Uludere katliamının görgü tanığı konuştu
Servet Encü: Bugün ben gitmesem yarın giderim. Yani bir köy gitmese diğer köy gider. Bu iş bizim işimizdir. Bu işi babamız yapmış, dedemiz yapmış hatta atalarımız yapmışlar. Bu gelenek yüz yıldan beridir devam ediyor. Biz fakirlikten dolayı gidiyoruz. Milletimizin buradaki geliri yok, onun için sırf 50 TL kazanmak için bu işi yapıyoruz. Biz sınır ötesinden mazot ve çaydan başka bir şey getirmiyoruz. Bu geçiş yolundan bizden başka kimse gitmiyor. Hepsi bizim buradaki milletimiz gidiyor.
Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) Köyü'nde meydana gelen hava saldırısı kapsamında 35 köylü hayatını kaybetti. Toplam 36 köylünün Irak sınırına gidip "kaçakçılık" yapıldığı akşam, F16'lar tarafından PKK'lı zannedilen köylülere bomba yağdı. Yapılan bombardıman sonucu 35 kişi hayatını kaybetti.
Sabahleyin köylülerin gidip bakmaları ile bunların PKK'lı olmadığı ve Ortasu Köyü'nden "kaçakçılığa" giden köylüler olduğu ortaya çıktı. Kaçakçılığa giden 36 vatandaştan sağ olarak kurtulan sadece Servet Encü oldu. O akşam grupla "kaçakçılığa" giden Servet Encü, yıllardan beri bu işi yaptıklarını söyledi.
Buradaki köylüler arasında hiç bir farkın olmadığını söyleyen Servet Encü, "Bugün ben gitmesem yarın giderim. Yani bir köy gitmese diğer köy gider. Bu iş bizim işimizdir. Bu işi babamız yapmış, dedemiz yapmış hatta atalarımız yapmışlar. Bu gelenek yüz yıldan beridir devam ediyor. Biz fakirlikten dolayı gidiyoruz. Milletimizin buradaki geliri yok, onun için sırf 50 TL kazanmak için bu işi yapıyoruz. Biz sınır ötesinden mazot ve çaydan başka bir şey getirmiyoruz. Bu geçiş yolundan bizden başka kimse gitmiyor. Hepsi bizim buradaki milletimiz gidiyor.
Yıllardan beri aynı patika yolunu kullanıyoruz. Irak tarafındaki tüccarlar kendi arabalarıyla eşyaları sınıra getiriyorlar. Biz de bu taraftan gidip onlardan alıyoruz, bazen iki üç kilometre sınırı geçiyoruz, eşyaları aldığımız yer ve köyün arasındaki mesafe yaklaşık 2 saat 30 dakikadır. Bizim hakkımızda diyorlar; Sina veya Haftanin bölgesine gidiyorlar. Ama öyle bir şey yok. Irak tüccarları bizim için eşyaları sınıra getiriyor. Biz de bu taraftan gidip alıyoruz. Biz her zaman gidiyoruz. 15 yıldan beridir gidiyoruz. Sınır kesimi her zaman açıktır. Bazen askerler gelip yakalıyordu bezen de gelmiyordu. Şimdi de o geçiş güzergâhı açıktır. O geçişte yaklaşık 4-5 tane geçiş yolu var. Askerler bir geçiş yolunu kapatırken diğerinden geliyorduk." diye konuştu.
"KÖYLÜLER BİZİ UYARDI BİZ DİNLEMEDİK"
Kaçakçılıktan dönerken, köylülerin, askerlerin yolu kapattığını, gelmemelerini istediğini belirten Encü, köylüleri dinlemediklerini ifade etti. Tanık Servet Encü, "Biz o akşam kendi akrabamızla ve köylümüzle yola çıktık. Oraya vardığımızda eşyalarımızı aldık, dönmeye başladık. Sınırın sıfır noktasına vardığımızda köylüler bizi telefonla aradılar, yolların askerler tarafından tutulduğunu belirttiler. Askerler araçlarla üst bölgeye gelmişler, gelmeyin dediler. Biz de dedik, bizde silah falan yok iki bidon mazot var. Köylülerin sözünü dinlemedik ve yolumuza devam etik. Askerler yolumuzu kestiler. Geri dönmeye başladık. Bu esnada F16 jetleri geldi bizi bombaladı. Arkadaşlarım hepsi öldü.
Sadece ben sağ kurtuldum. Bir arkadaşımız yaralandı ikisi de geri Irak tarafına kaçtı. Ben de arkadaşlarımın arkasında geliyordum. Aramızda 50 metre vardı. Bombardımanın etkisi ile geri yokuşa düştüm ve yuvarlanmaya başladım. Tekrar bombalama devam etti. Üç sefer bombalama oldu. Ben karın içinden kendimi saklamaya çalıştım. Daha sonra hemen telefona sarılarak köylülere haber verdim. Köylüler olay yerine geldiler.
Köylüler olay yerine geldiği zaman korkunç bir manzarayla karşıladılar. Sanki insanları benzinle yakmışsın bütün cesetler yanmışlardı. Cesetlerin parçaları her biri ayrı ayrı olmuştu. İlk hava saldırısında gruptan yarısı ölürken, diğer grup kendini kayalıkların arasına sakladı ve ikinci hava saldırısında kayalıklarla beraber yerin dibine girdiler ve köylüler kazma kürek getirerek onları yerin dibinden çıkardılar. Jetler öyle bir bombalar kullanmış ki ölen kişilerin beyinleri patlamıştı.
Ölen kişilerin arasında 12 yaşında çocuk vardı, 14 yaşında çocuk vardı, öğrenciler vardı, 17 yaşında gencecik yaşta insanlar vardı. Onların içinde en büyüğü bendim ben de 31 yaşındayım. Diğerleri hepsi benden küçüktü. Hepsi de örgenciydi, okul masraflarını çıkartmak için o yola başvurdular. Kimisi Bitlis'te okuyor, kimisi Diyarbakır'da okuyordu." şeklinde konuştu.
"ÖNCEKİ AKŞAMLAR 100 KATIRLA GİDİYORDUK"
Servet Encü, en az giden grubun o akşam olduğunu ifade ederek, diğer akşamlar da bazen 100 bazen de 150 katırla gittiklerini söyledi. Servet Encü, "O geçiş yolu 100 yıldan beridir kullanılıyor. O yol PKK yolu değildi. Sadece ticaret yoluydu. Bize demesin yanlış anlaşılma sonucu bombaladık. Bu yanlışı niye daha önce yapmıyorlardı asker. Çünkü yıllardan beri gidip geliyoruz. Daha önce bazen asker yolu kapatıyordu.
100 katırdan fazla yakalayıp karakola götürüyorlardı. Köylülerin getirdiği eşyalara el konuluyordu. Bu sefer farklı yaptılar. Bu köylülerin sınırı geçip sigara ve mazot getirdiğini herkes biliyordu. Asker de biliyordu. Kimse mazeret üretmesin. Kaymakam da biliyor, komutan da biliyor, herkes biliyor. Genelkurmay heronları gelip tespit ediyor. O çekilen görüntüler katırın yükünde ne olduğunu biliyor. Onlar da biliyor.
PKK hiç bir zaman 100 katırla gelmez. PKK, ancak 6-7 katırla gelir. Devlet yetkililerinden şu ana kadar hiç kimse ne beni aramış ne de beni yanına çağırmış. Bizimle ilgilenenler, bize yardım edenler sadece milletimizdir. Bazı devlet yetkileri köyde sadece bir aileyi ziyaret ettiler, geri kalan 34 aileye başsağlığında bulunmadılar." ifadelerini kullandı.
Son olarak yetkilere seslenen Servet Encü, '35 kişinin anası ağladı başka kimsenin anası ağlamasın' dedi. Servet Encü şöyle konuştu: "Bu ölen kişilerin hakları verilsin. Artık jetler bizi vurmasın. Bu zaman eski zaman değil. Telefon, televizyon, internet her şey artık mevcuttur. Hiç kimse yaptığı şeyi saklayamaz. Üç bakan köye geldi, olayda ölen bir aileyle görüştü. Bizi çağırmadı, yanımıza gelmedi. Beni çağırsaydı ben konuşacaktım. Ama yanımıza gelmedi. Allah, bu 40 kişinin içinde beni sağ bıraktı. Onların hakkını aramak için bana bir şey olmadı. Bu da Allah'ın takdiridir. Allah isteseydi orda 35 değil 36 kişi ölecekti. Ama ben sağ kurtuldum."(İslam ve Hayat / Timetürk)