Mehmet ÇOBAN

09 Nisan 2015

TERİMLER / SİYASET, YÖNETİM, SANAT

Türk Dil Kurumunun sözlüğünde terim sözcüğü “Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelime, ıstılah”olarak geçmektedir.

Bu yazımızda terim sözcüğünün kapsamında, siyaseti, yönetimi, sanatı dolaylı veya dolaysız ilgilendirmiş bazı tanımlardan söz edeceğiz.

Siyasetin yönetime, yönetimlerin sanata etkileri veya tam tersi sanatın yönetime, siyasete etkileri bazı yönleriyle ele alınacaktır.

İnsanlar toplumsallaşmaya başladığı andan itibaren önlerine çıkan en büyük sorunlardan biri yönetme, yönetilme sorunudur. Yönetme, yönetilme sorunundan kaynaklanan siyaset olgusu ilkel toplumlardan itibaren insanı, insanlığı meşgul etmiştir.

Tarih okumalarımda rastladığım Hz. Musa’nın dönemini anlatan ayetlerdeki bazı terimler günümüzü de ilgilendiriyor. Milattan Önce 13. Asırda yaşadığıbelirtilen Hz. Musa'nın kısa hikâyesinde, Musa kavmini Mısır hükümdarı Firavun’un köleliğinden kurtarıp özgürleştirmiştir. Musa hikâyesindeki mucizevî fantastik konular konumuz dışındadır. Musa’nın hikâyesini anlatan ayetler dört terimi öne çıkarır. Firavun, sihirbazlar, Haman, Karun…  Öne çıkarılan bu terimler Mısır toplumunun üst burjuva yapısını oluşturmaktadır. Toplumun alt katmanında Mısır halkı ve köleler vardır. Mısır toplumunun üst burjuva katmanını oluşturan bu dört grup, o günün siyasetini, yönetimini, inancını, yaşamını ve tüm sanatsal değerlerini etkilemiştir. Bugün Mısır Medeniyetinden söz ediyorsak, burjuva kesiminin günümüze kadar gelen kültürel değerlerinden söz ediyoruz demektir. Piramitler, heykeller, resimler, değişik kullanım araçları ve yazıtlar…  Elbette bu değerlerin içinde, Mısır halkının ve kölelerinde yaşamlarında kullandığı değerler vardır. Ancak Medeniyet birikimine esas alınanlar burjuva kesiminin günümüze gelen değerleridir.

Mısır burjuvasını oluşturan Firavun, Sihirbazlar, Haman ve Karunların, ayetlerde geçen özelliklerine kısaca değinelim.

Firavun (ArapçaفرعونFir'awn; İbraniceפַּרְעֹהParʻō) Antik Mısır'da hükümdarlara verilen isim. Aynı zamanda tanrı Horus'un yeryüzündeki simgesi ve güneş tanrısı Ra'nın oğlu olarak da kabul ediliyordu. Tanrı’nın yeryüzündeki simgesi ve güneş tanrısı Ra’nın oğlu olarak Firavun, yönettiği insanlar üzerinde kesin bir egemenliğe sahipti. Halkı yönetmek için istediği yasaları Mısır’a hâkim kılar. İnsanların ölümlerine ve yaşamlarına karar verirdi.

Sihirbazlar; Firavunun toplumdaki sözcüleriydi. Firavunluğun, Firavunun ne demek olduğunu, hangi haklara sahip olduğunu, Firavunluk düzeninin toplumdaki iknasını sağlama görevlerini üstleniyorlar. Bilgileriyle, hünerleriyle toplumu yönlendiriyorlar. Düzenin Mısır’da yaşayan halk üzerindeki etkisinin devamını sağlıyorlardı. Musa ve Firavun ’un fikir çatışmasında, Firavunun varlığını ikna için Musa’nın karşısına çıkardığı sihirbazlar, Firavunluğun dayandığı esasları, akıl, muhakeme, mantık yoluyla anlatma gayretinde idiler. Çeşitli yolarla halkın gözlerini boyayarak, Firavunluğun devamını sağlama amacı taşıyorlardı. Musa’nın asasına, yani Musa’nın dayandığı temel ilke, inanç, kural ve bilgilerine karşılık, Firavunun sihirbazları yalanlarıyla, aldatmacalarıyla karşı koymuşlardı. Musa’nın asası sanki bir ejderha gibi, sihirbazların yalanlarını yutmuş, toplumdaki etkilerini ortadan kaldırmıştı. Firavunun sihirbazlarının Musa karşısında yaptığı işleve baktığımızda, yaptıkları şey, mevcut düzenin savunulmasıydı. Savunmalarını göz boyayarak yapıyorlar. Halkı kandırıyorlar. Fikir, bilgi, hüner üstünlükleriyle karşı çıkanları susturuyorlardı. Ancak Musa’nın karşısında üstünlükleri işe yaramadı.

Haman tarihte farklı değerlendirmelere sahip olsa da, Firavun’un tanrısal güç yapısını onaylayan, destekleyen kişileri temsil etmektedir. Mısır dininin temelini teşkil eden Firavunun Tanrısal olup, Tanrının oğlu, Tanrının yeryüzündeki simgesi inancının topluma kabul ettirilmesinde Haman etkilidir. Tanrısal bilgiyle Firavunun yanında üstün bir yere sahiptirler. Firavunun en yakınıdırlar. Adeta Firavun düzeninde tanrısal yapılaşmanın temsilcileri, sözcüleridirler.

Karun terimi günümüze kadar gelen bir sözcüktür. Zenginlikte üstüne yok anlamını taşır. Firavunu maddi güçleriyle destekleyen sınıftır. Varlığını düzene borçludur. Varlığını düzenin korunması için harcayabilir. Zira onun için mevcut düzen onu zengin eden, etmeye de devam edecek düzendir.

Firavun düzeninin üst burjuvasını, günümüzün terminolojisiyle özetlediğimizde şunu görürüz. Firavun ‘un Mısır’daki düzeni dört unsurdan oluşur. Tanrısal siyasal erk… Tanrısal dinsel yapı…  Mevcut yapının toplumda iknasını, kabulünü ve yaşam biçimi olarak gerçekleşmesini, bilgi, birikim, kültürel değerler olarak anlatan açıklayan aydınlar / bilginler veya fikir adamları…  Ve zenginler sınıfı…

Mısır düzenini oluşturan bu üst burjuva, Mısır yaşamını etkileyen tüm unsurların egemeni, yöneticisi, yönlendiricisidir. Mısır’daki yapılaşma, müzik, eğitim, resim, heykel gibi tüm yapılanmalar burjuvanın istediği yönde gelişir. Aksi halde düzene isyan anlamını taşır.

Günümüz düzenlerine baktığımızda, devletlerin yapısı ne olursa olsun, bütün devletlerde Mısır düzenindeki üst burjuva sınıfı mevcuttur. Düzenler ister laik, ister şeriatçı, ister ateist, ister sol, ister liberal, ister monarşi, ister krallık fark etmez. Bir bakıma her düzen, üst burjuva sınıfımız olmadan asla demektedirler. Kendilerini halk yönetimi olarak belirleyen düzenlerde dâhil böyle bir yapılanmanın dışında değildir.

Günümüz yapılanmasında Firavun’ un üstlendiği görevleri siyasetçiler veya politikacılar… Haman’ın veya Haman’ların üstlendiği görevi din adamları… Sihirbazların üstlendiği görevleri medya grubu… Karunların üstlendiği görevi sermaye temsil etmektedir.

Siyasetçiler kendilerini tanrısal veya tanrısız kabul etseler de, toplumu belirleme, biçimlendirme konusunda gerçekleştirdikleri yasalarla, insanların yaşamlarına müdahale ederler. Toplumların nasıl yaşayacaklarına karar verirler. Tıpkı Firavun gibi…

Din adamları mevcut düzenin dinsel açıdan sakıncalı olmadığını vurgulayacak düşünceyi, bilgiyi, inancı oluşturarak, toplumla siyasal erk arasındaki manevi bağı oluştururlar. Tıpkı Haman’lar gibi…

Medya grubu, mevcut düzenin inancını, mantığını, yapılanma nedenlerini topluma ikna için, sosyal, siyasi, tarihi, felsefi, dini ve ideolojik düşünceler oluşturarak, hitap ettikleri toplumu aynı yerde tutmaya çalışırlar. Ürettikleri; cumhuriyet, krallık, meşrutiyet, imparatorluk, sol, sağ, din, şeriat, vatan, namus, millet, ırk, şehit, sadakat, ihanet, hainlik, kahramanlık, korkaklık kavramlarıyla, toplumların maddi manevi düzene bağlılıklarını sağlarlar. Tıpkı sihirbazlar gibi…

Sermaye grubu, toplumun yer altı yer üstü zenginliklerine, halkın hizmet gücüne sahip olarak, mal ve servetleri bir yerde toplayarak, halkı yoksul bırakarak kendilerine muhtaç ederler. Tıpkı Karunlar gibi…

Siyasal açıdan farklı olan hiçbir devlet, bu yapılanmadan vazgeçemez. Aralarındaki fark sadece bu sınıfın güç dengelerinin topluma anlatılış biçimidir.

Üst sınıfın belirlediği yaşam biçimi, halkın yaşam biçimini oluşturur. Onlar her şeye özgürce karar veren, biçimlendiren, yönlendirenlerdir. Kültürel yaklaşımlar, sanat anlayışları, müzik türleri onlar tarafından belirlenir. Buna göre nesillerin eğitimi, yaşam biçimleri organize edilir.

Üst sınıfa bağlılık iyi vatandaş olmayı, üst sınıfı ret kötü vatandaşlığı belirler. İnsanlar üst sınıfın oluşturduğu düzenin yasalarına göre suç işleseler de, mevcut düzeni kabul ettikleri müddetçe iyi vatandaştırlar. Ancak düzeni değiştirmeye yönelik her türlü düşünce, etkinlik, eylem, gelişme üst sınıfça anarşi, ihanet, hainlikle isimlendirilir.

Yaşatma ve yok etmede üst sınıf, oluşturduğu düzenin ilkelerine göre karar verir. Üst sınıfın oluşturduğu düzenin inancı, ilkeleri değişmez, değiştirilemezdir. Üst sınıfın oluşturduğu değişmez, değiştirilemez ilkelere inanan, aydınlar, bilim adamları, din adamları, sanatçılar belirlenen çerçevede üretimlerini yaparlar.

Böylece hayatı biçimlendiren, yönlendiren temel terimlerin, siyasal erk (Firavun), dinsel güç (Haman), Fikirsel erk (Sihirbazlar), parasal güç (Karunlar), sadece geçmişin değil, geçmişten bugüne kadar toplumsallaşmanın bir uzantısı olarak karşımıza çıkmış olur.

Ne yazık ki, Allah’ın gönderdiği resullerin mücadele ettiği bu üst sınıf, zaman içinde bazen yıkılmış olsa da, her zaman sanki insanlığın doğasındanmış gibi, yine insanlar üzerine egemen olmakta ve insanları kendine köle kılmaktadır.

Ne yazık ki, her ülkede gelişen, bilgi, kültür ve tüm sanat kolları, bu üst sınıfın yaşatmasıyla ayakta durmakta, üst sınıfa karşı çıkanlar yok edilmektedir.

Ve ne yazık ki, geçmiş toplumların medeniyet birikimi olarak ifade edilen tüm değerler, bu üst sınıfın belirlediklerinden ibarettir.

Hâlbuki toplumlara egemen olan bu üst sınıflar, yaratılışa aykırı olarak, yaratıcıya isyan ederek, kendilerine diğer insanları köle kılıyor. Sihirbazları (medya) sayesinde de köleliği insanlık olarak gösteriyorlar.  

İnsanın insan, insanın yaşamsal, insanın sanatsal özgürlüğüne ulaşabilmesi için, mevcut düzenlerde oluşan üst sınıfın egemenliğinden kendini kurtarması gerekir. Bu durum gerçekleştirilemediği müddetçe, ne insan, ne yaşam, ne de hiçbir sanat kolu özgür değildir.

Yaratıcı ise insanı özgür yaratmıştır.