Mehmet ÇOBAN
ÇARPILMADIK YANIM KALMADI…
Kur'an-ı anlayarak okuyunca baktım çok güzel, topluma Kur'an-ı anlayarak okuyun dedim. Vay sen misin diyen? Hemen; çarpılırsın, sapıtırsın dediler.
Ayetleri okuyunca; türbelerin, yatırların, oraya buraya yakılan mumların, çaputların İslam ile ilgisi olmadığını öğrendim. Bu gerçeği toplumla anlattım. Vay sen misin anlatan? Hemen; çarpılırsın, sapıtırsın dediler. Arkasından kâfir, sapık, dinsiz ilan ettiler...
Ayetleri, Allah resulünün uygulamalarını önüme aldım. Baktım; kandiller yok, mevlit yok, sala yok, bir sürü dua, bir sürü âmin yok, tespih yok, zikir yok. Camilerde sünnet yani nafile namazlarını kılmak yok. Teravih namazı yok. Üstelik gelen hadislere göre, resul bir kere camide teravih kılmaya kalkmış. Millet arkasına durunca; güya "farz olmasından korktum" diye bir daha kılmamış. Ama bugün bakıyorsun; adam farz namazını kılmaz, teravih kılmak için camiye koşturur. Üstelik cemaatle kılmak için yarışır. Diyorsun kardeşim bunlar dinden değil. Vay sen misin diyen? Hemen çarpıyorlar. Üstüne sapık, kâfir, mezhepsiz ilan edip dinsizsin dediler.
Mezhepler konusunda araştırmaya başladım. Mezhepler tarihini okudum. İmamların hayatlarını, görüşlerini okudum. Harika insanlar. Kendi zamanlarında sapık, kâfir ilan edilmişler. Ancak; sonradan onların ismini kullananlar onların yolundan sapmışlar. Bunları topluma anlattım. Vay sen misin anlatan? Hemen; mezhepsiz, sapık, kâfirsin. Böyle gidersen çarpılırsın dediler.
Baktım toplum hadislerden söz ediyor. Nedir ne değildir öğrenmeye kalktım. Hadis tarihinden başlayıp, hadis usulünü, hadis kitabı yazan muhaddis ve müctehitlerin hayatlarını okudum. Hadisler hakkındaki görüşlerini öğrendim. Tarih içinde gelişen hadis kritikleri üzerinde çalışma yaptım. Sonra kalktım Kütüb-i sitte dedikleri altı hadis külliyatını büyük bir sabırla okudum. Hadisler altında yapılan yorumları okudum. Dört mezhep imamlarının yazdığı veya adlarına yazılan hadis kitaplarını okudum. Çıkardığım özetleri anlatmaya başladım. Vay sen misin anlatan? Hadis konusunda cahiller ayağa kalktı. Sünnetsiz, sapık, kâfir, dinsiz, saygısız ilan ettiler.
Allah nasip etti cezaevine gittim. Vaktim bol… Evimde olan, bende olmayıp arkadaşlarımda olan tefsir kitaplarını getirttim. En azı 7 cilt olan, kimi 16 – 20 cilt olan tefsir külliyatlarını bitirdim. Üstüne tefsir tarihi, tefsir usulü kitapları okudum. Çıkardığım özetleri anlatmaya başladım… Vay sen misin anlatan? Anında çarptılar. Kimi tarihsellikle, kimi modernistlikle, kimi klasik olmakla, kimi sapıklıkla, kimi kâfirlikle suçlayıp, Müslüman değil dediler.
Kardeşim bu düzen İslam değil. Etmeyin eylemeyin. Bu düzeni kuranlar İslam'ı kaldırmak için ellerinden geleni yaptılar. Kirli, yalancı, çıkarcı politikacılarıyla sürekli sizleri kandırdılar. Bunları desteklemeyin. Desteklerseniz sizi saptırırlar dedim. Vay sen misin diyen? Hemen; bölücüsün, fitnecisin dediler. Ardından sapık, kâfir ilan ettiler. Duramadılar; arkasından inşallah çarpılır, yamuk yumuk olursun dediler.
Daha ne diyeyim dostlar! Vallahi de billahi de çarpılmadık, sapıtmadık yerim kalmadı. Çarpıla çarpıla, sapıta sapıta bir hal oldum.
Hemen belirteyim. Çarpıkların, sapıkların çarpması da, bir hoş oluyor doğrusu...
Onlar çarptıkça kendime geliyorum.
Beni çarpan, sapık, kâfir, mezhepsiz, sünnetsiz ilan eden herkese teşekkür ederim. Sağ olun var olun!
İnşallah siz de benim gibi çarpılırsınız!