21-12-2017 12:25

Yargıtay`ın, 58 Hizb-ut Tahrirli Müslümana verilen 285 yıllık cezaları onaylanmasına tepki

Yargıtay 16. Ceza Dairesi`nin muhtelif dört dosyadan 58 Hizb-ut Tahrirli hakkında verilen 285 yıllık cezaları onaylanması konusunda Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Ofisi `Yargı, Müslümanlara Yönelik Yargısız İnfazlarına Devam Ediyor` başlıklı bir basın açıklaması yayınladı.

Yargıtay`ın, 58 Hizb-ut Tahrirli Müslümana verilen 285 yıllık cezaları onaylanmasına tepki

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Ofisi "Altın Çağını Yaşayan" Yargı, Müslümanlara Yönelik Yargısız İnfazlarına Devam Ediyor” başlıklı ‘Basın Açıklaması’ yayımladı.

Yapılan açıklamada; “Özellikle AK Parti iktidarları döneminde hukuksuz uygulamalar katlanarak devam etmektedir. Zira yargının neredeyse sil baştan dizayn edildiği 15 Temmuz sürecinden sonra Yargıtay 16. Ceza Dairesi, selefi olan ve üyeleri “FETÖ” suçlamaları ile şu an yargılanan meşhur 9. Ceza Dairesini aratmayan kararlara imza atmaktadır.”

Yapılan tüm temyiz başvurularına rağmen Yargıtay 16. Ceza Dairesi, muhtelif dört dosyadan 58 Hizb-ut Tahrirli hakkında hukuka aykırı şekilde verilen 285 yıllık cezaları onaylamıştır.” ifadelerine yer verildi.

İşte o açıklama;

"Altın Çağını Yaşayan" Yargı, Müslümanlara Yönelik Yargısız İnfazlarına Devam Ediyor

İstiklal Mahkemelerinden günümüze kadar adeta gelenek olmuşçasına resmi ideolojiye boyun bükmeyen, demokrasiyi ve laikliği kabullenmeyen ve İslam’dan başka hüküm aramayan Müslümanlara yönelik mesnetsiz iddialar, hukuksuz uygulamalar ve yargısız infazlar devam etmektedir. “Hukuk siyasetin köpeğidir” diyen laik Kemalist anlayış, iktidarın kim olduğuna bakmaksızın, gerek İstiklal Mahkemeleri, gerek Devlet Güvenlik Mahkemeleri, gerek Özel Yetkili Mahkemeler, gerekse de Yargıtay eliyle görevini her daim yerine getirmektedir. Bunca süre zarfında onlarca hükümet değişse ve kanun maddelerinde güya iyileştirmeler yapılsa da, değişmeyen tek şey Müslümanlara yönelik uygulanan yargısız infazlardır.

Özellikle AK Parti iktidarları döneminde bu hukuksuz uygulamalar katlanarak devam etmektedir. Zira yargının neredeyse sil baştan dizayn edildiği 15 Temmuz sürecinden sonra Yargıtay 16. Ceza Dairesi, selefi olan ve üyeleri “FETÖ” suçlamaları ile şu an yargılanan meşhur 9. Ceza Dairesini aratmayan kararlara imza atmaktadır. Son günlerde genel de tüm İslami kesimlere, özelde ise Hizb-ut Tahrir yargılamalarına ait dosyalar karara bağlanarak her zamanki gibi Müslümanlara cezalar yağdırılmıştır. Yapılan tüm temyiz başvurularına rağmen Yargıtay 16. Ceza Dairesi, muhtelif dört dosyadan 58 Hizb-ut Tahrirli hakkında hukuka aykırı şekilde verilen 285 yıllık cezaları onaylamıştır.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, tüm bu hukuk dışı yargılamaları Hizb-ut Tahrir’i “terör örgütü” kapsamında değerlendirerek yapmaktadır. Yani şiddet ve kaostan beslenen örgütler ile fikri ve siyasi çalışma yapan Hizb-ut Tahrir aynı kefeye konulmaktadır. Oysaki yargılaması yapılan dosyalardaki Emniyet raporlarında da açıkça belirtildiği üzere Hizb-ut Tahrir, kurulduğu 1953 yılından bugüne kadar hiçbir şekliyle cebir ve şiddeti metod olarak benimsememiştir. Yine MİT ve Emniyet raporlarına göre Hizb-ut Tahrir, bugüne kadar ne Türkiye’de ne de herhangi bir ülkede hiçbir şekilde şiddet ve terör olayına bulaşmamıştır. Ayrıca 2009 yılında Hizb-ut Tahrir’e yönelik bu gayri hukuki ve düşmanca yargılamaları yapan savcı ve hâkimler ile iftiralar atıp mesnetsiz suçlamalar yaparak soruşturma ve kovuşturma yürüten polis ve emniyet amirleri “FETÖ” üyesi olmak suçundan tutukladılar. Buradan da görüldüğü üzere zulümle abad olunmuyor!

Bu hukuksuz kararlardan sonra Yargıtay 16. Ceza Dairesine soruyoruz; Hizb-ut Tahrir’in hangi ameli cebir ve şiddet içermektedir. Konferanslar düzenlemek, kitaplar ve dergiler çıkarmak, basın açıklamaları yapmak terör eylemi midir? Sizce bunlardan hangisi yapılmadığı zaman Hizb-ut Tahrir bu kapsamda değerlendirilmeyecektir? Bunu somut olarak ortaya koymak zorunda değil misiniz? Yoksa şer’i bir hüküm olan Hilafeti savunmak mı suçtur? Ecnebi ve küfür olan demokrasiyi istemek meşru, Allah’ın vaadini, Rasulullah’ın müjdesini ve ümmetin kurtuluşunu istemek mi gayri meşrudur?

Bizler, İslam’dan başka hiçbir şeyden razı olmayacak, korkmadan ve yılmadan da hakkı haykırmaya devam edeceğiz! الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

“İnsanlar onlara: “Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun” dediler. Bu, onların imanını artırdı da: “Allah bize yeter. O ne güzel Vekil’dir” dediler.” [Ali İmran 173]

(Köklü Değişim)

YORUMLAR
  • Rıdvan Dinçer   28-12-2017 17:29

    Beşeri (idoolojilerin) dinlerin yetkisizliğini ve şirkini ilan eden; ''ben müslüman'lardanım sözü,, ve duruşu, kaldığı yerden yine baskı ,sindirme, ceza sürecine girdi. Rabbimden tüm esaret yaşıyan kardeşlerime hürriyet duası ile . Allah'tan başka ilah yok ve yalnızca ona kulluk etmeyi şeref ve tek kurtuluş biliriz.