNDEN 100 GÜN GEÇTİ!, ULUDERE YARASI HALA KANIYOR!, FAİLLER BULUNSUN HESAP SORULSUN!" pankartlarının açıldığı eylemi, İkram Filiz yönetti.

Şeyh Said'i Unutmadık, Roboski'yi de Unutmayacağız

Kısa giriş konuşmasında, KİAP olarak, yüz gün geçmesine rağmen Uludere katliamının faillerinin bulunmamasını protesto etmek için toplanmış bulunduklarını kaydeden Filiz, "Bundan tam yüz gün önce TSK'ya ait savaş uçakları sivilleri katletti. Üzerinden yüz gün geçmesine rağmen, katliam aydınlatılmadı ve failler bulunmadı. Son olarak Genelkurmay, "usulüne uygun olarak öldürdük" dedi. Genelkurmay'ın bu tutumunu sorumsuzca buluyor ve hesap vermeye çağırıyoruz. Bizler Şeyh Said'in idam edilişini unutmadığımız gibi Roboski katliamını da unutmayacağız"

Faillerin Bulunması İçin 32 Yılın Geçmesi Mi Gerekiyor?

Ardından sözü Tuncay Yerlikaya aldı. Yerlikaya şöyle konuştu: "12 Eylül darbesi 32 yıl sonra yargılanıyor. 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için 32 yıl beklendi. 100 gün önce Roboski'de 34 kişi katledildi. 34 kişiyi katledenlerin bulunması ve yargılanması için 32 günün geçmesi mi gerekiyor? Roboski adalet istiyor. Roboski için adalet istiyoruz. Sessizlik başka bir zulümdür. 100 gün önce yaşanan katliama ortak olunmak istenmiyorsa sessiz kalınmamalıdır. Hükümet bu katliamın altında kalmak istemiyorsa olayı aydınlatmalı ve failleri bulmalıdır. Verilen tazminatla olayın üstünün örtülebileceği sanılıyor; çocuğu parçalanan bir annenin acısını para dindirebilir mi? KİAP olarak yüz gün geçmesine rağmen faillerin bulunmamasını protesto etmek için toplandık. Buradan yetkililere sesleniyoruz: Roboski'yi unutmadık,  unutturmayacağız!"

"Em 100 Roje Mirîne, Hun 100 Roje Ker û Lal"

"Uludere Unutturulamaz, Kardeşlik İçin Uludere'nin Hesabını Soralım, Uludere İçin Adalet, Bese Ev Zûlm Û Talan, Bese Kuştina Mazlûman, Emê Roboskîyê Ji Bîr Nekin, Genelkurmay: Usulünce Katlettik, Em 100 Roje Mirîne, Hun 100 Roje Ker Û Lal" şeklinde Kürtçe ve Türkçe dövizlerin taşındığı eylemde KİAP adına açıklamayı Bilal Medeni okudu.

Raboski'de Gerçekte Ne Oldu?

Sözleri sık sık, "Zulme Karşı Omuz Omuza, Katliama Sessiz Kalmak Ortak Olmaktır, Gün Gelecek Devran Dönecek Zalimler Mazluma Hesap Verecek, Uludere Katilleri Yargılansın, Li Hember Komkujî Bêdeng Nemînin, Katliama Karşı Sessiz Kalma, Berxwedan Jîyane Jîyan Îslame" sloganlarıyla kesilen Medeni, katliamla ile ilgili şüphelerin ortadan kalkması, katliamın tüm boyutları ile aydınlatılması için cevaplandırılması talebiyle hükümette sorular yöneltti. 34 masum insanın katledildiği bu acı olayı herkesin bilmeye hakkı olduğunu söyleyen Medeni, 100. gününü dolduran Roboski katliamının faillerini sordu.

(Kaynak: Haksöz Haber)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !