Politik telegram ve kitlesel beyin ölümü!
Politik Telegram”a uğrarsa kişi, ya da kendini kendi elleriyle böyle bir akıma kaptırırsa; hal ve gidişatının, duygu ve düşüncelerinin, eylem ve söylemlerinin, inanç ve amellerinin, istikamet ve ilerleyişinin esaslarını başındaki başörtüsü emrinin yazılı olduğu Kur’an’dan ve o Kur’an’ın yaşayan örneği Rasulullah’tan almazsa, bunun sonu böyle olur işte.
Politik Telegram ve Kitlesel Beyin Ölümü!
Faruk Köse / Yeni Akit
İnsan beyninin 2,5 milyon gigabyte hafızası varmış. Saniyede 1015 işlem yapan beyinde, bu işlemler sonucu alınan kararları, 100 milyar sinir hücresi 100 trilyon bağlantıya ulaştırarak bedenin faaliyeti haline getirirmiş. Bu sinir hücrelerinin tamamı farklıymış, birbirinin aynı ya da benzeri olan iki sinir hücresi yokmuş. Bir santimetreküplük beyin dokusundaki hücreler arası bağlantı sayısı Samanyolu Galaksisi’ndeki yıldızların sayısından fazlaymış. Daha neler, neler...
Beyin bu kadar mükemmel... Peki, sen ne yapıyorsun? Beynini kullanmayıp birilerine teslim ediyorsun. O “birileri” de onu alıp bir güzel akort ederek sana geri veriyor. Artık o saatten sonra sen, Allah’ın verdiği aklı kullanarak Allah’ın verdiği beynini çalıştıracak yerde, beynini teslim ettiğinin akort ettiği sazı çalıyor; ama ne yaptığının şuurunda bile olmuyorsun.
Bu tür “beyin tutulmaları” genel olarak “politik tarafgirlik”, “ideolojik tarafgirlik” ve “dini tarafgirlik” sonucu görülüyor. Kişi, taraf olduğu “ideolojik akım”ın öğretilerini esas alıp, dünyayı o gözlükle okuyor. Taraf olduğu “politik akım”ın sarmalına girip, o politik akımın liderinin gösterdiğinden başka bir doğru ya da hayat biçiminin varlığını düşünmüyor. Taraf olduğu, inandığı “dinsel öğreti”nin akışında ilerlerken, takip ettiği dini lider kimse, onun resmettiği manzaradan başka bir hayat olabileceğini düşünmüyor. Böylece “beyin tutulması” yaşanıyor.
İşte dinimizin, saf “Kur’an ve Sünnet’e dayalı İslam”ın mükemmelliği ve insaniliği bu sebepledir... Çünkü, vahye sadık ve bağlı olmak ve tevhid çizgisinden ayrılmamak esas; her kim olursa olsun, körükörüne itaat yok. Vahye isyan veya aykırılık varsa, en mükemmel lider bile olsa, itaat olmaz. Nitekim Allahu Teala, pek çok ayette “akletme”yi, “düşünme”yi, yani insana verdiği “beyin”i kullanmayı emrediyor.
“İslam’ın aslı”ndan ayrılınca, “vahyin hudutları”ndan sapma olunca, insan beyni de tutuluyor ve o beyni ele geçiren “politik”, “ideolojik” veya “dinsel” önderler, bireyleri ve kitleleri peşinden sürükleyip dilediği istikamete yürütebiliyor. İşte, başlıktaki “Politik Telegram”dan kastım bu.
Telegram, modern psikiyatrinin kullandığı bir yöntem. Ancak Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın dediğine göre istihbarat örgütlerince de kullanılıyor: “Bu teknik, beynin uyarılarını değiştirmeye yönelik bir çalışma olduğu için, istihbarat örgütlerinin de ilgisini çekiyor. “Uzaktan focusla elektromanyetik uyarı göndererek kişide farklı şuur oluşturulabilinir mi, ona istediğimiz şeyleri yaptırtabilir, söyletebilir miyiz?” tarzında çalışmalar yapılıyor. Tedavide 30-40 elektrotluk beyin elektrotları kullanarak beyin ölçümleri yapıyoruz. İstihbari araştırmalarda ise 256 elektrotluk beyin dalgaları kullanılıyor.”
Artık kablo veya elektrot bağlamadan, insan beynindeki idrak noktalarına uzaktan elektromanyetik dalgalar gönderme yoluyla da telegram yapılabildiği söyleniyor. Böylece insan beyni, olup bitenleri ya da gidişatını başkalarının istediği gibi “algı”lıyor. Çünkü “sinir sistemi”nin belli frekanslardaki elektrik akımıyla çalıştığı bilindiğinden, aynı akımı dışarıdan göndererek de idrake müdahale edilebiliyor.
“Politik Telegram”la kontrol edilen zihinler, zamanla “kitlesel beyin ölümü”ne dönüşebilir. Çünkü artık insanlar beynini, aklını kullanmaktan ziyade, başkalarının iradesinin yılmaz savunuculuğunu yapar hale gelebiliyor. Hatta bu konuda okadar ileri gidebiliyor ki, kendisini iradesine teslim ettiği merci ya da kişinin beklentisini/amacını bile aşabiliyor. Örneğin;
Güncel kavganın “Cemaat” tarafında olduğu anlaşılan bir vatandaş, Twitter’dan şöyle bir mesaj paylaşıyor: “Melih Gökçek dahil etrafında hiçbir AKP’li çocuklarını, torunlarını okullardan almıyor. Her gün sorup çıldırıyorsun. Kaybedenlerdensin.” Şimdi dikkat edin! Kavganın Parti tarafında olduğu anlaşılan başka bir “başörtülü hanım” vatandaşın bu mesaja verdiği cevaba bakın: “Bizi başbakanımızdan soğutamazsınız. Başbakanım istesin kocamı bile boşarım. Biz gönülden bağlıyız, siz bunu anlayamazsınız.”
İşte “Politik Telegram” dediğim, tam da bunun gibi bir şey. Beynini, aklını kullanmıyor; iradesini “politik lider”inin iradesine teslim etmiş. Hatta, politik liderinin iradesinin böyle olduğuna vehmetmiş. Bu uğurda, kocasından boşanmaya bile razı ve hazır hale gelmiş!
Böyle bir “tarafgirlik” olabilir mi? Oluyor işte... “Politik Telegram”a uğrarsa kişi, ya da kendini kendi elleriyle böyle bir akıma kaptırırsa; hal ve gidişatının, duygu ve düşüncelerinin, eylem ve söylemlerinin, inanç ve amellerinin, istikamet ve ilerleyişinin esaslarını başındaki başörtüsü emrinin yazılı olduğu Kur’an’dan ve o Kur’an’ın yaşayan örneği Rasulullah’tan almazsa, bunun sonu böyle olur işte.
Bir sonraki aşamada, böyle kişilerden oluşan toplumun akıbeti de bellidir: Kitlesel beyin ölümü!...