Toplumun ahlakı bu programlara mı emanet?
Televizyon kanallarında her gün yeni bir formatta başlayan ve ahlak, vicdan, gelenek, görenek, din gibi değerlerin hiçbirini dikkate almayan programlar toplumsal yapıyı bozarken, safi duyguları sömürüp yozlaşmaya sebebiyet veriyor.
Televizyonlarda her gün onlarcası yayınlanan evlendirme programları ve yarışma kılıfı altında sunulan özel hayatın ve mahremiyetin ortadan kalktığı ve hiçbir değerin önemsenmediği programlar topluma dayatılıyor. Bu tarz programların özellikle kendine muhafazakâr bir görünüm çizen iktidar medyasında yer alması da ayrı bir çelişki. Kısmetse olur, Göz6, Aşk Kafe, gibi programlarla özellikle gençler hedef alınırken, diğer evlendirme programlarıyla toplumun her kesimine yanlışlıklarla dolu bir hayat tarzı dikte ediliyor. Aslında, ne dini olarak doğru olan, ne de gelenek ve göreneklere uyan bu programlar kutsal ve mahrem değerlere saldırı aracı haline geldi.
Samimiyetten uzak davranışlar
Meselâ, bir ev içinde 8 kadın ve 8 erkek yarışmacıdan oluşan bir yarışma olan Göz6, yabancı ve birbirine namahrem olan gençlerin her türlü ahlâksız davranışlarını meşrûlaştırarak normalleştiriyor. Yazar Ali Ural’ın da dediği gibi, “Herkesin seviyormuş gibi yaptığı, Ancak sevginin ne olduğunu pek az kimsenin bildiği bir zamanda yaşıyoruz.” Bu programlarda sevgi ve saygı kavramları yapmacık ve samimiyetten uzak bir hal alırken, aile içi bağlar koparılıyor. Aynı zamanda gençler ve aileler İslâmî değerlerden uzaklaştırılıyor.
Tesettürlü insanlar kullanılıyor
Son zamanlarda özellikle evlilik programlarında boy gösteren başörtülü ‘gelin adayları’ İslâmî hayat tarzına zarar verirken toplumdaki başörtüsüne olan bakışları da çirkinleştiriyor. Zaten modaya kurban edilmiş bir tesettür anlayışının yaygınlaştığı günümüzde, tesettürlü insanların televizyonlardaki davranışları bilinçli veya bilinçsiz olarak toplumda yaygınlaşıyor ve başörtüsünün temsil ettiği manaların çok ötesine geçiyor. Programlarda ki insanların davranışlarında İslâmî değerler olan kardeşlik, sevgi, saygı ve hoşgörü olmadığı gibi formatlar, birbirini kıracak, rencide edecek, birbirine zarar verecek ve aşağılayacak hareketler üzerine kurulu.
Hikayeler çıkar amaçlı kullanılıyor
Söz konusu raporda, kötü muameleye maruz kalmış kadınların yaşantılarının çıkar amaçlı kullanıldığı, özel hayatın açıkça ortaya konulduğu ve bunun sonucu olarak aile mahremiyetinin ortadan kaldırılmasının aile üyeleri arasında yeni çatışmalara zemin oluşturabileceği belirtilirken, aile içi olumsuzlukların açıkça ortaya konulması sonucunda, çocuk ve gençlerin, kendi öz anne-babalarına olan temel güven duygularının sarsılabileceğine dikkat çekiliyor. Bütün bu açıklamalardan da anlıyoruz ki bu tür programlar toplumsal temeli olmayan, sağlıklı ve huzurlu bir aile hayatının oluşmasına engel olan yapımlar.
Çocukların ve gençlerin ruh sağlığı tehlikede
Televizyonda Aile, Kadın ve Şiddet Eksenli Programlara İlişkin Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Danışma Kurulu’nun RTÜK için hazırladığı raporda, “Aile ve Kadın Eksenli programlar kapsamında, toplumun yoksulluk durumunun ve duygularının kötüye kullanıldığı, aile içi olumsuz ilişkilerin teşhir edildiği, böylece çocukların ve gençlerin ruh sağlığının olumsuz etkilendiği; ayrıca, programa katılan bireylerin aile mahremiyetlerinin de ortadan kaldırıldığı, bu tür programların çocuk ve gençlerde, “aile kurumuna” ilişkin olumsuz bir tutumun gelişmesine yol açabileceği” bildiriliyor.
Yeni Asya