Törüner: Kur`an faizi bu yüzden yasaklamış
Merkez Bankası eski Başkanı Yaman Törüner, ekonomik krizin çıkmaza soktuğu mevcut ekonomik sistemi sorguluyor. Törüner, mevcut sistemin faiz eksenli borçlanmaya dayalı olduğunu belirterek, `Avrupa ülkeleri öncelikle, borcun miktarını değil, faizini sorguluyor. “Kur’an”daki faizi günah sayan hükümler bu nedenle konulmuş, sanki.` yorumunda bulunuyor.`
Merkez Bankası eski Başkanı Yaman Törüner, ekonomik krizin çıkmaza soktuğu mevcut ekonomik sistemi sorguluyor. Törüner, mevcut sistemin faiz eksenli borçlanmaya dayalı olduğunu belirterek, "Artık, ekonomi dünyasında bakılması gereken en önemli veri, “borç stoku” haline geldi. Yalnız reel sektörün ve bankaların değil, hükümetlerin de borç stokları çok önemli. Osmanlı Devleti’ni “Avrupa’nın hasta adamı” yapan borçlanma batağına şimdi Avrupa ülkelerinin neredeyse tümü ve ABD’de saplanmış durumda. Yalnız, borcun büyüklüğü değil, ödenen faiz yüksekliği de ülkelerin ve şirketlerin geleceğini şekillendirecek. Bu nedenle, Avrupa ülkeleri öncelikle, borcun miktarını değil, faizini sorguluyor. “Kur’an”daki faizi günah sayan hükümler bu nedenle konulmuş, sanki." yorumunda bulunuyor.
İşte Törüner'in yazısı:
Ekonomik sistem topallıyor
Yaman Törüner / Akşam
Yaşadığımız global kriz, ekonomik modellerin, özellikle de ekonometrik modellemelerin neredeyse tamamen değerini yitirdiğini gösteriyor.
-Dünyadaki her ülkenin bir Merkez Bankası var. En gelişmiş ülkelerdekiler dahil tüm Merkez Bankaları, bu krizde hata yaptı. Neredeyse hepsi krizi öngöremedi ve krizi önlemeye yönelik tedbirler alamadı. Uluslararası ekonomiyi yönlendirmeye soyunan IMF, sınıfta kaldı. En övündükleri ülke olan Türkiye’de bile, önce Merkez Bankası politikalarını tenkit edip; daha sonra da tenkit ettikleri politikaları Merkez Bankası’na önermek zorunda kaldılar.
- Yanlış politikalar uygulayan yalnız Merkez Bankaları ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar değil. Artık geleneksel ekonomi teorileri ve ekonometrik modeller ülke büyümelerindeki devamlılığı, krizlerin önlenmesi için neler yapılacağını, piyasaların hangi yönde hareket edeceğini açıklayamıyor. Kısacası, ekonomi teorileri, ekonomilerin nasıl çalıştığını izah etmekten uzak kalmış durumda.
- Ekonomi politikalarının, ülkelerin büyümeleri, işsizliğin yok olması, insanlara daha iyi olanaklar sağlanması, özetle insanların mutlu olması için uğraşması gerekir. Oysa, günümüzün ekonomi politika ve programları, “enflasyon hedeflemesi”, “mali kural” konulması, “kur hedeflemesi”, “sıkı para politikası” gibi cilalı ve göstermelik tedbirler alınmasıyla uğraşıyor. Ekonomi bilimi! ve ekonomistler, maalesef kredi darboğazların nasıl aşılacağı ve günümüzün en şeffaf kurumları olan Merkez Bankalarının nasıl olup da yanlış istikametlere yönelebildikleri konularını incelemiyor. “Stres raporları” gibi göstermelik raporlamalarla sistemler kurtarılmaya çalışılıyor. Devletler hiç bir zaman kendilerini reel sektörün yerine koyamıyor.
Borç stoku konusuna dikkat
- Ekonomik mekanizmalar eskisi gibi işlemiyor. Örneğin, yaşanılan global krizin çıkış nedeni, kredilerin anormal biçimde arttırılarak reel sektörün aşırı borçlandırılması idi. Sonunda, ekonomik dalga tersine dönünce, özel sektörü ve bankaları kurtarmak adına devletlerden yardım istendi. Yani, fatura halka kesildi. Devletten yardım istenmesi durumu, 2000 krizinde bizim de başımıza gelmişti. Serbest piyasa ekonomisi ve liberal prensipler uyguladıklarını söyleyen hükümetler ve Merkez Bankaları, giderek kendilerini sosyalist uygulamalar içinde buldular.
- Artık, ekonomi dünyasında bakılması gereken en önemli veri, “borç stoku” haline geldi. Yalnız reel sektörün ve bankaların değil, hükümetlerin de borç stokları çok önemli. Osmanlı Devleti’ni “Avrupa’nın hasta adamı” yapan borçlanma batağına şimdi Avrupa ülkelerinin neredeyse tümü ve ABD’de saplanmış durumda. Yalnız, borcun büyüklüğü değil, ödenen faiz yüksekliği de ülkelerin ve şirketlerin geleceğini şekillendirecek. Bu nedenle, Avrupa ülkeleri öncelikle, borcun miktarını değil, faizini sorguluyor. “Kur’an”daki faizi günah sayan hükümler bu nedenle konulmuş, sanki. Merkez Bankalarının ve ekonomi otoritelerinin öncelikle bu konuya eğilmeleri gerekiyor.
Bu önemli konuya, yarın da devam edeceğim.