03-01-2015 05:33

Yılbaşı kutlamaları nasıl girmiş memlekete?

Yazar Fatma Toksoy yazdı: Hıristiyan miti olan Noel ile, bu mitin oluşturduğu birkahraman olan Noel Baba`nın, Türk sosyo-kültürel yaşantısına girişini gördüm gazete tünelinde

Yılbaşı kutlamaları nasıl girmiş memlekete?

Gazete tünelindeyim. 1950-1940-1941 hatta 1936, hatta hatta 1929-1920’lerdeyim. Eski Gazeteleri görmek ve taramak çok zevkli. Neler var neler...Onlara bakıp incelerken yazımı yazmayı unutuverdim. O kadar büyülü bir dünyaymış anlayacağınız. Yazımı bile bana unutturacak kadar esrarengiz ve büyülü bir dünya…Aralık-Ocak sayılarını inceledim farklı farklı yıllara ait gazetelerin… Her yeni yıl öncesi ve sonrasında gazetelerdeki yayınlara baktım. Hıristiyan miti olan Noel ile, bu mitin oluşturduğu birkahraman olan Noel Baba’nın, Türk sosyo-kültürel yaşantısına girişini gördüm gazete tünelinde. Aslında ağır ağır da girmemiş ülkemize yılbaşı-Noelve Noel Baba… Davet edilmişler kibarca ve onlar da seve seve icabet etmişler bu davete…Davet edilmişlerdi çünkü Cumhuriyetle beraber yüzümüzü Batıya çevirip Avrupalıların yaşantısını örnek alır olmuştuk. Hakimiyet-i Milliye yazarı Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) bir makalesinde yeni yaşantıyı şöyle anlatır: “Cumhuriyetle birlikte yeni rejim kimliğini Batılılaşmakta, siyasetini Batı’nın genel siyaseti içinde aramıştır. Yeni kimliğin, yeni bir yaşama şeklini de beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Bu yeni yaşama şekli elbette Batılılarınki gibi olacaktır. (Hakimiyet-i Milliye, 1 Haziran 1929) 

Artık Avrupalılar gibi yaşamaya başlamıştık yapılan devrimlerle ve gazetecilerin devletin bu isteği yönündeki hummalı çalışmalarıyla…Artık halk kendileri gibi değil de kendilerine sunulan bir hayat tarzını yaşayacaktı; istemeden veya isteyerek veya gazetelerin, mecmuaların propogandasıyla, medyayla zihinlerine boca edilerek, kodlanarak… 

“Hiçbir şeyimiz eksik değildir. Yalnız iki şeye ihtiyacımız var. Hayat ve zevkte tam ve som Avrupalı olmak, yahut bu Avrupalı Türklerin adedini artırmak ve bilhassa bu çeşit ihtiyaçları vatandaşlarda yaratmak.” (Hakimiyet-i Milliye, 3 Temmuz 1929)
İhtiyaç haline getirilen ilk şeylerden biri danstı. Önce dans akademileri, kursları açıldı, ilerleme adına. Sonra balolar başladı. Kızlı-erkekli balolar. Cumhuriyet baloları, milli günlere has balolar derken, iş yılbaşı balolarında düğümleniverdi. Yılbaşında şiirlerle manilerle dans edildi:

Fırak: Kuyruklu çeket

Giy, baloya git, danset.” (Hakimiyet-i Milliye 9 Kanunusani 1929)

Erkekler hanımları Avrupai bir reverans yaparak dansa kaldırmaktaydı artık:

“Reverans eder artık

Smokin giyer artık

Baloya gider artık…” (Hakimiyet-i Milliye 7 Kanunusani 1929)

Gazi’ye ve Şanlı İsmet’e bağlıyız diyerek yılbaşı destanları ünlediler:

“Kolumda danseden “Josefin Berker”

Tam yerli malı bir peri peyker

Çarliston oynadık hep çifter çifter

Çam devirmedik de viski devirdik

Yaşasın Yeni bar, Hamdi Emin bey,

Fikret hem çekti, gönülden hey hey

Gelecek yılbaşı için sürdük pey

Eğlence babında o gece birdik” (Hakimiyet-i Milliye 4 Kanunuevvel 1929)




Balolar devlet eliyle desteklenmekteydi. Atatürk’ün, 31 Aralık 1929tarihinde Hariciye Köşkü’nde verdiği balonun resimleri süslemekteydi gazeteleri. Ancak ilk balo daha önceleri, 1925 yılında verilmişti İzmir’de…İlk Cumhuriyet balosunu, Dr. Doğan Duman, bize şöyle aktarır:

"Cumhuriyet'in kurulmasından sonra ilk balo, 1925 yılı Eylül'ünde, İzmir'de düzenlendi. Mustafa Kemal'in isteğiyle, sadece Müslüman erkek ve kadınların bulunduğu bu küçük eğlence toplantısı aslında bir devrimdi. Çünkü İslâmî kuralların geçerli olduğu Türk toplumunda, iki ayrı cinsin özgürce arkadaşlık etmeleri ve yabancı bir ortamda birlikte bulunmaları yasaktı.”Dr. Doğan Duman'dan 60 yıl sonra, İlber Ortaylı da, şu tesbitiyapacaktır:"Türk hayatında balo, kadınlı erkekli yemek, danslı müzikli yerlere gitmek gibi bir yenilik, yılbaşı geceleri sayesinde hızlandı." ( Lütfi Tınç, Yılbaşı Baloları, Popüler Tarih, Ocak 2003, yıl: 3, sayı: 2003/29, s.s. 54-57.)

1930’lu yıllarda Coca Cola reklamlarının sevimli (!) yüzü tonton ihtiyar Noel Baba çizgiye ve beyazlı-kırmızılı renklere bürünüp gazetelerimizde de boy gösterir oldu. Hatta hurafelerden dem vuran bir karikatürün Noel Babayı da göstermesi manidardır, Amca Bey’in. Noel Baba’yı hurafelerden de saymayan yeni çıkan adetlerimizden sayıp eğlence unsuru olarak gören bir zihniyet ve oturtulmaya çalışılan Noel Baba ve Noel-Yılbaşı kutlamaları.(Akşam, 30Kanunuevvel 1933, s.1)





Aynı Amca Bey 1931 yılında da ziyaret etmiştir beynimizi yine Noel Baba’yla. Akşam 31 Kanunuevvel 1931 günkü gazetede karısının gece yarısı olmasına rağmen yatmayan kocasına “Noel Baba’nın hediye getirmesini mi bekliyorsun sen de!” diyerek sorması üzerine cevaben Amca Bey’in sözüm ona güldüren esprisi gelir: “Hayır efendim hayır bu züğürtlük günlerinde Noel Baba gelip evi tamtakır soymasın diye bekliyorum”





Amca Beyler bize sırf Noel Babayı kodlayabilmek için o gece yılbaşı balolarına gitmemiş anlaşılan. Günlerce yılbaşı baloları ve kutlamalarının yapılacağı mekânların reklamları devam etmektedir.



(Akşam 31 Kanunuevvel 1931)





(Ulus, 31 Sonkanun 1935, Salı s.3)




(Akşam, 30 Kanunuevvel 1932, s. 12)

Aralık ayı dergi kapaklarını süslemektedir kutlanacak bir yılbaşının gelmekte olduğu fikri.





(1930-1936’lı yıllarda dergi kapakları. Lütfi Tınç, Yılbaşı Baloları, Popüler Tarih, Ocak 2003, yıl: 3, sayı: 2003/29, s.s. 54-57.)
Eğlenceye içkiye, zevk u sefaya teşvik eden şiirler yazılarla propoganda layıkıyla yapılmaktaydı. İşte 1932 yılı akşam gazetesinde bir şiir…




Yine Akşam gazetesi ve sayfada nükteler var:

“İmsete sordum: 

-Noel Gecesi için çam hazırladın mı? 

-Hayır devirdiğim çamları düzeltmekten vakit bulamadım” (Akşam 31 Kanunuevvel 1931)

Noel gecesi ve Yılbaşı kelimeleri aynı sayfada kullanılarak yapılan güzel bir bombardıman!!!

Bu arada çocuklar da unutulmuyor. Londra’da yılbaşı gecesi hazırlanan bir balodan söz ediliyor dans eden çocuk resimleri eşliğinde. 




(Akşam 31 Kanunuevvel 1931)

Yılbaşı gecesi geçtikten sonra da ertesi gün çarşaf çarşaf yayınlanıyor yılbaşı balolarının ve yılbaşı gecesinin güzel ve eğlenceli geçtiği… Millet hayran hayran okuyor, ağzının suyu akarak… Öyle coşkulu geçiyor ki yılbaşı gecesi her sene aynı coşku artarak devam etmekte… İşte birkaç örnek…



(Ulus, 2 Sonkanun 1936, s. 2)




(Vatan, 1 İkincikanun 1941)

FATMA TOKSOY / DÜNYA BİZİM


YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !