Süleyman GÜLEK
AİLE VE AHLÂK
Fertler aileyi, aileler ise toplumu oluşturmaktadır. Aile, kişinin kendilerinden sorumlu olduğu eşi, varsa çocukları, ev halkı, yani yakın akrabalardan oluşan insan toplumudur. Aile toplumun temel taşı ve özüdür. Aile, hem bireylere hem de topluma huzur sağlayan sükûnet yuvasıdır. Aile, çocukların bir gül misali yetiştiği çiçek bahçesidir. Aile, bilgi ve tecrübelerin aktarıldığı ve eğitimin ilk basamağı, bireylerin karakterinin belirlendiği ilk yerdir. Hayatımızın en önemli zaman dilimi ve gelecek nesillerin yetiştiği ortamdır.
İslâm dinî aileye büyük önem vermiştir. Aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi dince günah sayılançeşitli kötülüklerden koruyan bir kurumdur. Bir toplulukta bulunan ailelerin ahlâkı güzelse, ailelerde yetişen çocuklar da güzel ahlâkla yetişiyorsa o toplum ve devlet de huzur ve refah içerisinde olur. Eğer ki aile bireyleri İslâm ahlâkına sahip kişilerse, bu o ailede huzur ve güven ortamı olduğunu gösterir. İnsanlar ilk terbiyeyi, temel kuralları, örnek davranışları ailede alır. Sevgi, saygı orada oluşur. En önemlisi, kulluk görevi inanç, ibadet ve güzel ahlâk anlayışı orada pekişir. İnsanları kötülükten korur. Bir anlamda aile, insanın ve toplumun kontrol mekanizmasıdır. Aile, tarif edilemez bir okuldur. Sımsıcak bir yuvadır. Çünkü ailede başların tacı olan anneler, evin direği olan babalar ve ailenin meyvesini teşkil eden çocuklar bulunur.
Ailenin temeli evliliğe dayanır. Evlilik de nikâha dayanır. Evlilik, kadınla erkeğin birbirleriyle uyuşma ve anlaşmasına dayanan nikâh akdi ile başlar. Bu akdin temelini karşılıklı sevgi, saygı, şefkat, merhamet, sadakat ve güven oluşturur. Dolayısıyla insanın sıcak bir yuvaya, hayatını birlikte geçirebileceği bir eşe ve sahip olacakları çocuklara yaratılışı itibariyle muhtaç olduğu açık bir gerçektir.
Ailede Güzel Geçim
Yüce Allah insan neslinin devamı ve dünya hayatının daha huzurlu geçmesini temin maksadıyla, bir kadınla bir erkeğin helâl ve meşru yoldan evlenmelerini ve bir aile yuvası kurmalarını tavsiye etmiştir. Kurulan bu yuvada eşlerin acısıyla tatlısıyla bir hayatı paylaşmalarını istemiştir. Bu nedenledir ki, dünya hayatının huzur ve mutluluk içinde geçebilmesi eşlerin birbirleriyle iyi geçinmesiyle mümkündür.
Allah Teâlâ Şöyle buyurur: “Kadınlarla iyi geçinin.”1“Peygamberimiz (s.a.s.) de şöyle bildirmektedir: “Mü’minlerin iman yönünden en mükemmel olanı, ahlâken en iyi olanıdır ve sizin en hayırlınız da kadınlara karşı en iyi davrananızdır.”2; “Bir kimse, karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.”3
Esasen hiçbir insan kusursuz ve mükemmel değildir. Dolayısıyla “kusursuz dost arayan dostsuz kalır” atasözünü aklımızdan çıkarmayalım. Bizlerin eşlerimiz için bir elbise, onların da bizim için bir elbise olduğunu ve birbirimizi tamamladığımızı unutmayalım.4 Herkese ve özellikle eşimize karşı nazik ve kibar olalım. Onları asla incitmeyelim. Aile yuvasında üstlendiğimiz sorumluluğu yerine getirelim. Televizyon ve internetten daha ziyade eşimize ve çocuklarımıza zaman ayıralım. Onlarla nitelikli ve kaliteli zaman geçirelim. Şu fani dünyada eşlerimize karşı daima merhametli ve şefkatli olalım. Onlarla iyi geçinmeye özen gösterelim! Onlara saygı ve sevgide kusur etmeyelim. Biz onlara iyi davranırsak onların da bize çok daha iyi davranacaklarını bilelim. Hz. Peygamber, örnek bir aile reisi idi. O, hanımına karşı çok nazik bir eş, çocuklarına karşı da çok şefkatli bir baba idi.
Güzel geçimli olabilmek iyi ahlâklı olmayı gerektirir. Güzel geçim güzel ahlâktır. Peygamberimiz, “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın, zorlaştırmayın”5 buyurarak, insanlarla güzel geçim için hayatı zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı olmamız gerektiğini vurgulamaktadır. Eşler arasındaki güzel geçimin, mutluluğun formülü 5 S’de gizlidir: Sevgi, saygı, sadakat, sabır ve sorumluluk. Bu hususlara dikat edildiğinde mutlu, huzurlu bir aile ortamı olurşur.
Ailede Sağlıklı ve Etkili İletişim
Hiç şüphesiz huzurlu bir ailenin temelini sağlam bir iletişim oluşturur. Aile içi sağlıklı bir iletişim öncelikle ana ve baba arasında olmalıdır. Çünkü yuvanın huzur ve güvenliği, çocukların gelişim ve ruh sağlıklarının yerinde olması buna bağlıdır. Ana ve babalar ailevi konular hakkında birbirleriyle ne kadar samimi ve açık bir şekilde iletişim kurarak konuşabilirlerse; çocuklar da aynı oranda düşünce ve ihtiyaçlarını açık bir şekilde ifade edebilirler.
Böylece anne-baba ve çocuk arasındaki olumlu iletişim ailenin mutluluğunu artırır. Ayrıca çocuk, bu iletişim tarzını model alarak hayatı boyunca sağlıklı sosyal ilişkiler kurma becerisi ve kendini ifade etme yeteneği kazanır. Aile içinde huzuru gerçekleştirmede önemli bir faktör de, eşlerin ve diğer aile fertlerinin birbirlerine karşı güven duymalarıdır. Ailede huzurlu ve mutlu bir ortamın olmasının ilk şartı: Eşler arasında sağlıklı ve etkili bir iletişim olmalıdır. Eşler, olaylar hakkında farklı düşünseler bile önce kendi aralarında anlaşıp aynı tepkiyi vermelidirler. Çocukların yanında birinin iyi dediğine diğeri kötü, birinin evet dediğine diğeri hayır dememelidirler. Anne ve babalar çocukların yanında söz ve davranışlarına dikkat etmelidirler.
Eşlerden biri çocuğa kızarken diğeri arka çıkmamalıdır. En azından susmalı ve durumu yatıştırmaya çalışmalıdır. Eşler çocukların yanında kavga etmemelidir. Eşlerden biri diğerine olumsuz söz ve davranışlarda bulunmamalıdır. Birinin kızması halinde diğeri susmalı, öfke geçtikten sonra baş başa konu konuşularak çözülmelidir. Çocuklar yeme, içme, konuşma, tertip ve düzen, giyim kuşam alışkanlıklarını ailede öğrenirler. Çocuklar saygı, nezaket kuralları, paylaşma, misafire ikram etmek, insanlara yardım etmek gibi insanlara karşı davranışlarını ailede öğrenir. Çocuğun ahlâkî bakımından yetiştirilmesi anne ve babanın ortak görevidir. Çocuklar inançlarını, ibadet alışkanlığını, güzel ahlâkı da ailede öğreneceği için; anne-baba çocuklarına çok iyi örnek olması gerekir.
Aile yuvasının huzurlu ve mutlu devam etmesi iletişim bağının güçlü olmasıyla sağlanır. Aile bireyleri, aralarında iletişim sağladıkları oranda sevgi muhabbet artacak, huzursuzluğa neden olan sebepler ortadan kalkacaktır. Sağlıklı bireylerden oluştuğu zaman aile, küçük sorunları hiçbir zaman büyütmeden aile bireyleriyle iletişim temasına geçecek problemleri kaynağın başında iken çözüme kavuşturacaktır.
Eşler arasında iletişim problemleri varsa, geçimsizlik ortaya çıkar. Evlilik sürecinde aile içi iletişim bozukluklarının temelinde, eşlerden her birinin ‘ben’ yaşantısından çıkıp onun yerine ‘biz’ yaşantısını benimseyememeleri önemli bir rol oynar. Evlilik sürecinde, eşlerin birbirilerine olan sevgi ve saygılarını tüketen evliliğin kendisi değil, bu süreçte karşılıklı yapılan yanlışlardır. Kendisini sorgulamayan eşler, sürekli olarak evliliklerini suçlarlar. Her ailede az veya çok diyalog aksamaları olabilmesine rağmen, mânevî değerlerin ön plânda olduğu ailelerde, vahim problemler daha az yaşanır.
Ailede Çocuğun Ahlâk Eğitimi
Çocuklar bizim en değerli varlığımızdır. Amaç; kendisi, ailesi ve toplumu için faydalı olma bilincinde olan, kişilikli, manevî değerlerine saygılı, ahlâklı, yaratan ve yaratılanın haklarına duyarlı, erdemli nesiller yetiştirmektir. Neslimizin devamı yarınlarımızın umudu olan çocuklar, Yüce Allah’ın bizlere lütfettiği birer emanettir.6 Bu sebeple onları sevmek, korumak, kollamak ve iyi yetiştirmek zorundayız. Çocuk yetiştirmek, çocuk oyuncağı değildir. Çocuk yetiştirmek en zor ve hayat boyu devam eden önemli bir sanattır. Allah (c.c.) Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun”7 Peygamberimiz (s.a.s.) de şöyle beyan etmektedir: “Hepiniz sorumluluk taşımaktasınız ve sorumluluğunuz altındakilerden mesulsünüz…”8
İnsan eğitilebilir bir varlıktır. Peygamberimiz (s.a.s.) “Her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar, ana-babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Putperest yapar”9buyurarak aile ve çevre faktörünün çocuğun yetişmesi üzerinde çok büyük bir etkisi olduğunu ifade etmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.), bir hadislerinde; "Bir babanın evladına bırakacağı en güzel miras, güzel terbiyedir."10 buyurmuştur. Çocuklarımızı sevmek demek, sadece onlara iyi bir maddî miras bırakmak değildir. Onlara bırakılabilecek en iyi mirasın “güzel terbiye” olduğunu Peygamberimiz (s.a.s.) bildirmektedir. Çocuğun hem dünya hem de âhiret mutluluğunu gaye edinen terbiyeye dikkat çekmiştir. Dolayısıyla çocuklarımızın güzel ahlâklı olmaları için, onları en iyi şekilde eğitmeliyiz.
İslâm eğitimi, insanı bir bütünlük içerisinde eğitmeyi, iyi insan ve iyi Müslüman yetiştirmeyi hedef alır. İslâm eğitimcilerine göre, çocuğun eğitimine çok erken yaşlardan itibaren başlanmalıdır. Başlangıçta beslenme, giyinme, sosyal ilişkiler ve oyun gibi tabii davranışların eğitimine önem verilir. Özellikle çocuk konuşmaya başladığı andan itibaren Allah ve Hz. Peygamber’in ismi öğretilmeli, Allah ve Peygamber sevgisi de verilmelidir. Daha sonraki yıllarda dinin inanç, ibadet ve ahlâk boyutu çocuğu sıkmadan, onun yaşına, psikolojisine, durumuna uygun bir şekilde anlatılmalı ve öğretilmelidir.
Din güzel ahlâktır. Dinimiz İslâm her zaman güzel ahlâklı olmamızı ister. Yüce Allah şöyle buyurur: “Ve Sen (Rasûlüm); büyük bir ahlâk üzerindesin”11 Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyuruyor.“Ben ancak ahlâkın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim.”12Baska bir hadiste de Hz. Peygamber (s.a.s) söyle buyurur: “İnsanlara, güzel ahlâkla muâmele et.”13 Bu ayet ve hadislerden ahlâkın önemi anlaşılmaktadır. İyi bir Müslüman olmak için güzel ahlâka sahip olmak, kötü ahlâktan uzak durmak gerekir. Çocuk yetiştirmek, sadece besleyip büyütmek ve okula göndermek demek değil. Gerçek manada çocuk yetiştirmek, dünyaya geliş gayesini bilen ve ona uygun davranma becerisine sahip bir insan ve bir Müslüman yetiştirmek demek. Bunun için çocuğumuzu sağlam karaktere ve güzel ahlâka sahip bir şekilde yetiştirmek çok önemlidir.
Güzel ahlâklı olmak demek, kimseye zararı olmayan demektir. Güzel ahlâklı olmak demek, diliyle, eliyle kimseye kötülüğü olmamak demektir. Güzel ahlâklı olmak demek, hem kendine, hem ailesine, hem de insanlığa faydalı olmak demektir. İslâm’da din ile ahlâk iç içedir. Bu nedenle dinî eğitimin yanında, küçük yaşlardan itibaren çocuğa iyi bir ahlâk eğitiminin de verilmesi gereklidir. Anne-babalar, çocuklarının ahlâk terbiyesi üstünde büyük bir titizlikle durmalı. Çocukların yaşları göz önünde bulundurularak görgü ve nezaket kuralları en güzel bir şekilde öğretilmelidir. Ne mutlu çocuğunu İslâm inancı ve ahlâkı ile yetiştirenlere!
Gençlik ve Ahlâk
Gençlik, insan hayatının en kritik anıdır. Bu dönemde insan hayırda da, şerde de büyük mesafeler alabilir. Gençlik, kontrolsüz ve gelişi güzel geçirilen bir dönemin adı olmamalıdır. Malum günümüzde ahlâkî çöküntü had safhaya ulaştı. Ahlâktan çok ahlâksızlığın ön plana çıktığı yaşayış tarzları gündemi meşgul ediyor. Gençler, dinî duyarlılık kazanmamış iseler, ahlâkî konularda sorunları olur. İçki, kumar, uyuşturucu zinâ, hırsızlık, kapkaç gibi kötü alışkanlıklar edinirler.
Ayrıca stres, panik atak, depresyon, ruhsal bunalım ve sürekli tatminsizlik gibi sorunlar bu çağın hastalıkları olarak görülmektedir. Tolstoy şöyle diyor: Ahlâk kurallarını çiğnemeyin. Zira öcünü çabuk alır. Ahlak bir defa bozulmaya yüz tuttu mu toplumda bir çatışma ve şiddet zuhur eder ve huzur, güven kalmaz. Dinî etkinin zayıflaması, ahlâkî çöküntüye ve çeşitli sorunlara sebep olmaktadır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin (kötü) arzularına uydular. Bu yüzden ileride azgınlıklarının cezasını çekecekler.”14Dini değerlerimize uygun davranışlar sergileyemeyen kimseler için; her arzu ve tutku, her türlü ideoloji, cinsellik, moda, gösteriş, aşırı tüketim, eğlence, zinâ, alkol, uyuşturucu ya da bir takım sapık inançlar (Ateizm, deizm ve nihilizm gibi din karşıtı akımlar) ve düşünceler gençlerimizin hayatını bütünüyle kuşatmaktadır.
Çünkü düzenli çalışma, ana-babaya, büyüklere ve çevreye saygı, hoşgörü sabır ve yardımlaşma, Allah, Peygamber ve insan sevgisi, kurallara uyma, doğruluk, inanç, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olma bilinci, güzel erdemler bu dönemde kazanılır. Gençlik; çalışıp kazanma, evlenip aile kurma, insanlara yararlı olma ve Allah’a ibâdet etme bakımından hayatın en verimli çağıdır. Hz. Peygamber de, kıyamet gününde arşın gölgesinde barınacaklar arasında, “Rabbi’ne ibadet ederek yetişen gençleri”15 de sayarak, gençken dini yaşamanın önemine işaret etmiş; başka bir hadisinde de,“İnsanoğlu, Kıyâmet gününde; gençliğini nerede ve nasıl harcadığından... sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz”16buyurarak, gençlik enerjisinin Allah’a kulluk ve insanlığa hizmet uğrunda değerlendirilmesi gerektiği mesajını vermiştir.
Dünyaya gelişimizin gayesi, Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir.17 İnsan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bedenin maddî gıdaya ihtiyacı olduğu gibi ruhun da mânevî gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam iman ve ihlâsla yapılan ibadettir. İslâm dinî, nefsin ve neslin korunmasını aile ile onu da evlilik kurumuyla temin etmektedir. Dinimizde gayr-i meşru ve nikâhsız beraberlikler çirkin görülüp yasaklanmış, evlilik teşvik edilmiştir. Evlilik dışı ilşki kesin olarak yasaktır. İslâm’ın yasak ettiği haramlardan olan zinâ, büyük günahlardan biridir. Rabbimiz Allah zinâya yaklaşılmamasını emrediyor: “Zinâya yaklaşmayın, çünkü o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” 18
Gençlerimiz kötü arkadaş, internet ve zararlı neşriyat, sigara, alkol, uyuşturucu, kumar, fuhuş ve eşcinsellik gibi tuzaklarla karşı karşıyadır. Bu itibarla ebeveyn bunlara karşı uyanık olmalı ve çocuklarını her türlü zararlı şeylerden korumalıdır. Bir mü’min eşi ve çocukları ile birlikte doğru İslâmî anlayış ve yaşayış içersinde olmalı ve diğer insanlara da bu gerçekleri tebliğ etmeli ve bu şekilde Allah’a iyi kul olmaya gayret etmelidir.
Dipnot
1. Nisâ, 4/19
2. İbn Mâce, Nikâh 50
3. Müslim, Radâ 61
4. Bakara, 2/187
5. Müslim, Cihâd, Hds. 1732
6. Tahrim 66/6
7. Tahrim, 66/6
8. Riyazu’s-Salihin Terc. c. 2, Hds. 656
9. Buhârî, Cenâiz 79; Müslim, Kader 2210. Tirmizî, Birr 33
11. Kalem, 68/4
12. Muvatta, Hulk 8
13. Tirmizî, Birr 54
14. Meryem, 19/58
15. Buhârî, Ezan 36
16. Tirmizî, Kıyamet 1
17. Zâriyat, 51/56
18. İsrâ, 17/32
(Not: Bu makale, Vuslat Dergisi Haziran 2023 sayısında yayınlanmıştır.)