15 Mart 2012

DEMOKRASİ, FELSEFİ KÖKLERİNDEN KOPARTILARAK TANIMLANAMAZ

 

Kavramlar kendi üretildiği koşulların, şartların bir ürünüdür. Tarihi arka plan, onu doğuran etkenler ve o kavramları tanımlayan fikir babalarının metinlerini göz ardı ederek kavramlara yeni içerikler kazandırmaya çalışmak anlamsız olup yanıltıcı sonuçlar doğurur.  

Marksizm, Laiklik, Demokrasi, sekülerizm gibi kavramların sahipleri, o kavramlara anlam yükleyen ideologlarıdır. Bu kavramlara tarihi tecrübelerinden yola çıkarak gömlek biçen ideologları yok sayıp, “bence Marksizm” şöyledir, “bence Demokrasi” böyledir yaklaşımları komik ve anlamsız kalmaktadır.

Tarihinde Avrupa’nın yaşadığı tecrübeyi geçirmemiş, o döneme ait sorunlarla karşılaşmamış Müslüman toplumlara demokratik modeller üretmek, kişiye ölçüsüz, provasız elbise biçmek gibidir. Ve bu elbise sahibini sürekli rahatsız edecektir.

Feodaliteyi, kilise zulmünü yaşamamış, muharref Hristiyanlıkla asla irtibatlandırılamayacak olan İslam’ı kabul etmiş Müslüman toplumlara, benmerkezciliği, insanın tanrı karşısında mutlak bağımsızlığını da içine alan sınırsız özgürlüğü, aklın kutsanması gerektiğini ve tüm bu sonuçları bir kazanç olarak görmesini nasıl izah edebilirsiniz.

Sınıf çatışmalarına uygun uzlaşma yöntemi olarak gelişen Batı demokrasileri, tarihinde sınıf çatışmalarına sahne olmamış ve sosyal örgütlenmesini cemaatleşme esasına göre şekillendirmiş Müslüman toplumlara nasıl sunulabilir.

Ama maalesef, Müslümanların içerisinde bulunduğu yenilmişlik psikolojisi, onları, yeryüzünü sömürerek elde ettiği maddi kalkınmayla toplumlarına müreffeh ve rahat bir hayatı yaşatan batı olarak tanımladığımız emperyalist gücün ürettiği bu modellere yönlendirmiştir. Ekonomik sömürü ve adaletsizliğe karşı sosyalizme öykünen Müslümanlar, ulus devletlerin yarışında nasyonalizmi keşfetmiş, otoriter, diktatör ve baskıcı rejimlere alternatif olarak da demokrasi ipine sarılmıştır. Bu birliktelikler, biri diğerini içerisinde asla barındıramayacak olan sosyalist-Müslüman, nasyonal(milliyetçi)-Müslüman ve demokrat-Müslüman tanımlarını doğurmuştur. Bu doğumun sonucu, spastik, özürlü zihne sahip fertlerin çoğalmasından başka bir şey olmayacaktır. Yani değil sorun çözme, uğraşılması gereken yeni sonuçlarla karşılaşılacaktır. 

Demokrasi çok boyutlu bir kavramdır. Bir yönetim biçimini, bir karar alma sürecini, bir yaşam biçimini ve bir değerler kümesini ifade eder. Bu farklı boyutlar iç içe geçtiğinden, birini diğerlerinden ayırıp demokrasiyi yalnızca tek bir boyutuyla incelemek anlamlı bir çaba olmaz.

Zalim diktatör idarecilerin yönetiminde 50 yıl kaybeden Müslümanlar, batılı değerlerin kutsandığı demokratik sistemlerle bir 50 yıl daha kaybetmemelidir. Bu sebeple Müslümanlar demokrasinin tarihi sürecinden yola çıkarak felsefi arka planını görebilmeli, demokrasinin kendi değerlerine özgü bir yaşam modeli sunduğunu anlamalı, başka dinlere ve hatta kültürlere asla tahammülünün olmadığını, onları kendisine dönüştürmeye çalışan açık bir din olduğunu fark edebilmelidir.   

(Not: Bu yazı, Hamza Er'in İLKAV Demokrasi panelindeki konuşmasının giriş bölümüdür)