28-03-2012 22:11

Tüketim patlaması devam ediyor

Türkiye’de son yıllarda tüketicilerin artan harcama ve borçlanma miktarındaki artış dikkat çekmeye devam ediyor.

Tüketim patlaması devam ediyor

Tüketicilerin gelecek dönem kazançlarından yaptıkları ve temelde kredi kullanımına dayanan harcamalardaki artışa dair duyulan rahatsızlığın, son dönemde hükümetin en yetkili ağızlarından dile getirildiğini görüyoruz.

Bizlerde bir süredir vatandaşın kazandığından daha fazla harcama yaptığına dair uyarı niteliğindeki yazılarımızı buradan sizlerle paylaşıyoruz. İlk olarak Dünya Bülteni’nde 2010 yılının son gününde kaleme aldığımız  “Vatandaş yeni yıla borçlu giriyor” başlıklı haber analiz yazısında yaşanan rahatsız edici bu duruma değinmiştik.

Kazanılandan fazlası harcanıyor

Hükümetin en yetkili ağızlarından tüketicilerin kazandığından daha fazlasını harcadığına dair yapılan uyarılara rağmen, vatandaşa göreceli olarak düşük gelen uzun vadeli faiz oranları, kredi kartlarında uzun vadeli peşin fiyatına satış kampanyaları, Türkiye’nin pazar olarak canlı ve diri bir konumda olması gibi nedenlerle ekonomi yönetimi bu rahatsız edici duruma karşı aksiyon al/a/mıyor.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “Halkın yüzde 45’i gelirinden fazla harcıyor. Olmayan parayı harcıyoruz” diye açıklama yapmasına rağmen, hükümetin şimdilik bu konuyla alakalı olarak kredi kartlarında limit kısıtlaması dışında bir aksiyon almadığını belirtelim.

Makro ekonomiye etkisi anlamında, kişi başı borçluluk oranı diğer ülkelerle karşılaştırıldığında cari durum rahatsız edici boyutlarda değildir. Ancak bu hızla tüketicilerin borçluluk oranlarındaki artışın devam etmesi önümüzdeki yıllarda sıkıntı oluşturabilir. Çünkü Türkiye’de tasarruf oranı düşerken, harcama oranında artış yaşanmaktadır.

Tasarruf oranı düşerken, tüketici harcamalarının artması ekonomi adına sıkıntılı bir durumdur. Türkiye’de son yıllarda yaşandığı gibi, bu ikisinin arasındaki makasın açılması ileriki dönemlerde makro ekonomik yapıda istenmeyen durumların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Tasarruf oranı 1980 darbesindeki seviyeye geriledi

Türkiye’deki tasarruf eksikliği son günlerde hükümet kadar dünya kamuoyunun da gündemine girmiş bulunuyor.

Dünya Bankası ekonomistlerinin Türkiye’ye ilişkin yazmış oldukları raporda, Türkiye’deki tasarruf oranının son 30 yılın en düşük seviyesine indiği açıklanmıştır. Dünya Bankası’nın raporunda “Türkiye’de tasarrufların milli gelire oranı 2010 sonu itibariyle yüzde 12,7’ye gerilemiştir. Bu rakam, Türkiye’nin 1980 döneminde gördüğü seviyededir. Türkiye’nin genç nüfusu tasarrufa değil, tüketime meyillidir”  denilmiştir.

Düşük tasarruf değil, “tasarruf açığı”

Kanaatimizce, Dünya Bankası’nın raporunda çok önemli bir vurgunun altının çizilmesi gerekiyor. Türkiye’nin tasarruf oranının ele alındığı raporda, düşük tasarruf oranı denilmiyor. Dünya Bankası’nın raporunda “tasarruf açığı” deniliyor. Bu iki vurgu birbirinden oldukça farklıdır.

Tasarruf açığının olması durumda, dış sermayeye her zaman ihtiyaç duyarsınız. Yani ekonominin dönmesi ve gerekli büyümeyi sağlamanız için sürekli bir dış finansman kaynağına ihtiyacınız olacaktır. Tıpkı uzun yıllardır Türkiye’nin kronik olarak yaşadığı gibi…

Son günlerde Türkiye’nin tasarruf dengesi sadece Dünya Bankası’nın ya da hükümetin gündeminde değil. Uluslararası kredi derecelendirme kurulusu Standart & Poor's da (S&P) Türkiye ekonomisinin dış tasarruflara aşırı bağımlı olduğunu açıkladı.

Son rakamlar nasıl

Tüm uyarılara rağmen tüketicinin borcunda bir daralma yaşanmıyor. Başbakanın “bu tüketim çılgınlığı böyle devam edemez” demesine ve hükümet yetkililerinin her fırsatta artan tüketici harcamalarına atıfta bulunarak ”kazandığımızdan fazlasını harcıyoruz” demesine rağmen açıklanan rakamlar tüketicinin borcunun büyümeye devam ettiğini gösteriyor.

Mart ayının ilk haftası itibariyle, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) verilerine göre; tüketicilerin borcu 226 milyar lirayı aşmış durumda.

Mart ayı itibariyle tüketicilerin bankalardan kullandığı kredi miktarı önceki yılın aynı dönemine göre 33,8 milyar liralık ve yüzde 24’lük artışla 170 milyar lirayı aşarken, kredi kartı harcamaları da 56 milyar lirayı aşmış durumda.

Son bir hatırlatma ile yazımızı sonlandıralım.

Bugün dünya ekonomisinin üretim gücü olarak gösterilen ve son ekonomik krizde en az hasarla etkilenen Asya ekonomilerinin karakteristik yapısı, güçlü ve yüksek tasarruf oranlarına sahip olmalarıdır. Aynı şekilde krizden en fazla hasar gören ülkeler incelendiğinde de bunların çok düşük tasarruf oranlarına ya da tasarruf açığına sahip ülkeler oldukları görülecektir…

(Haber Analiz: Fevzi Öztürk / Dünya Bülteni)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !