Ramazan arınma ayımız olsun
İçinde bulunduğumuz ve hızlı değişim ve dönüşümlerin gerçekleştiği dönemde, Türkiyeli Müslümanlar olarak kendimizi yeniden gözden geçirmenin, gelişen siyasal ve sosyal şartlara ilişkin yaklaşımlarımızı vahyin aydınlığında masaya yatırmanın gerekli olduğuna inanmaktayım. Kur’an’ın inzal olduğu ay olan ve hep “arınma ayı” olarak nitelendiregeldiğimiz Ramazan iklimi, böyle bir muhasebe ve arınma çabası için iyi bir fırsat olarak görülüp değerlendirilmelidir.
Şükrü Hüseyinoğlu
Kur’an vahyi, daha ilk inzal olan bölümlerinde Hz. Peygamber önderliğinde kendisine yönelen bir avuç insana, cahiliyeden kopup ayrılma ve her türlü cahiliye kirinden arınma çağrısında bulunuyordu. (Bkz. Müzzemmil 73/10, Müddessir 74 / 4-5)
Zira imanın ön şartı, her türlü cahiliye kirinden, bâtılın tüm biçim ve çeşitlerinden arınmak, tertemiz bir zihin ve kalple âlemlerin Rabbi’nin inşasına yönelmektir. Tıpkı bir binanın hafriyatı gibi imanın hafriyatının da iyi alınması gerekmektedir.
Bilindiği gibi İslam, kendisine yönelenleri kabulden önce redde çağırmaktadır. İslam’ın temeli tevhid akidesi, yüce Allah’ın yegane ilah oluşunun tasdikinden önce, tüm sahte ilahların reddinin ilanını öngörmektedir.
İlk Kur’an nesli bu şekilde İslam’a yönelmiş, red ve kabullerinde tercihlerini net olarak ortaya koymuşlardır. Rabbani olmayan tüm anlayış ve değer yargılarını kesin olarak reddetmiş, cahiliyenin farklı biçimlerde zihin ve kalplerine sızmasına müsaade etmemişlerdir.
İmanın ve ona dayalı İslami kimliğin her türlü cahiliye kirinden arındırılmış bir zemin üzerine bina edilmesi kadar, bu şekilde muhafazası da çok önemlidir. İslami kimlik, bâtılın tüm biçim ve tonlarından titizlikle korunmalıdır.
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar… İşte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.” (En’am 6 / 82)
Evet, iman etmekle her şey bitmiyor. İmanın her türlü bâtıl anlayış ve yaklaşımın sızmasına karşı muhafazası da gerekiyor.
İçinde bulunduğumuz ve hızlı değişim ve dönüşümlerin gerçekleştiği dönemde, Türkiyeli Müslümanlar olarak bu açıdan kendimizi yeniden gözden geçirmenin, gelişen siyasal ve sosyal şartlara ilişkin yaklaşımlarımızı vahyin aydınlığında masaya yatırmanın gerekli olduğuna inanmaktayım.
Kur’an’ın inzal olduğu ay olan ve hep “arınma ayı” olarak nitelendiregeldiğimiz Ramazan iklimi, böyle bir muhasebe ve arınma çabası için iyi bir fırsat olarak görülüp değerlendirilmelidir.
Şayet, bugün kendilerini “İslami kuruluşlar” olarak nitelendiren kimi oluşumlar "demokratik anayasa" talebinde bulunabiliyor, cahili sistemlerin yeniden yapılandırılması çabalarına omuz verebilecek bir noktaya gelmiş bulunuyorsa…
Şayet, Müslümanların yayın organlarında anarşizmden liberalizme çeşitli beşeri ideolojilerin propagandası yapılmaya başlanmışsa…
Müslümanların bildirilerinde, söz ve söylemlerinde İslamlaşma / Müslümanlaşma özlem ve çağrılarından çok, “demokratikleşme” vurgusu yer almaya başlamışsa…
Müslümanlar, mevcut sisteme alternatif İslami söylemleri hızla terk edip, “sistemin yeniden inşası” süreçlerinde saf tutmaya başlamış, ufuklarını sistem içi çözüm arayışlarıyla daraltır olmuşlarsa…
Vakit kaybetmeden bir muhasebe ve arınma ameliyesine ihtiyaç var demektir.
Gelin bu Ramazan ayını gerçek anlamda bir "arınma ayı" olarak idrak edelim, bir muhasebe ve diriliş ayı olarak ihya edelim.
(Not: Bu yazı ilk olarak 2010 Ramazanında Özgün Duruş gazetesinde yayınlanmıştır.)
-
ademoğlu 11-07-2013 11:10
arınmak ve sıyrılmak başarabilirisek bizlerin ufuklarını açaçaktır. fakat devamını dik duruşsuz gecirmek kadar acı olana yakalanmak nasip olmaz inşallah.