Yakup DÖĞER

27 Mart 2011

BİR ÖNERİ

Yazılı ve görsel basından gördüğümüz kadarı ile, önümüzde ki  günler de yeni bir anayasa çalışmaları başlayacak ve buna paralel yeni tartışmaları da başlatacak. Yirmi kusur maddenin değişmesinde yaşanan fırtınaları göz önünde bulunduracak olursak  böyle külliyen değişecek bir anayasa çalışmalarında neler yaşanacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.

 

Üç-beş lüzumsuz maddenin değişmesi, eskisine nazaran biraz yerinden oynaması bile fırtınaları koparmaya yetmiş, en önemli ve olumsuz etkisi de, yılların Tevhidi düşünce mimarlarını kendi safına çekmesi olmuştu. Uzun tartışmaların atışmaların yaşandığı günlerin etkisinden ve üzüntüsünden henüz kurtulmuş değiliz.

 

Neyse diyelim, şimdi gelecek günlerin bize neler getirebileceğine bizimde neler yapabileceğimize bakalım.

 

Yeni tağuti anayasada, mevcut hükümet, geniş bir mutabakat sağlamak ve toplumun her kesiminin görüşünü almak için heyetler oluşturacak, toplantılar yapacak, İlahi olandan uzak, beşeri olan ne kadar düşünce, görüş, fikir varsa, Kemalistinden laikine, liberalinden sosyalistine, kim varsa Allah’ın hükmüne bayrak açmış, hepsiyle görüşecek. Görüşmeyeceği bir kesim var o da Tevhidi duyarlılık sahibi Müslüman kesim. Asla onlara gelinmeyecek, düşünceleri sorulmayacak, “siz ne istiyorsunuz” diye de bir teklifte bulunulmayacak. Çünkü isteklerimiz ve önerilerimiz hiçbir şekilde hoşlarına gitmeyecektir. Bunun ötesinde bizler de böyle bir uzlaşma tekliflerini kabul edecek de değiliz. Gelseler de,söylenecekler bellidir.

 

Bu ortamda yapabileceklerimiz dahilinde olarak düşündüğüm, insanlara görece özgürlükler verecek  ve her kesimi kuşatma havasına girecek olanlar bu çalışmalarını yaparken, bizler de Tağuti Anayasaya alternatif olarak kendi Anayasamızı oluşturup, temel prensiplerde yazılı hale getirebilir, bunu gerekli mercilere gönderebiliriz.

 

Onların anayasasında yazan “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ibaresinin üstünü çizerek “Yaratmak da, hükmetmek de Allah’a aittir” diyerek değiştirebiliriz. Mevcut olanı ve yenisi yapılacak olanı zaten inancımız gereği beşeri olması hasebiyle ret ediyoruz. Bu reddiyemizi kendimize ait olanla pekiştirebiliriz. Nasılsa demokratik bir ülkede yaşamıyor muyuz?! Düşüncelerimizi özgürce ifade etme gibi bir hakkımız var, bunu değerlendirebiliriz. Toplumda her kesim kendi değerlerini gündeme getirebiliyorsa, fikrini söyleyebiliyorsa, özgürlük adına bütün olumsuzlukları talep edebiliyorsa, biz Müslümanlar neden asli hakkımız olan inancımız gereği yaşamayı talep etmeyelim?

 

İslam’ı hakim kılma adına bir siyasi oluşuma müsaade edilmiyor, suç sayılıyor, terörist muamelesi yapılıyor. Rahmetli Ercüment Özkan bunu denedi, demokratların iki yüzlü olduklarını ispatladı geçmişte.

 

Beşeri anayasaların üstünde İslami bir anayasa hazırlamak değerli alimlerimizin işi olacak, temel hatlarıyla da olsa yazılı bir teklif sunulmasının Müslüman halkı da tercihe iteceği kanaatindeyim.

 

Referandumda beşeri olanın peşine takılan kardeşlerimiz de böylece kendi inançlarına mahsus bir çalışmaya katkıda bulunmak adına, gayretle bu anayasa hazırlığına yardımcı olabilirler. Bu çalışmanın kabul edilmeyeceğini bilerek dahi olsa gündeme getirilmesinin yararlı olabileceğini düşünüyorum. Gerçek özgürlüğün, adaletin, hakkın, Allah’ın ve Rasulünün izinde olduğunu insanoğluna haykırmalıyız. Bir hocamız da demişti geçen günlerde nasılsa, “Kur’an ve sünnet referans alındığı müddetçe…”diye. Kur’an  ve sünnetin referans alındığı  bir anayasa düzenlemesine toplumun her kesiminden ilgi geleceğini tahmin etmek zor değildir.

 

Bütün ezilmiş mustazaflar, kimsesizler, despotizimden bıkmış, Kemalist faşizme muhatap kalmış halk kitleleri İslam’ın aydınlık geleceğine taraf olacaklardır.

 

Elimizdeki yazılı anayasayla, yeryüzünde fitne ve fesadın kalkacağını, kimsenin ezilmeyeceğini, ezilenlerin haklarını alabileceğini, ekinin ve neslin sıhhate kavuşacağını, yeryüzünün İlahi adaletle tekrar mamur olarak kurulacağını, bütün zalimlerin gereken cezaya muhatap olacağını ilanen duyurabiliriz.

 

Unutmayalım ki, insanlığın, canlı ve cansız bütün yaratılmışların  kendini bulacağı tek sistem Allah’ın sistemidir, bütün yaratılmışlar fıtraten buna eğilimlidir. Başarı Allah’a aittir, kul için asıl olan gereğince mücadele etmenin gayretini vermektir. Her kesimin kendi dinini yeryüzüne hakim kılmanın mücadelesini verdiği bir  dünyada, bizlerde kendi dinimizin hakimiyeti için elimizden gelen çalışmaları yapmalı, sürekli bir birini eleştiren ama bir yere varamayan konumundan  kurtulmalıyız.

 

Safların netleşmesi, Hakk-batıl ayrımını net olarak ortaya çıkması  açısından, yapılabilecek olanlar neyse yapmanın yollarını aramalıyız. Uzun zamandır  kan kaybeden, sıkıntı yaşayan, sürekli birbiriyle çekişen kitle olmak içimizdeki sıkıntıları daha da artırmış, üzüntülerimizi katlamıştır. Şimdi, böyle bir olasılığı değerlendirmek için bir araya gelmenin gayreti verilebilir. Basit dünyevi çıkarlar hiçbir zaman bizi gerçek görevimizden geri bırakmamalıdır.

 

Acizane bir düşüncedir, ağabeylerimiz, hocalarımız kardeşlerimiz ne değerlendirmede bulunur bilmem. İnsanlara giderken “İslam iktidara geldiğinde işte böyle adilce yönetileceksiniz” diyebilmeliyiz. Nüsha nüsha çoğaltıp dağıtabiliriz, Allah’ın hükümlerinin sığınılacak yegane mercii olduğunu okutarak anlatabiliriz.

 

Bu konuyu bir düşünsek diyorum.

 

Selam ve dua ile.