Mustafa BOZACIOĞLU

12 Eylül 2016

DARBEDEN KORUYAN KURBAN

İşte ulaştık yine kurban bayramına… Rabbim yoluna malını, canını kurban edebilme cesaret ve azametini nasip etsin hepimize… Dileyene, arzu edene; talip olana.

Daha önce nicelerine erdik de nicel kurbanlarımızı sunup niteliğine uygun olarak idrak edebildik mi, şüpheli… Kişi yapıp ettiklerini halis niyetle, samimi olarak gerçekleştirdiğinde elbet ecri zayi olmayacaktır. Rabbimiz ‘Şekûr’dur; şükrün karşılığını verendir, misli ile veya ziyadesiyle…

İbadetlerimizde ruh-şekil, mana-maksat ve tahakkuk, öz-kabuk ilişkisini gözetmemiz şarttır. Her hal ve şartta asıl amaç Rabbimizi razı ve memnun edebilmektir. Bunun için niyet ne kadar önemli ise o emrin bilfiil, bizatihi ifa edilmesi de şarttır. Mazur görülebilecek sebeplerle o emrin ifasının/kazasının gerçekleştirilememesi halinde dahi yapılması gerekenler vardır. Yine Rabbimizin gösterdiği usul çerçevesinde, ona uygun yol ve yöntemlerle…

Kurban ibadetimizin fıkhî birçok ayrıntısı, bileşeni olsa da bunlar bu yazı için birer bahsi diğerdir. Bilmemiz gereken -her ibadette olduğu gibi- kurbanlarımızın ne eti ne de kanı Rabbimize ulaşmayacaktır. O bundan münezzehtir, müstağnidir. Bizden sadece ve yalnız ‘takva’ O’na ulaşacaktır. Gerisi; ya gerisi ya da derisi misali…
Kurban özelinde maksat Rabbimizin ‘hidayet etmesi’ (Hacc 37) lütfunun karşılığı olarak şükürdür. Mahza teşekkür, şükür, hamd etmektir. Kurbanın, bu üst ve ulvî gayenin bir tarafa bırakılarak eti ve kanı üzerinden, derisi ve hissesi üzerinden ayrıntılara boğulması azımsanmayacak bir kırılma ve sapmadır.

Kurbanın belli bir şekilde ve oranda mal, can, sağlık, dünyevi ikbal vs.nin edinimi ve muhafazası, kazanın belanın engellenmesi amaçlarına indirgenmesi hafife alınamayacak bir kopuştur. Olguyu tahfif etmektir. Bu başlığı atmamıza vesile olan reklam sahibi camia çok enteresan hatta paradoks olarak tv’de ‘büyük kopuş’ programları yapmakta ve yoksul ve yoksunlara yardım eli uzatan bir yardım kuruluşuna da sahip olarak kurban bağışı amacıyla ‘Kurban kazayı belayı engeller, darbeyi defeder!’ spotuyla ilanlar reklamlar verebilmektedir. İşte tam da ‘kopuş’ örneği…

Yahu, size sormazlar mı -ki sormuyorlar maalesef- ‘Siz daha önce hiç kurban kesmediniz mi, önceki kurbanlarınız niye önceki darbeleri engellemedi?’ diye! Bu nasıl bir kurgu, algı operasyonu, endoktrinasyondur? Demek ki önceden siz ya hiç kurban kesmediniz veya en azından hiç biri kabul olmamış! Sonra siz ilk kez değil, yıllardır kurban hissesi ve bağışı topluyorsunuz, sizin kurgunuzla bakınca önceki kurbanların -önceki darbeleri engellememiş olma gerçeği ortadayken üstelik- bir hesabını verin! Muhasebesini yapın bir! Hem bu slogan önceki yıllarda, mesela 28 Şubat arifesinde aklınıza niye gelmedi? Yine, niye kurban; oruç değil, hac, namaz vs. değil? Bakınız aynı tutumu aynı camiadan -ki kendileri isabetle ve haklı olarak ‘uydurulmuş din’ ve geleneksel(ci) çevrelerle mücadele içindedirler- ‘namaz kıyafeti’ için verilen bir reklam filminde de benzer kopuş örneği sergilemişler ve yine tarafımızca bir yazıyla uyarılmışlardı. O zaman o reklam yayından kaldırılmıştı! Lakin ders almak, akletmek farklı bir olgu. Demek ki hata bizde ‘dokunamıyoruz’, temas edemiyoruz, etki oluşturamıyoruz! Zira ‘okunduğu kadar değil, dokunduğu kadar’ demişler değil mi?

Bu bir suistimal, dinden geçinme değilse nedir? Aklı eren varsa izah etsin! Ticaret dinin içine o kadar girmiş, sirayet etmiş ki ‘dinin ticarete etki alanı’ bırakılmamıştır, kalmamıştır dindar geçinenler marifetiyle! Bu kadar mı olur? Pes yani! Elhak kurban, sadaka, adaklar vs. ibadetlerin insan özeline, günceline değen tarafları vardır mutlaka. İçimizden birilerinin duası, niyazı; kimilerinin sadakası, adağı; bazılarımızın ibadetleri bir şeyleri tutar, birilerini engeller, rahmeti rahmana vesile olur, buna hiçbirimizin diyeceği bir şey olamaz. Yalnız bunlar matematik konusu değildir! Hoşumuza gitmeyenlerde hayır, gidenlerde ise şer olabileceği ve bizim bunu zahiri bakışla idrak edemeyebileceğimiz hususu gözlerden ırak tutulmamalı, imandan bağımsız görülmemelidir. Bunlar Rabbimizin tasarrufu dahilindedir. ‘İmtihan’ olgusu da bu bağlamda konuya dahil edilebilir.

Hasılı bizler tüm ibadetlerimizde olduğu gibi kurbanlarımızda da nefsimizi, Rabbimizin yed-i kudretinden kurtarma azmi ve bilincinde olmalıyız sadece ve daima… Evet, tüm ibadetlerimiz olduğu gibi kurban da ‘beşeri, insan ve mümin yapmak’ dahası ‘bizi tutmak’ için vardır.

Hülasa, Hayrettin Karaman’ın isabetle ve haklı olarak ‘nazar nazariyesi’ reddiyesi için söylediği (mealen) ‘Madem nazar var; gözü değen, değdiğini etkileyenler var, bunları sınır boylarına yerleştirin, tehditleri yok etsin, düşman uçaklarını düşürsünler!’ ifadesinde olduğu gibi sizler de her kurbanda seçme boğalardan hatta ateş sarısı develerden belli noktalarda kurban sunun da ne düşman tehdidi kalsın ne de kem niyetli, kursağında tedhiş saklı gafiller ve hainler emellerine ulaşabilsinler!

Biraz itidal, denge, feraset ve akıl lütfen…