Mehmet ÇOBAN

29 Haziran 2015

DEMOKRATİK LAİK DÜZENİN ÇELİŞKİLERİ

Düzenin felsefesine, partilerine göre düşünmeyince bazı gerçekleri daha iyi gördüğüme inanıyorum.

Zira bu ülkede particilik, faşizan duygular ön planda. İnsanlar; partilerinden farklı düşündüklerinde yok olacağına inanıyorlar. Bu inancı ilk önce çıkarlarına göre düşünenler kırıyor. Partiler arasında gezgin olarak; nerede çıkarlarına uygun ortam buldu oraya gidiyorlar. Onlar için partilerin bir önemi yok. Sadece çıkarlarının önemi var.

Faşizan duygular ülkedeki insanların yolunu çiziyor. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuyla birlikte; ülke TÜRKLÜK damgasıyla hareket ediyor. Ülkede yaşayan; Kürt, Laz, Arap, Ermeni, Yahudi, Rum, Fars toplumları Türkleştirmenin baskısını yaşıyorlar. Hemen herkes TC'nin TÜRKLÜK modelinde ya asimile olmayı, ya da susmayı başarmak zorunda bırakılıyor.

Düzeni yönetmek için kurulacak partilerin; TÜRKÇÜLÜK partisi (MHP) dışında, KÜRÇÜLÜĞÜ, LAZCILIĞI, ARAPÇILIĞI, ERMECİLİĞİ, YAHUDİCİLİĞİ, RUMCULUĞU esas alacak unsurlarla parti kurmaları; TÜRKLÜK olgusuyla bastırılıyor.

Demokrasi adı altında uygulanan düzen; ülkede yaşayan her türlü ırka, dine, mezhebe, siyasi görüşe yönetimde kendini ifade edebilirsin derken, partiler yasasıyla ancak TÜRKLERE müsaade ediyor. Böylece diğerleri başka açılımlarla, ikiyüzlü davranarak partileşmeye doğru gidiyorlar.

1945 yılından önce TÜRKLÜK ESASIYLA tek parti hükümeti (CHP) iktidarda iken, 1945 yılında Amerika'nın Rusya ile Yalta Konferanslarında verdiği kararla, ülke çok partili sisteme geçiyor. Bundan sonra CHP, ırka dayalı parti olma yerine AVRUPA SOLUNU temsil eden parti olarak göreve başlıyor. Hâlbuki Tek Parti döneminde CHP Avrupa solunu değil, Avrupa kapitalizmini esas alıyor. Bundan dolayı Tek Parti dönemindeki bütün solcular, komünistler düzene karşı çıkıyorlar. 1946 yılında kurulan DEMOKRAT PARTİ, sağın (kapitalizmin - muhafazakârlığın, dindarlığın, Türk ırkına dayalı milliyetçiliğin) partisi olarak iş başı yapıyor.

70'li yıllar yaklaşırken, ırkçılığın partisi MHP, dindarların partisi MNP (Milli Nizam partisi sonra sırasıyla, MSP, REFAH bugün SAADET partisi oluyor) kuruluyor. Liberaller, kapitalistler, solcular bir çok irili ufaklı partiler kuruyorlar.

Çok partili sisteme geçildikten sonra, 1960 ihtilali, 1971 muhtırası, 1980 ihtilali, 28 Şubat muhtırası yaşayan ülkede, TÜRKLÜK - LİBERAL - KAPİTALİSTLİK - LAİKLİK özünden saparak aşırılaşan, Türk ırkçılarını, dindarları, solcuları, başka ırkçıları dizayna sokuyor.

Böylece şunu söylüyor. Ülke her ne kadar DEMOKRASİ ile yönetilse de biz AMERİKAN SİTİLİ LİBERAL, KAPİTALİST, MUHAFAZAKÂR, SOL, MİLLİYETÇİ, DİNDAR yapılanmaların dışında hiç bir şey kabul etmeyiz.

Amerikan yönetimindeki ülke siyasetinde; SOLA, IRKA, DİNE göre yönetim isteyenler istenmiyor. Ancak; KAPİTALİSTLEŞEN, LİBERALLEŞEN, LAİKLEŞEN SOL, IRKSAL DÜŞÜNCELER (MİLLİYETÇİLİK) ve DİNDARLAR KABUL EDİLİYOR.

Böylece ülkedeki siyasal yönetim DEMOKRASİ DEĞİL, AMERİKAN DAYATMASI liberal, kapitalist, laik bir yapı olarak karşımıza çıkıyor.

Bu durum; DEMOKRASİ DENİLEN GÜYA HALKIN KENDİNİ YÖNETMESİ varsayımını ortadan kaldırarak, ülkede AMERİKAN FAŞİZMİNİN uygulandığını gösteriyor.

Türkiye Cumhuriyetindeki IRKLAR, DİNLER, İDEOLOJİLER, ancak Amerika'nın izniyle partileşerek ülke yönetimine Amerikan icazetiyle gelebilirler.

Bunun dışında bir gerçek olduğuna inanmak istesem de, bu gerçeğin dışında bir gerçeği ne yazık ki göremiyorum. 

KISACA AMERİKA'DAN İCAZET ALMAYAN HER PARTİ YOK OLMAYA MAHKÛMDUR.