10-05-2013 16:37

Tek parti döneminin zulmü, mağarada çıktı

Tek partili dönemde, Türkiye`de Kur`an`ın öğrenilmesi ve okunmasının yasaklanması ile ilgili belgeler Diyarbakır`ın Silvan ilçesine bağlı Badıka bölgesinde bir kez daha somut olarak gün yüzüne çıktı.

Tek parti döneminin zulmü, mağarada çıktı

Tek partili dönemde, Türkiye'de Kur'an'ın öğrenilmesi ve okunması 24 yıl boyunca yasaklandı. Mevlit ve Arapça ezan okuyanlar, hapse gönderildi. 1936 yılında çıkartılan bir kanunla yüzlerce cami satıldı, binlerce medrese kapatıldı.

Elifba'ya suç unsuru muamelesi yapıldı. Dine ait her şeyin yasaklandığı bu dönem 1950 yılında Demokrat Parti'nin iktidara gelmesine kadar devam etti. Bütün ülkenin adeta açık bir cezaevine dönüştürülmesine şahit olanlar, yaşadıklarını bir çok kez anlattı. Bu zulüm, Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Badıka bölgesinde bir kez daha somut olarak gün yüzüne çıktı. Dağda hayvanlarını otlatan çobanlar, bir mağaranın içine gömülmüş onlarca Kur'an-ı Kerim, Elifba vemevlit buldu. Köylülerin, evlerindeki Arapça yazılı her şeyi torbalara doldurarak dağdaki mağaraya sakladığı anlaşıldı.

Silvan'a 25 kilometre mesafedeki dik kayalıkların bulunduğu dağlık alanındaki mağaraya saklanan dini kitaplar, bölgede çobanlık yapan vatandaşlar tarafından fark edildi. Mağaraya, yarım saat dağlık ve çalılık alanda yürüdükten sonra dik bir kayanın altından sürünerek girilebiliyor. Kur'an, elifba, mevlit ve ilmihal gibi onlarca Arapça kitap, duvarların arasına bırakılmış. Büyük kısmı çürüyen kitapları bulan çobanlar, eserleri poşetlere koyup kayaların üstüne çıkarmış. Mağaranın iç bölgede bulunan ve dış etkenlerden korunan bazı kitapların iç sayfaları ise hala sağlam. Mağarada Kur'an'ın yanı sıra Mela Huseynê Batê'nin Kürtçe mevlidi, Şafii İlmihali ve elifbalar bulunuyor.

ARAPÇA EZAN OKUYAN ÂLİMİN PARMAĞINI KESTİLER

Bölgedeki Zilan köyünde (Yeni Çağlar) ikamet eden 98 yaşındaki Sıddık Çakan, 1982 yılına kadar büyük zulüm gördüklerini anlatıyor. Yasaklı dönemde bir medrese aliminin Arapça ezan okuduğunu anlatan Çakan, yaşadıklarını şöyle dile getiriyor: "Bundan sonra kıyamet koptu. Askerler Arapça ezan okudu diye hocanın sol elinin işaret parmağını kesti. 'Sen o parmağını kulağına dayayıp ezan okudun' dediler. 1980 darbesinden sonra da referanduma 'hayır' dediğimiz için günlerce işkence gördük. Annem çok iyi Kur'an okurdu. Kur'an'ı sakladığı yerden çıkartır, beni dama gönderip nöbetçi olarak bırakırdı. Askeriyenin korkusundan gizliden okurduk. Açıktan okumak mümkün değildi. Askerler birini Kur'an okurken yakaladıkları zaman gözaltına alır, döverlerdi. Bir gün köye geldiler. Köyde medrese vardı. Alimlerin sarıklarını toplayıp yolun üzerinde ateşe verdiler. Sonra bu âlimlerin sakallarını yoldular. Sakalsız olacaksınız ve şapka giyeceksiniz diyorlardı. Evlerini arayıp Kur'an'larını topluyorlardı. O yüzden köy halkı Kur'an'ları götürüp çevredeki mağaralara, büyük taşların altına saklıyordu."

TÜRKÇE EZANI ANLAMIYORDUK

Ünal köyünde (Mameka) ikamet eden 105 yaşındaki Mehmet Ali Aslan ise Kur'an yasaklandığı, camilerin depo olarak kullanıldığı dönemde Diyarbakır'da vatani görevini yapıyormuş. Tanık olduğu dönemi şöyle anlatıyor: "O dönemde Kur'an yasaklandığı gibi kadınların ve erkeklerin kıyafetlerine de müdahale ediyorlardı. 1940 yılında Diyarbakır'da askerdim. Diyarbakır'da bütün camileri kapatmışlardı, Arapça ezan okunmuyordu. Birkaç tanesinde Türkçe ezan okutuluyordu ama biz anlamıyorduk. Çünkü Türkçe bilmiyorduk. Bir jandarma eri bütün köyü teslim almaya yetiyordu. Halka büyük zulüm yapılıyordu. Sonra Adnan Menderes iktidara geldi, biraz rahatlama oldu. "

12 EYLÜL'DE DE ZULÜM GÖRMÜŞLER

Diyarbakır'da din görevlisi olarak çalışan Silvanlı Mele Ali Zîlanî'nin oğlu Abdulvasi Yaz, yüzlerce talebe yetiştiren babasının hem tek partili dönemde, hem de 1980 darbesinde zulüm gördüğünü dile getiriyor. 1980 darbesinden sonra yapılan referanduma 'hayır' dedikleri için sürekli baskı gördüklerini anlatan Yaz, "Babam bölgenin büyük âlimlerindendi. O dönem cuntaya karşı dik durdu ve darbe anayasasına evet demedi. Bunun için gözaltına aldılar, sakallarını yoldular. Bizim eğitim gördüğümüz medreseye sürekli asker gelir, suç delili yani dini kitaplar ararlardı. Benim Kur'an ayetlerinden oluşan bir risalem vardı. O dönemde Silvan'da bir dükkana saklamıştım. 1995 yılında o risaleyi çıkardım şu an görev yaptığım camide çoğu zaman hutbede okuyorum." diye konuştu.

(Kaynak: Haber 7)

 

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !