Mehmet ÇOBAN

17 Ekim 2015

OTUZ YILLIK AŞK

Otuz yıllık bir aşk hikâyesinden söz ediyoruz. Kimse anlamıyor.

İran'da Amerika'ya karşı Şiiler devrim yaptığında; Müslümanların Sünni dünyasını da bir heyecan sarmıştı.

Yüzyıllardır ehlisünnet görüşü ile ıslah metoduyla hareket eden Sünni toplumlar, “Şiiler devrim yapar da biz niye yapamayız?”, demeye başladılar.

2. Dünya savaşından sonra Yalta'daki toplantılarda dünyayı sömürmenin paylaşımını yapan Amerika ve Rusya, Ortadoğu'yu paylaşmıştı. Tabi sadece Ortadoğu'yu değil. Dünyanın çeşitli bölgelerini de paylaştılar. Ancak zaman içinde değiş tokuş yapıyorlardı. Çünkü uzun süre kapitalizm veya uzun süre komünizmle yönetilmek insanlara sıkıcı gelebiliyordu.

İran devriminden sonra Amerika'da, Avrupa'da; Ortadoğu'da ılımlı İslam projesi konuşulmaya başlandı. Bunun yanında büyük İsrail devleti planları ortalığa atıldı. Seksenli yıllarda yapılan bu yorumların arkasından, doksanlı yıllarda Ilımlı İslam projesinde adımlar atıldıkça, büyük İsrail projesi geriye itildi. Ancak başka bir sorun vardı. Ilımlı İslam projesi de olsa, Müslümanlar arasındaki radikal gelişimler, Amerika'yı, Rusya'yı tedirgin ediyordu. Irak lideri Saddam Hüseyin’in, ne yaptığını bilmez bir şekilde Rus yanlısı iken, Amerika ile anlaşarak İran’a saldırısı, sonra silahları Amerika’ya çevirişi, ortada ciddi sorunların olduğunu gösteriyordu. Irak lideri Saddam’ın İran'la savaştırılmasında yediği kazığın intikamını almak için Amerika'yla savaşması, Ortadoğu'da süper güçlere başkaldırının ilk işaretleriydi. Ne Rusya, ne de Amerika buna razı olamazdı. Onun için Rusya; Saddam'ı Amerika ile savaşında yalnız bıraktı. Birlikte aldığı kararlarla Saddam'ı tarihten sildiler. 

Aslında Saddam’ın tarihten silinmesi Rus nüfuz alanındaki ülkeleri ciddi şekilde rahatsız etti. Suriye, Mısır, Libya, Yemen, Cezayir, Tunus; Rus nüfuz alanındaki ülkeler olarak Rusya’ya karşı güvenlerini kaybetmeye başladılar. Diğer taraftan Rusya’da Komünizmle ilişkisini yumuşatmış, kapitalizme doğru kaymıştı. Amerika ile Rusya nüfuz alanlarındaki rahatsızlığın ileride başlarına bela açabileceğini düşünerek Arap baharlarına düğmeyi bastılar. Amaç; nüfuz alanlarındaki paylaşımda yenilikler yapmaktı. Diğer taraftan özellikle Rus nüfuz alanında radikalleşen Müslümanların başına çorap örmek fikri de cazip gelmişti. Baskı gören Müslümanların demokrasiyle özgürleştirilerek, ciddi bir İslam patentli devrim girişimlerinin önünü kesmek istediler. Çünkü Saddam’ın Amerikalılar tarafından idamı, Rus nüfuz alanındaki ülkeleri baya tedirgin etmiş. Halkından önce liderlerinin radikalleşmesini öne çıkarmıştı. Ülke liderleri ile halkın birleşmesi en tehlikelisiydi. Hâlbuki Amerika ve Rusya; nüfuz alanlarındaki liderlerle halkı birbirine düşürecek formülleri el altından uyguluyorlardı. Bu uygulamaya Arap baharları ile hız verdiler.

Büyük İsrail projesinin şu aşamada iyi olmayacağı düşüncesi, özelikle Amerika’nın yeni lideri Obama tarafından dolaylı olarak söylenmeye başlayınca, radikal gelişmeleri önlemek için, Ortadoğu halklarının önüne başka kavga nedenleri koymak gerekiyordu. Böylece daha önce ortaya atılan Kürdistan fikri güçlendirildi. Kürdistan fikri Amerika ve Rusya için büyük İsrail projesinden daha iyiydi. Çünkü büyük İsrail Projesini uygulamaya koyarak İsrail’i büyütmek, Müslüman dünyada büyük infial yaratabilirdi. Kürdistan fikri ise, yerel, ırksal kökenlere dayanacağından etkisi fazla olmazdı. Ayrıca; Suriye, Irak, Türkiye, İran üzerindeki Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı toprakları birleştirerek Kürdistan’ı kurmak, Ortadoğu’nun ortak ideali İslam düşüncesinin önüne, ırksal ayrılıkları pekiştirecek devlet idealiyle set çekilebilirdi. Nasılsa Kuzey Irak’ta Kürtlere devlet kurdurulmuştu. Böylece Iraklı olma fikri bölünmüş. Şia ve Kürt halkları Saddam’ın Iraklı felsefesinden uzaklaşmışlardı. Türkiye’de Türkiyeli veya Türk olmak… İran’da İranlı veya Fars olmak fikri, Kürt toplumlarına Türk, Fars gibi olacaksınız baskıları işlerine yarayacaktı. Düğmeye basıldığında Suriye’de olaylar başladı. Saddam ile birlikte Rus nüfuz alanındaki Suriye, Rusya tarafından terk edilerek Arap baharlarının kucağına atıldı. Ancak Amerika’nın hesaplayamadığı bir şey vardı. Suriye halkı, Saddam’ın tarihten silinme sırasında birçok Iraklı kardeşini kabul etmişti. Ayrıca Mısır ihvanının uzantısı Suriye İhvanı tahmin ettiklerinden daha fazla Suriye’de güçlenmişti. Arap baharlarının ardından Mısır ihvanına karşı yapılan Sisi darbesi, Suriye ihvanının Amerika’ya, Rusya’ya güvenmemesi gerektiğini öğretti. Böylece Suriye’deki Arap baharı geriye tepti. Irak’tan gelen Sünni kökenli Müslümanlar ile Suriye’deki selefi Müslümanlar birleşerek IŞID adıyla devlet kurduklarını ilan ettiler. Bunun karşılığında ihvan kökenli Müslümanlar da, kendi özerkliklerini ilan ederek Özgür Suriye Ordusunu, Nusra cephesini oluşturdular. Selefi düşüncesinin sert yapısı olmasaydı ve ihvan kökenli Müslümanlarla birleşselerdi; şimdi, ne Suriye, ne de Irak kalırdı. IŞID’IN tek başına ilan ettiği devlet, bütün Müslümanlar tarafından ilan edilerek büyük bir güç kazanır. İki ayrı devlet olan Suriye, Irak üzerine oynanan oyunlar, iki devletin üzerinde Müslümanların kurduğu bir devletle bütünleşmiş olurdu. Ancak selefiler ile ihvan kökenli Müslümanların anlaşamaması Amerika’nın işine geldi.

Amerika’nın IŞID ile mücadelesinin uzun sürmesi; Kürdistan konusunun önemini ortaya çıkarınca, Amerika Kürdistan üzerine oynamaya başladı. Amacı Kürt toplumunu IŞID’e karşı kışkırtarak, kendi askerlerinin ölmesini engellemekti. Kürt halkının oluşturduğu PKK, YPG, PYD örgütleri; devlet hayaliyle, Amerika’nın oyununda başrolü oynamaya başladılar. Fakat Amerika’nın hesap etmediği bir şey vardı. PKK, müttefiki Türkiye’yi, PEJAK İran’ı rahatsız edecekti. İran Amerikan karşıtı politikalara sahipken, ESED’İ korumak için IŞID’I karşısına alınca otomatikman Amerika ile aynı safta yer almıştı. Bu durumda İRAN’DA Amerika’nın müttefiki durumuna girdi. Sonuçta şöyle bir tablo çıkıyordu. YPG, PYD, PKK, PEJAK Amerika’nın desteklediği, onlara KÜRDİSTAN vaat ettiği örgütlerdi. TÜRKİYE NATO müttefiki, İRAN ise ESED desteği ile IŞID’E karşı olduğu için Amerikan müttefiki haline gelmişti. Böylece olaylar ve taraflar birbirine girmişti. IŞID hariç Ortadoğu’daki tüm taraflar Amerika tarafından kontrol ediliyordu. Ama; PKK Türkiye Cumhuriyetine karşı, YPG Esed’e karşı, PEJAK İran’a karşıydı. Ama hepsi IŞID karşıtlığında Amerika’nın patronluğunda birlikteydiler. Bütün Kürt kökenli örgütler, IŞID konusunda aynı saftayken, kuruluşlarının nedeniyle TÜRKİYE’YE, SURİYE’YE, İRAN’A karşı oluşlarıyla ayrılıyorlardı. Bu nedenle görüntüde çok çelişkili durumlar doğuyordu. KOBANİ’DE Türkiye PKK’ya yardım ediyor. Aynı zamanda PKK ile savaşıyordu. İran IŞID’E karşı, Kürt gruplarını destekliyor. İran’da PEJAK ile savaşıyordu.

Rusya Arap baharlarında anlaştığı Amerika’nın yaptıklarına ses çıkarmıyordu. Ancak Amerika Arap baharlarında ortalığı baya karıştırdı. Çıkarları doğrultusunda sürekli taraf değiştiren Amerika, Ortadoğu’daki ülkeleri birbirine düşman etti. Ortaya çıkan tablo Rusya’yı rahatsız etmeye başladı. Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak, Arap baharlarının başarısız sonuçlarından istifade etmek, Amerika’nın kendisine verdiği sözleri yerine getirmemek nedenleriyle Ortadoğu’ya müdahale kararı aldı. Şimdi Suriye’de… Yarın Mısır, Libya, Cezayir, Tunus, Yemen de olabilir. Çünkü buralarda nüfuz olarak Rusya hâkimken Amerika’ya devretmişti. Amerika buraları Rusya’nın kendisine devretmesine karşılık, henüz Rusya’ya dünyada herhangi bir yeri vermedi. Ukrayna üzerinde anlaşılmışken Ukrayna oturmadı. Polonya, Almanya, doğu Avrupa ülkeleri üzerinde anlaşmışken, Rusya henüz karşılıklarını almadı. Amerika kendi nüfuz alanlarından bir kısmını Rusya’ya devretmesi gerekiyordu. Olmadı.  Rusya işe el koyarak Suriye’ye saldırarak, hem Esed’in kurtarıcısı olacak, hem kaybettiği nüfuz alanlarındaki halklara güven verecek. Amerika Rusya’ya karşı sözünü tutmamanın ezikliğiyle, Suriye’ye saldıran Rusya’ya karşı kılını kıpırdatmıyor. Suriye üzerinde çıkar hesaplayan Türkiye; Rusya’nın olaya girmesiyle çıkarlarının tehlikeye girdiğini hesaplayarak durumu NATO’yaşikâyet ediyor,ama NATO’nun kılı kıpırdamıyor.

KÜRDİSTAN projesi Amerikan projesi olmasına rağmen Rusya’nın işine geliyor. Çünkü Amerika gibi Rusya da Ortadoğu’da güçlenmiş, TÜRK, FARS, ARAP devletleri istemiyor. Onun için halkı Müslüman sayılan TÜRK, FARS, ARAP devletlerinin ortasında KÜRDİSTAN kurularak, iş tamamıyla IRKÇI bir anlayışa sokuluyor. Böylece bölgede oluşabilecek İslam temelli, ırkçılığı ikinci plana iten oluşumlarının önüne geçilmek istiyor.

KÜRDİSTAN projesinde, Irak tamamdı. Suriye tamamlanmak üzereydi. Sırada “İran mı var Türkiye mi var?” derken, İran ile Amerika anlaşıverdi. İran’ın IŞID’E karşı sert tutumu Amerika’ya güven verince, Amerika İran’a karşı PEJAK meselesini rölantiye aldı. IŞID konusunda Amerika Türkiye’ye güvenmiyor. Sanki Türkiye IŞID’E karış söylemlerine rağmen, Amerika’ya karşı IŞID kozunu kullanabilirim hesabına giriyor. Bu durum Türkiye’den belli olmasa da, Amerika’da, Avrupa’da dillendirilmeye, Türkiye ile IŞID arasında anlaşma olduğu haberleri yayılmaya, yorumları yapılmaya başlandı. Bu durum Amerika’nın PKK’nın yolunu açmasına neden oldu. Yolu açılan PKK artık Türkiye’deki hedeflerini gerçekleştirmek için harekete geçti. Bunun için gerekenleri yapıyorlar. Şimdilik görünen o ki; Amerika PYD’nin arkasında olduğu gibi açıkça PKK’nın ardındayım demiyor. Subayları ile birlikte PKK saflarında bulunmuyor. Tabi görünürde böyle… Yarın ne olur bilinmez?!

Ülkedeki patlamalar; iç savaş çağrısının patlamalarıdır. Türkiye bölünecek; halk Suriye’deki gibi birbirine girecek, ortaya nur topu gibi iki devlet, belli olmaz üç beş devlet çıkabilecektir. Çünkü iç savaş çıktığında bugün siyasal alanda kavga veren bütün gruplar, kendi devletlerinin hayallerini kurmaya başlayacaklardır. Bakmayın bugün hepimiz kardeşiz dediklerine… O gün geldiğinde herkes başının çaresine bakmaya başlayacaktır. Türkiye’deki halkların aklına bunlar gelmese de, Amerika, Rusya mutlaka akıllarına getirecektir.

Rusya; görünürde PKK’yı desteklemiyor. Görünen o ki; KÜRDİSTAN kurulursa Amerikan nüfuz alanında kalacaktır. Ancak yarın için böyle bir işlemin karşısında Rusya ne der bilinmez. Belki de; İran veya Türkiye Rus nüfuz alanına bırakılabilir.

Amerika’nın otuz yıllık aşkı; Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak için ya silahşoru gibi kullandığı İsrail’i büyüterek Müslümanların başına bela edecek, yâda KÜRDİSTAN’ı kurarak Müslüman toplumları ırksal yapılanmalara iterek, ırklar üzerinden birbirine düşürecektir.

İşte tam bu noktada sorum geliyor.

Ey Türkiye halkı?

Ey Kürt halkı?

Ey Müslümanlar!

Üzerinizde bu kadar oyunlar tezgâhlanırken sizler ne düşünüyorsunuz?

Aklınızdaki, kalbinizdeki, içinizdeki Rusya’yı, Amerika’yı kovup, biz kendi işimizi kendimiz hallederiz mi diyeceksiniz?

Yoksa Amerika’nın, Rusya’nın çıkarları doğrultusunda tezgâhtan geçip birbirinizi mi öldüreceksiniz?

Unutmayın ne Rusya, ne Amerika Ortadoğu halklarının, özellikle Müslümanların; iki ülkenin sömürüsüne karşı ancak Müslümanlar olarak ayaklanabilir. Ancak Müslümanlar olarak birleşip bu iki sömürgeci devletin haddini bildirebilir.

Ne sol, ne sağ, ne de başka ideolojiler, batıdan kaynaklı ideolojiler olarak batıya karşı mücadele veremezler.

İş Müslümanlara düşüyor!

Bu yük Müslümanların omuzunda yıllardır geziyor.

Aklınızı, muhakemenizi, iradenizi, kalbinizi, hayatınızı ayet ayet işlemedikçe, sömürgeci ülkelerin tezgâhları boş kalmaz.