Çetin YILDIRIM

01 Eylül 2010

DİRENEREK BURADAYIZ!

İslami yapılar ve özellikle bir hareket örgütleme kabiliyeti olanlar, siyasi manevralarını daha dikkatli oluşturmak zorundadır. Hareketin seyrinde dümeninde stratejik bir hata yapmak daha sonrakilere hastalıklı bir bünye devretmek olacaktır. Bu, hareketin özürlü bir hale gelmesi demektir. Bu stratejik manevralar bir boyutu ile de hâkim düşman olarak adlandırılan tağutun oyunu olabileceği gerçeğini de gözden kaçırmadan bağımsız hareketi saldırılardan korumak görevlidir ki en az zararla, kayıpla atlatılabilsin.

Son on yıl içinde İslamcı yapılardaki evrilmeyi masaya yatırdığımızda karşımıza gücünü koruyan ve artıran hükümet yanlısı cemaat yapıları haricinde geneli modernizmle beraber tasfiye edildiler veya içi boşaltılarak etkisizleştirildiler. Kendilerini AKP’nin getirdiği hava ile partinin rüzgarına teslim etmiş hatta oradan sebeplenen yapılar bir tür sağım merkezlerine devşirilerek AKP’ye payanda olmuşlardır. Belediyelerin özellikle İstanbul’da İslami cemaatleri beslediğini, hatta mazlum ve mağdur emekçilerin haklarını bu yapılara hediye ettiğini de düşündüğümüzde durumun vahameti ortadadır. Tabi bu şekilde beslenen yapıların referandum sürecine ‘oy vermeyerek’ de ‘koyvermemeleri’ gerekir.

Yağlı kuyruğa yapışmış oldukları belli olduğundan bu tavır anlaşılır bir durumdur. Bu yapılar zaten mevcut sistemin sağcı, muhafazakâr emziklerinden beslenmiş olmalarından dolayıdır ki; önlerine atılan sosyal artığın biraz yağlı olması, onları (k)oy verme noktasına getirmektedir. (K)oy verenlerin, yaptıkları imar hatası daha sonra ciddi statik bir hata olarak olarak karşımıza çıkacak ve yapılanın tasfiyesini de gerekli kılacaktır.

Referandum süreci sadece bu sağcı emziklerden emzirilen cemaatlerin haricinde devrimci çizgiye sahip olanların içerisinde de sarsılmaları beraberinde getirmiştir. İktidarın önüne geçirilemeyen tavır alışlar AKP içerisindeki bizim dostların hala İslamcı damarlarını korudukları yönündeki duygusal saplantı, başbakanın kefen giydiği yönündeki değerlendirmelerine yapılan ajitasyon yorumlar, mağdur olduklarını hala kanıksamalar, belli ölçülerde yalnızlık psikolojisiyle diğer cemaatlerin dümen suyuna girme belirtileri ve nihayetinde gelinen son noktada, AKP’ye eklemlenmeyle son bulan siyasi tavır… Çorbada tuzumuz olsundan ziyade “Yapanın eline sağlık da, tuzu biraz az olmuş” der gibi önüne konanı yemek ne zamandan beri İslamcılık oldu, anlamakta çok zorlanıyorum. Acaba neden şimdi?

Müslümanlar siyasi tavır almada kabiliyetlerini yitirmekte olduğu gerçeğini göz ardı etmeden adaletli bir sorgulamaya gerek var. Özellikle düşmanıyla mücadele ederek ona benzeyen İslamcı tipler öncüler de bu süreçte ya yeni fıkıh geliştirip tıkanıklığı aşacaklar ya da Kemalizm gibi tasfiye edilecekler. Burada tasfiye edilmenin diğer adı AKP’ye eklemlenmek olarak şekil bulacağı gün gibi ortadadır. Bağımsız bir siyasi hareket örgütleme şansını kaybederek, kültürel çalışmaların içinde varlığını koruyacaktır. Ancak. Başbakanın dahi gerisine düşen bir devrimci çizgiyi de gördüğümüz için kendimizi kınamalıyız. Sürecin büyüsüne kapılarak yapılan tercihsel hata bizi daha sonra açıklanması zor bir düzlemde AKP’nin çıkmaz yoluna hapsedecektir. Bu halde bir İslami hareket oluşturma çabasını bulmayı geçin, dünya ve hayat algısının değişmesi de kaçınılmaz olacaktır.

AKP ile hiçbir ideolojik ortaklığı olmayan bizlerin, akidevi bakışlarımızla da bu yapıdaki insanlardan farklı olduğumuzu unutarak AKP’yi kemalizmle, laiklikle ve darbelerle hesaplaştığını sanmak büyük basiretsizliktir. Bu sistemin kurguladığı referandum; poker oyununda tuzağa çekilerek dağıtılan iskambil kâğıtlarından farksızdır. Herkesin eline iyi kâğıtlar verilmiştir. Sağcısından solcusuna liberalinden İslamcısına, Kürdüne kadar herkesin mutlu olacağı bu oyunda tüm tarafların kazanacağını söylemek ne kadar aptallık olacaksa bu referandumdan Müslümanların kârlı çıkacağını iddia etmek de o kadar saflık olur.

Bu referandumda oy kullanmak sistemle hesaplaşma kavramını uzlaşmaya, İslami hareketin yabaniliğini uysallaştırmaya, devrimciliğini ise evrimciliğe mağlup etmesi anlamına gelmektedir. AKP içerisinde belli mevkilere gelenlerin siyasete bakışları ne kadar İslami ise bu referandum konusunda İslamcıların tavrı da o kadar İslâmidir. Sistem içinde bir gedik oluşturma ameliyesi olarak adlandırılan referandum; gelinen noktada sistemin damarlarına yapılan bu anjiyodan farksızdır. Yapılan ile hem sistem içindeki eski ağabeylerin yerleri muhkemleştirilecek, dışarıdan da İslamcılar bu ameliyeye hamallık yapacaklar. Yılların getirdiği İslami kimlikleri sistem içine yamayan, savrulan tiplere şimdi yapılar da eklemlenmiş olacaktır. Gözlerimizin körlüğünü, basiretimizin darlığını, ufkumuzun kısırlığını, siyasetimizin güdüklüğünü unutmadan yeniden yenilenerek direnerek kazanmak için ‘biz hala buradayız’ diyoruz.