28-02-2014 07:18

Zaman yazarından `cihâdü’n-nikâh` iftirası

Zaman`ın `İsrail lobicisi` olarak tanınan, Mısır`daki Sisi darbesinde darbecileri değil, darbecilerle uzlaşmadığı gerekçesiyle İhvan`ı eleştiren yazarı Kerim Balcı, Suriye rejimi destekçisi çeşitli çevrelerin ortaya attığı bir iftirayı bugünkü köşesinde ısıtmaya çalışmış.

Zaman yazarından `cihâdü’n-nikâh` iftirası
Zaman'ın siyonist işgal rejimine desteğiyle tanınan, Mısır'daki Sisi darbesinde darbecileri değil, darbecilerle uzlaşmadığı gerekçesiyle İhvan'ı eleştiren yazarı Kerim Balcı, Suriye rejimi destekçisi çeşitli çevrelerin ortaya attığı bir iftirayı bugünkü köşesinde ısıtmaya çalışmış.
 
"Nijerya’da dinledim, dehşetten yüreğim hâlâ kıpır kıpır… Ülkeden genç kızlar kaçırılıp Tunus’a, Libya’ya, Suriye’ye götürülüyorlar, sözde mücahitlerle günübirlik nikâhlanıyorlarmış. Geri dönebilenlerden on iki günde on iki farklı erkeğe nikâhlanıp boşananlar varmış. Bu birliktelikler sayesinde mücahitler duru zihinlerle, kalpleri temiz bir şekilde şehadete koşabiliyorlarmış…" ifadelerini kullanan müfteri yazarı ve son dönemlerde tam anlamıyla bir iftira bültenine dönen Zaman gazetesini Rabbimize havale ediyor ve söz konusu ibretlik yazıyı dikkatlerinize sunuyoruz:
 
Vellezîne hum li-furûcihim tâbi’ûn!
 
Kerim Balcı / Zaman
 
Fetva hevâya tabi olunca kebâiriyle iftihar edermiş gafil!Bâtılı tasvir etmeden nasıl anlatsam bilmem ki! Nijerya’da dinledim, dehşetten yüreğim hâlâ kıpır kıpır…
 
Ülkeden genç kızlar kaçırılıp Tunus’a, Libya’ya, Suriye’ye götürülüyorlar, sözde mücahitlerle günübirlik nikâhlanıyorlarmış. Geri dönebilenlerden on iki günde on iki farklı erkeğe nikâhlanıp boşananlar varmış. Bu birliktelikler sayesinde mücahitler duru zihinlerle, kalpleri temiz bir şekilde şehadete koşabiliyorlarmış… Geri kalan iğrençlikler edep dairesinde anlatılabilecek şeyler değil… Ağla gözüm ağla!
 
Kem âlâtla kemâlât olmuyor; kem âlât kemterleştiriyor…
 
Benzer iğrençlikleri Suriye’de savaşan Nusret Cephesi’nin teröristleri hakkında da duymuş; ancak Selefîlerin böylesi bir şirrete bulaşabileceklerine ihtimal vermediğimden “Esed’in karalama kampanyasıdır” deyip geçmiştim. Cihâdü’n-nikâh adı verilen bu uygulamadan internete düşmüş Farsça bazı kliplerde bahsedildiğini gördüm sonra. Bunlar da Şiilerin Selefî düşmanlıklarının ürünü gibi gelmişti bana. Sonra gönüllü veya gönülsüz olarak cihâdü’n-nikâha bulaşmış kadınların şahitlikleri geldi. Ağla gönlüm ağla!
 
Uğruna ölünse şehit olunacak namus, uğruna öldürmenin caiz olmadığı iktidar için harcanıyor…   
 
İffetsiz cihâdü’n-nikâh, iddetsiz mut’a nikâhı demek. Memleketimizde yakalanıp sınır dışı edilen İranlı kadınların mut’a uygulamaları hakkında edinilen bilgiler, onların da iddet müddeti beklemediğini gösteriyor. Kadınların üzerinden çıkan kayıt cihazları ve bunlardaki sivil ve askerî erkânın uygunsuz görüntüleri mut’anın Türk erkeklerinin mevhum zaruretlerinden dolayı değil, İran ajanlarının mutlak mazarratlarından dolayı ülkemize kaydığının delili. Kaset, bu iffetsiz ilişkinin her iki tarafını da üçüncü bir tarafa angaje ediyor. Bir defa kayan, mut’a sarmalına düşüyor. Her yeni geçici birliktelik, bir yeni kalıcı angajman anlamına geliyor. Ağla vatanım ağla!
 
Şehvetine yenik düşenlerden şehâmet beklenir mi?!.
 
Cihâdü’n-nikâh fetvası kendisine atfolunanlar iddiaları yalanlıyor. Ne var ki müftüsü kaybolmuş fetva, en tehlikeli fetvadır. Kur’an’dan buna gider yol yok. Fetvanın, İslam hukukunun “zaruretlerin mazarrâtı mazur kılacağı” yönündeki hükmüne dayandırıldığı söyleniyor. Şer’-i şerîf şerr-i şerire alet edilmiş yani… Katmerli tecavüz, katmerli günah… Ağla vicdanım ağla!
 
Asrın hevailiği zarurette ölçü mü bıraktı ki, o hükümle fetva verilsin…
 
Aynı hükümle benim memleketimde humus fetvası veren kayıp müftü acaba mut’a fetvası da vermiş midir? Kendilerini siyaseten mücahit zannedenler, cihâdü’n-nikâh fetvası da almışlar mıdır? Sonra kaset şantajlarına maruz kalmışlar mıdır? Sonra can dostlarını sırtlarından bıçaklamışlar mıdır? Niye olmasın? Servet için izzetlerinden vazgeçenler, şehvet çağırdığında iffetlerine sahip çıkabilirler mi?
 
Ah öyleyse innehum melûmîn! Fe’innehum melûmîn!
 
* Ey kâri, günahın yarısı Arabî-Farisî olunca, yazının yarısı da Arapça-Farsça oldu. Türkçe kelimeler utanıp kaçtı, geriye anlaşılması güç bu yazı kaldı. Hepsini anlamazsan beni kınama; var hepsini anlayıp da benim gibi ağlama!
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !