01-12-2012 18:35

Tokat`ta NATO ve Patriot protestosu

TOKAD ve Eğitim İlke-Sen, Tokat Yeraltı Çarşısı üzerinde bir eylem düzenleyerek NATO’nun Suriye sınırına patriot füzelerini konuşlandırmasını, İzmir NATO Kara Karargâhının faaliyete geçmesini ve Kürecik NATO radarını protesto etti.

Tokat`ta NATO ve Patriot protestosu

TOKAD ve Eğitim İlke-Sen, Tokat Yeraltı Çarşısı üzerinde bir eylem düzenleyerek NATO’nun Suriye sınırına patriot füzelerini konuşlandırmasını, İzmir NATO Kara Karargâhının faaliyete geçmesini ve Kürecik NATO radarını protesto etti.

Eylemin açılışında konuşan Eğitim İlke-Sen yöneticilerinden Ahmet Örs, Türkiye’nin NATO’nun ileri karakolu haline getirilmeye çalışıldığını, NATO’nun Ortadoğu’daki Müslüman halkların geleceğini kuşatmasına izin vermeyeceklerini söyledi ve Türkiye’nin NATO toprağı olduğunu söyleyen başbakanı eleştirdi.

Topluluk adına basın açıklamasını ise Özgür Yazarlar Birliği başkan yardımcısı Mustafa Kıyak okudu. Mustafa Kıyak açıklamasında, küresel kapitalizmin jandarması olan kirli ittifak NATO ile Türkiye hükümetlerinin uzun yıllardır iyi ilişkiler içinde olduğunu, AKP iktidarında karşılıklı ilişkilerin çok daha ileriye taşındığını söyledikten sonra “Daha geçen yıl Libya’ya müdahale ederek ülkenin zenginliklerini batılı ülkelere açan cinayet ve terör şebekesi NATO, Afganistan’da yıllardır yoksul ve mazlum kardeşlerimizi bombalıyor; her gün onlarca Müslümanı katlediyor. Bu cinayet şebekesi bugün Anadolu’yu tamamen teslim almak istiyor. İslam dünyasını hedef alan NATO, Türkiye’yi kendisine bir füze rampası, bir savaş üssü olarak hazırlamaktadır. Doğu dünyasıyla rekabet etmek için Türkiye’yi bir karakol gibi cephenin ileri hattına konumlandırmaktadır. İsrail’i güvene almak ve coğrafyasını sömürüye açmak için İran’ı açık hedef haline getirerek Türkiye’yi Malatya’ya füze kalkanı kurmaktan tutun da ambargoya zorlamaya kadar bütünüyle İran’la karşı karşıya getirmiştir.” dedi.

Emperyalist Avrupa ülkelerini ve İsrail’i koruyacak füze kalkanı için NATO radarının Malatya Kürecik’e kurulduğunu; NATO Kara Karargâhının İzmir’de faaliyete geçtiğini; İncirlik üssünün öteden beri NATO’nun en büyük gücü Amerika’nın elinde olduğunu; ülkenin birçok yerinde irili ufaklı NATO radarlarının faaliyette olduğunun herkes tarafından bilinen ve medyada yer bulan bir gerçek olduğunu hatırlatan Kıyak, “Bütün bunların yanına şimdi de Türkiye’nin Suriye sınır hattına konuşlandırılacak patriotlar eklendi.” dedi ve sözlerini “Başbakanın ikide bir Türkiye’nin NATO toprağı olduğunu söylemesini açıkça kınıyoruz. Türkiye’nin NATO üyeliği eskilere dayanabilir ancak bu kirli ittifaka bu kadar gönülden bir teslimiyet zilletten başka bir şey değildir. Çeşitli vesilelerle Allah’a bağlı olduklarını dile getirip de sık sık ülke olarak NATO’ya ait olduklarını vurgulayanlara soruyoruz: Siz gerçekte kime bağlısınız? Adaleti emreden, zulüm ve sömürüyü yasaklayan Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mı; yoksa zalim, katil ve emperyalistlerin terör şebekesi NATO’ya mı? Bu iki karşıt gücün her ikisine birlikte bağlı ve ait olmak mümkün müdür?” diye sürdürdü.

Ortadoğu’yu kontrol altında tutmak isteyen ABD ve İsrail öncülüğündeki şer cephesinin NATO şemsiyesi altında Anadolu’yu tamamıyla kendisine askeri üs olarak kullanmak istediklerini söyleyen Mustafa Kıyak,  Gazze’ye her defasında vahşice saldıran İsrail’i, Hamas ve İslami Cihad’ın füzelerinden koruyan demir kubbe savunma sisteminin Malatya-Kürecik’teki radar üssünden yardım aldığını vurgulayarak “Kürecik’te radar üssü kurduranlar ise gidip Gazze’de gözyaşı döküyor.” dedi.

Kürecik, İncirlik ve İzmir’deki NATO üslerinin hemen kapatılmasını, patriotların daha getirilmeden def edilip gönderilmesini, Ortadoğu’daki Müslüman halkların kendi geleceklerini kendi iradeleriyle belirlemelerini ve Türkiye’nin bir an önce NATO’dan ayrılmasını isteyen Mustafa Kıyak açıklamasını şöyle bitirdi: “İslami çevreleri, bütün haysiyetli insanları, anti-emperyalist çevreleri AKP hükümetinin batı ve NATO yanlısı, savaş çığırtkanı siyasetine karşı durmaya çağırıyoruz. Muhtemel korkularla değil mevcut tehlikelerle yüzleşelim! Bu tehlikeli gidişe dur diyelim! Ortadoğu’nun, içinden çıkamayacağı yeni felaketlere sürüklenmesine izin vermeyelim! Unutmayalım Allah adaleti emreder, zulümden, haksızlıktan bizi sakındırır.”

Basın açıklaması sırasında “Kürecik-İzmir-İncirlik, Şimdi de Patriotlar, Türkiye NATO’nun Savaş üssü Oluyor!” ile “Terrorist NATO, Get Out Of The Middle East” pankartları ile “İncirlik-İzmir Kürecik, Şimdi de Patriotlar, NATO’ya Hayır!”, “Katil NATO’ya Hayır!”, “Türkiye NATO’dan Ayrılsın!”, “Emperyalist NATO’ya da Katil Füzelerine de Hayır!”, “Ne NATO, Ne Kalkan, İsrail’e Kalkan Olma!”, “NATO’nun Füze Kalkanı İslam Halklarını Vuracak!”, “Terrorist NATO, Get Out Of Malatya/İzmir” dövizleri taşınırken “Türkiye NATO’dan Ayrılsın, Uyan Diren Özgürleş, Katil NATO Türkiye’den Defol, NATO’ya Asker Olmayacağız, Katil NATO Afganistan’dan Defol, Katil NATO Malatya’dan Defol, Katil NATO İzmir’den Defol, NATO Radarı İsrail’in Kalkanı” sloganları atılıp tekbirler getirildi. Eylem sonunda NATO ve ABD bayrakları ateşe verildi.

(Haber: Mustafa Özeke / Tokat) )

YORUMLAR
  • HUSEYIN SASMAZ   06-12-2012 11:18

    Osman Yıldız Suriye konusu yaklaşık iki yıldır değişmeyen gündem maddesi olarak yerini korurken iki haftadır da Türkiye’ye yerleştirilmek istenen Patriotlar gündemi meşgul etmektedir. Son gelinen aşamada tüm bunlar ne anlam ifade etmektedir. Suriye: Suriye’de yaşanan gelişmeler bugün tüm İslam ümmetinin imtihandan geçirildiği bir mesele halini almıştır. Maalesef kundaktaki bebeklere varana kadar insanlara kan banyosu yaptıran vahşi, laik Baas rejimi yaklaşık iki yıl olmasına rağmen hala ayakta durmaktadır. Onu ayakta tutan hiç şüphesiz Kafir ABD ve bölgede onunla işbirliği içerisinde olan devletler olduğunda ise şüphe yoktur. Suriye’de ki devrimi çalmaya yönelik ABD’nin bir çok girişimi olmasına rağmen her seferinde siyasi bilinç ve basirete sahip olan Suriye’de ki devrimci liderler onun bu kürtaj girişimlerini sonuçsuz bırakmışlardır. Hillary Clinton’ın “Ulusal Konsey yalnız başına muhalefeti temsil etmeye elverişli değildir” açıklaması ile birlikte kendi başarısızlığı olan SUK (Suriye Ulusal Konsey) girişimini böylece tasfiye ederek yeni bir oluşum için düğmeye basmıştır. ABD’nin Şam Büyükelçisi olan Robert Ford planını Riyad Seyf planı olarak değiştirip yeni bir oluşum için çalışmalara başlamış ve Katar’da yapılan toplantının akabinde “Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Koalisyonu”nu (SDMK) kurmuşlardır. Bu Konsey’den daha sonra Geçici bir Hükümet ve Askeri bir yapı oluşturulmak istenmektedir. Suriye kıyamı; vahşi Baas rejimine Batı’nın kültür ve hadaratına yönelik bir ayaklanma olduğu için planda değişikliğe giden ABD, yeni oluşturduğu Koalisyonun başına da eski bir imam olan Muaz El Hatib’i getirdi. Hatib Katar’da yapılan son toplantının ardından yaptığı konuşmada “medeni devlet” (demokratik) istediklerini ve Suriye halkından da kendilerini tanımaları yönünde çağrıda bulunarak, hızını alamamış ve Cuma ismi olarak da “Obama korkma biz bu Koalisyonu tanıyoruz” isminin verilmesini istemiştir. Gerek daha önce kurulan SUK olsun gerekse yeni oluşturulan SDMK olsun ikisi de izzet ve şerefi, yardım ve zaferi Allah (Subhanehu ve Teala)’dan değil, kafir Batı ve işbirlikçileri olan bölge devletlerinde aramaktadırlar. Muaz El Hatib’in geçmişte bir takım güzel hasletlerinin olması bu şer Koalisyonunu temize çıkarır mı? Medeni bir devlet kurmayı “İmam” Suriye halkına sordu mu acaba? Suriye halkı meydanlarda demokrasi diye ne zaman slogan attılar? Bu Koalisyon’da diğer SUK’un devamı niteliğindedir. O halde Türkiye’deki İslam’i cemaat, grup ve STK’lar bu tuzağı neden görmüyor ya da görmek istemiyor. Kaldı ki Suriye’de mücadele eden devrimci liderler bu Koalisyona gereken cevabı geçtiğimiz haftalarda vermediler mi? O halde, devrimi tırnaklarıyla kazıyan Suriye halkına, bizde ABD ve bölge devletleri gibi mi bakacağız? Şöyle mi diyeceğiz? Eğer siz Laik demokratik bir geçiş sürecini kabul etmezseniz sizi bizlerde tanımayız ve fitne olarak kabul ederiz. Böyle mi diyeceğiz? Irak’tan, Taliban’dan, Cemalettin Kaplan’dan örnekler vererek Müslümanların hiçbir şeye güç yetiremeyeceği anlayışını mı pazarlayacağız? Suriye’de İslam Devleti kurmak için mücadele ettiğini ilan eden kardeşlerimize paniğe kapılarak sadece maslahat ilişkisi ile Suriye’ye bakan devletler gibi mi davranacağız? Subhanallah… Velhasıl bu Koalisyon Suriye halkının cinsinden değildir. Suriye halkının “Allah (Subhanehu ve Teala)’dan başka kimseye secde etmeyeceğiz” sözünün ne anlama geldiğini de anlayamazlar. Patriot Füzeleri: Konu ile ilgili ilk bilgi Reuters gazetesinden geldi. Başbakan Erdoğan’a bu soru sorulunca “Sağır duymaz uydurur cinsinden Reuters böyle bir haber yapıyor” diye cevap verdi. Ardından Başbakan Erdoğan, "Füzeyi alma noktasındaki karar verici makam biziz. Benim böyle bir şeyden haberim yok" dedi. Konuyla ilgili açıklama yapan Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise “NATO'nun her türlü riske karşı alınabilecek önlemleri değerlendirdiğini” söyledi. Davutoğlu açıklamasında “bu tür risklere karşı bazen talep etmeden de önlemlerin alınmasının normal olduğunu” söyledi. Gerek Türk jetinin düşürülmesinde gerekse Akçakale saldırılarında NATO 4. Madde kapsamında toplanmış ve bu girişimleri kendisine yönelik bir tehlike olarak görmemiştir. O halde ne oldu da NATO Türkiye’deki yöneticilere sorma gereği dahi hissetmeden böyle bir karar aldı? Konuyu daha iyi anlamak için 2010 yılında Portekiz'in başkenti Lizbon'da NATO ülkelerinin katıldığı zirveye ve onun siyasi sonuçlarına bakarsak daha iyi anlaşılacağı kanaatindeyim. Bu zirvede ABD kendi hegemonyasını özellikle Batı Avrupa’ya dayatmış ve Rusya’nın da kendisine yönelik tepkisini hafifletmiş olarak çıkmıştır. Füze kalkanı projesi, Amerika'nın Avrupa üzerinde tam bir hegemonya kurmasına yönelik bir sistem olmakla birlikte İslami beldelere yönelikte bir plandır. Müslümanlara yönelik olan bu planın daha önce Füze Kalkanı bugünde Patriot’ların Türkiye’ye kurulmasıyla işleme konulduğunu görüyoruz. Körfez savaşı ve Irak’ın işgaliyle daha öncede iki defa kurulan Patriot’lerin yeni algıladığı tehdit gerçekten nedir? Suriye’deki direnişçilerin ellerindeki hafif silahlarla bile köşeye sıkıştırdığı Baas rejimi gerçekten Türkiye ve NATO için tehlike midir? Tüm bu gelişmeler Suriye’deki yükselen İslami arzunun neticesi gereğidir. Suriye’de İslam’ın bir hayat nizamı olarak tekrar dönme sancılarının başlamasının neticesinde yaşanmaktadır. Yani NATO’nun tehlike olarak gördüğü İslam’ın et ve kemiğe bürünerek onun tatbik metodu olan Hilafet devletinin doğuşunun çok yakın olduğunu hissetmesidir. Bu yüzden hem askeri hem de siyasi çalışmalarını hızlandırmıştır. Beşşar Esed’e alternatifi olmadığı için Kafir Batı bugüne kadar mühlet üstüne mühlet verdi. En son Robert Ford’un yaptığı planla birlikte bir koalisyon oluştu ve bu koalisyona para, bilgi, uzman gibi kapılar açıldı. Ayrıca bu koalisyonun reklam ve propagandasını yapmaya başladılar. Meşruiyet sağlamak için ise, bölgesel ve Uluslararası konferanslar düzenlemeye ardından, meşruiyet sağlandıktan sonra BM ve Güvenlik Konseyi gibi kuruluşlarda kararlar çıkmaya başlar. Başbakan Erdoğan bir takım hamasi söylemlerle işlediği bu cürümün üzerini örtmeye çalışmakta ve mugalata yapmaktadır. Şunu çok iyi bilmelidir ki artık Müslümanların bu hamasi söylemlere karnı toktur ve inandırıcılığı da kalmamıştır. kokludegisim