Yakup DÖĞER
DÂVETİ TOPLUMA NASIL ULAŞTIRABİLİRİZ?
Yaşadığımız toplumun yüzde doksandan fazlasının Müslümanlığından bahsedilen ve bu durumun anketlerle de ifade edildiği bir zamanda yaşıyoruz. Buna rağmen, olabilecek bütün kötülükler ve fuhşiyat neredeyse tamamı Müslüman (!) olan topluma sirayet etmiş, hatta daha da ileri bir derecede kendisini Müslüman kabul eden birçok insan tarafından bu olumsuzluklar hayatın normal bir seyri gibi amel edilip yaşanır olmuştur. Zamana yayılmış sistemli bir asimile ve yanlış yönlendirmenin acı meyveleri ortaya çıkış, adına muhalif bütün anlayışlar, Müslüman olduğunu iddia eden birçok insanın vasfı olmuştur. Bütün bunlar bilinen ve “Her şeyin yeri ayrı” mantığıyla değerlendirilen eylemler olarak hafızalarda dinin dışında ameller tipinde kategorilendirilmiştir.
Dinin asli kaynağı Kur’an ve dinin pratik uygulayıcısı Hz. Peygamberden uzak, kültürün vahyin önüne geçtiği bir anlayışın zaman içerisinde hayat tarzı olduğu toplumumuzda, Müslüman olduğunu söyleyen fakat pratikte bunun akis bir durumda olan insanların nasıl dinin özüne döndürülebileceği, bu konuda neler yapılabileceği çok büyük bir sorun ve mesuliyet olarak bilinçli kişilerin sırtında bir yüktür.
Konuyu fazla dolaştırmadan gündeme getirecek olursak, Kur’an’dan ve Peygamber’den (s) uzaklaşan, Kur’an’dan çok geleneksel kültüre dair kitaplar ve menkıbe masalları okuyup dinleyen, Hz. Peygamberden daha fazla cemaat önderlerine tabi olmaya çalışan bu insanlara arı duru bir dini bizler nasıl anlatabiliriz? Gördüğümüz ve gözlemlediğimiz kadarıyla daha ulaşamadığımız, anlatamadığımız, haberdar edemediğimiz toplumsal kitleler önümüzde dağ gibi durmakta, bizler de daha kolay ulaşmanın pratik yolunu bir türlü bulamamaktayız. Kendimiz gibi düşünen bir grup içerisinde hep aynı şeyleri kendi kendimize konuşmak, kendimizi diri tutmak adına çok olumlu bir etkinlik olsa da, topluma açılamamak ayrıca büyük bir sıkıntı oluşturmaktadır.
Ne yapabilir de, bir zamanlar akın akın İslam’a giren insanların, şimdilerde akın akın dinden kaçmalarını, çağdaş putlar ve modern dinler edinmelerini engelleyebilir, yanlışlarını gösterebiliriz? Köyden köye, mahalleden mahalleye, kahveden kahveye koşmak mı gerekiyor? Seminerlerimizi halka açık yerlerde mi yapmamız gerekiyor, sokak sokak, ev ev insanları davet etmemiz mi gerekiyor...
Bize her konuda olduğu gibi bu konuda Kur’an ve Peygamber (s) yol gösterici konumdadır.
İlk vahiy geldiğinde Rasulullah (s) kendisine okuması emredilenlerin, içinde yaşadığı toplumla, cahili düzen mensubu bütün insanlarla arasını açacak düzeyde olduğunu çok iyi biliyor, bunları nasıl anlatacağı ve tebliğ edeceği konusunda ise insan olması sebebiyle kaygılar yaşıyordu. Gerçek şu ki, yüzyıllardır insanların ibadet edegeldiklerini bir kalemde silip atan ve bütün bunların birer batıl olduğunu söyleyen bir davetle toplumun karşısına çıkmak bir insanın fert olarak kolay kolay cesaret edemeyeceği çok zor bir görevdir. Fakat Rabbimiz “Kalk ve uyar, Rabbinin adını yücelt.” (Müddessir-2,3) buyruğuyla, Rasulüne yapması gerekeni en kısa yoldan bildirmiştir.
Şimdi günümüz formatıyla Müslümanların yapması gereken de, Yüce Allah’ın emrettiği ve Rasulün de pratize ettiği gibi uyarıya en baştan başlamak, anlatılacak kim varsa anlatıp, gidilebilecek nere varsa gidip bu görevi ifa etmektir. Sloganik söylemlerden öte, insana ve topluma dönük olarak gereken tebliği yapmak tevhidi bilince sahip Müslümanlar olarak bizim en önemli görevimizdir. Mekke cahiliyesi ile zamanımızı karşılaştırdığımızda, zaman ve mekan farkından başka da bir değişikliğin olmadığını görüyoruz.
Biz Müslümanlar her zaman enerjimizi diri tutarak Allah’a olan kulluk borcumuz ve ebedi hayata dair kazanım için iman ettiğimiz ilkeleri net ve tavizsiz olarak insanlara ulaştırmalıyız. Bunun için ne yapmamız gerektiği ve bu konu üzerinde düzenli plan-program ve sistemli bir çalışmaya girmemiz gerektiği kaçınılmaz bir durumdur.
Günümüz beşeri sistem anlayışı ve hayat tarzından insanları uzaklaştırmak, bunların batıllığını ve buna karşılık hakkı bütün açıklığıyla ortaya koyarak ifade etmeliyiz. Hak ile batılın bunca karıştığı günümüzde hakkın alenen ortaya konması zaruret derecesindedir.
Bu konuda bizler toplumun kendine özgü etkinliklerinde, davet edildiğimiz yerlerde insanların yanlışlarını onaylamadan, vahyi doğruları anlatabiliriz. Bunları birkaç başlıkta toplayacak olursak şöyle sıralayabiliriz:
3- Düğünlerde yapabileceğimiz etkinlikler
Davet edildiğimiz düğünlerde, uygun ortamlarda, insanların toplandığı saatte bizler de ortama girip, kulluğun mahiyetini, Müslümanın olması gereken şeklini, tek bir İlaha ibadet edilmesi gerektiğini, ibadetin tarifini kısa kısa da olsa gündeme getirip, mikrofonu alıp böyle fırsatları değerlendirebiliriz. Böyle bir konuşma için fırsat oluşturmak zor değildir. Sonuçta bir davetli olarak, bizim de ortamda konuşmak gibi bir imkanımız vardır. Kanaatimce bu durum tebliğe çok uygun bir ortamdır. İnsanların bütün hayatının ibadet olarak yaşaması gerektiğini, gelenek ve göreneklerimizin Allah’ın rızasına uygunluk teşkil etmesinin bir mecburiyet olduğunu üzerine durularak anlatmak için bu ortamlar bir fırsattır. Tabi ki burada sözün sonunda neyle karşılaşacağımızı bilemeyebiliriz, ama yapmış olduğumuz tebliğin, insanlara Hakkı anlatmanın dayanılmaz güzelliğini yaşayacağız. Bundan şahsen eminim. En önemli görevimizi yerine getirmenin verdiği mutluluk bizlerin çok şeyi göğüslemesine yardımcı olacak, insanlara bu yolla ulaşmış olacağız.
4- Hatim merasimlerindeki etkinlikler:
Halk arasında özellikle yaz sonlarında hatim merasimleri gerçekleştirilmektedir. Bu merasimlere de genel itibariyle tanıdık, eş-dost, komşu davet edilir. Bizler de böyle merasimlerde, Kur’an’ın anlaşılması gerektiği üzerine çok uzun olmamakla beraber, meramımızı anlatabileceğimiz bir konuşma hazırlayıp, tebliğimizi yapabiliriz. Kurulan ses sisteminin yanına gidip, usulen mikrofonu isteyip, Kur’an’ın bir hayata kitabı olduğunu, okumaktan sonraki merhalenin hayata geçirilmesi gerektiğini tatlı bir dille ama net olarak anlatıp, insanları Kur’an’a davet edebiliriz. Ayrıca hanım kardeşlerimizin yaptıkları günlerde, Cuma evlerinde bu tür etkinlikleri hayata geçirmeleri de mümkündür.
5- Yeni Doğumlarda yapabileceğimiz etkinlikler:
Komşumuzun, arkadaşımızın, mahalle sakinlerinden herhangi birinin, ya da samimi olmasak da tanıdığımız insanların dünyaya gelen çocuklarını tebriğe giderek İslam’ı anlatabilir, tevhidi tebliğimizi yapabiliriz. Ziyarete gitmemiz nedeniyle anlatacaklarımız kesin ihtimalle dinlenecektir. Bu ortam sanırım tebliğ için çok uygun olabilecek ortamlardan biridir. Çocuğun dünyaya gelmesini vesile ederek, Allah’a kulluktan başlayıp, insanın hayat imtihanı üzerinde odaklanıp tevhidi bir tebliğ yapabiliriz.
6- Cenazelerde Yapabileceğimiz etkinlikler:
İnsanların mesajlara en fazla açık olduğu zamanlar yakınlarını kaybettikleri zamanlardır ve bizler de böyle zamanları çok iyi değerlendirmeli, hayatın ve ölümün bir oyun olmadığını, insanların dünyaya Allah’a kulluk etmek için geldiklerini yumuşak bir üslupla anlatarak, tebliğimizi yapabiliriz. Özellikle cenaze defnedilirken çok uygun ortam oluşmakta, kalabalık bir insan topluluğu bulunmakta, hocalar Kur’an okuma için sıraya geçmektedirler. Bu esnada söz hakkı talep ederek anlatmamız gerekenleri anlatabilir, bu ortamı değerlendirebiliriz. Cenaze için toplananlar arasında İslami tebliğin herhangi bir olumsuz davranışla karşılaşmayacağı kesindir denebilir. Sonuçta karşı çıkan olsa da biz görevimizi yapmak azminde olmuş olacağız. Cenaze dağılırken, daha önceden hazırladığımız Kur’an’dan ayetlerin çıktılarını cenazeye gelenlere dağıtabiliriz. “Allah içiniz ve O’na döneceğiz”, bütün halkın cenazelerde hatırladığı bir ayet-i kerimedir. Bizler bu ayet üzerinden tevhide bağlantı yaparak, önemli olanın ölmeden önce Allah’a dönmek olduğunun izahını vahyi doğrularla yapabiliriz.
7- Halka açık kahvelerde yapabileceğimiz etkinlikler:
Hepimizin malumu ki, kültürümüzde kahvehaneler çok etkin rol oynamakta, insanların zaman öldürmesine zemin olmaktadır. Bizler, arkadaşlarımızla 8-10 kişilik gruplar oluşturarak kahveleri dolaşabilir, kendi aramızda sohbet ederek, ya da kahve sahibinden kısa bir zaman dilimini rica ederek tebliğimizi yapabiliriz. Bu tür konuşmalar kısa ve öz olacağı için konu detaylandırılmadan direkt tevhid ve kulluk üzerinden işlenmelidir. İşe yaramaz demeden bu tür yöntemleri de denemeli, tebliğ görevimizi her ortamda yerine getirmeliyiz.
8- Çevre köylerde yapabileceğimiz etkinlikler:
Köylüler genel olarak akşamları ya köy konakları denen yerlerde ya da kahvelerde toplanmakta, kendi aralarında zaman geçirmektedir. Misafirperverlikleri açısından köylüler şehirlilere nazaran daha olumlu davranışlar sergileyen bir kültüre sahiptirler. Bizler arkadaşlarımızla bir grup oluşturup köylüleri ziyarete giderek, onlara İslam’ı anlatabilir, kulluk bilincini tebliğ edebiliriz. Şehir kahvelerinde bulabileceğimiz anlatma zamanını köylerde daha geniş olarak edinebiliriz. Öyle sanıyorum ki, köylerimizde henüz geleneksel kültürümüzün misafire verdiği değer silinmedi, misafir olarak gittiğimiz bir yerde “hoşgeldiniz”le karşılanmak, tebliğimizde söze başlamak için yeterli bir sebeptir diye düşünüyorum. Köy ziyaretlerine giderken Kur’an meali, kavramlardan halkın anlayabileceği şekilde broşürler hazırlayarak yanımıza almamız, konuşmamızdan sonra da okumaları için dağıtmamız isabetli olacaktır. Gittiğimiz köylere tekrar tekrar ziyaretler gerçekleştirmeli, köylü ile bağımızı devam ettirmeliyiz. Bu tür köy çalışmalarını klasik cemaatler, özellikle de tasavvuf ehli uzun zamandır yapmakta ve kendi açılarından başarılı da olmaktadırlar. Sanırım bizler köylerde yapacağımız çalışmalar açısından çok geç bile kalmış durumdayız.
7-Hasta ziyaretlerinde yapabileceklerimiz:
İslam tebliğcisi için meramını en güzel anlatabileceği ortamlardan biri de, hasta ziyaretleridir. Hepimizin bildiği gibi insanların hayatın anlamını düşünmeye meyyal olduğu dönemlerden biri de hasta oldukları, sağlıklarını yitirdikleri zamanlardır. Hasta ziyaretleri geleneksel anlayışta toplumun da çok önemsediği bir ameldir. Bizler bu ortamları çok verimli olarak kullanabilir, hastaları ziyaret ederek insanların gönüllerini kazanarak, tebliğimizi yapabiliriz. Yarım elma gönül alma babından yanımızda götüreceğimiz gücümüz nispetinde hediyelerle ziyaretlerimizi gerçekleştirebiliriz. Kur’an’da bahsedildiği gibi genelde insanların Allah’a en yakın anları en darda oldukları anlardır, bir hasta da sağlık sorunu nedeniyle Allah’a yakinen duada bulunmakta ve sağlığı için yalvarmaktadır. Bizler, bu yakınlığı daimi hale çevirebilecek sohbetimizle, tebliğ görevimizi ifa etmeliyiz.
8-İşyerimizde, çalıştığımız yerde yapabileceğimiz etkinlikler:
Çalıştığımız iş yerinde çalışma arkadaşlarımızla ilgilenebilir, onlara gönül yakınlığı, güleryüz göstererek tebliğ yapabiliriz. Bu konuda belki zorlanabiliriz ama başaramayacağımız anlamına gelmez. İşveren konumunda isek, işçilerimize tebliğ yapabilir, onlara belli bir zaman ayırarak işveren olarak İslam’ı anlatabiliriz. İşveren olmamız dolayısıyla bizi dinleyecekler, nasihatlerimize kulak vereceklerdir. Çalışan isek mesai arkadaşlarımızla organize olmanın yollarını bulmaya çalışarak, haftada ya da belli zaman dilimlerinde bir araya gelmeyi sağlama mücadelemizi sürdürebiliriz.
Bu maddeler daha çoğaltılabilir tabi ki, benim ilk aklıma gelenler bunlar ve yapılabilir olanlar. Sonuçta bizler, birer tebliğ elçisi olarak insanlarla muhatabız. Nerede insan bulursak zaman zemin düşünmeden, en uygun yoldan konuya girerek anlatmamız gerekenleri anlatabiliriz. Bu yapabileceklerimiz arasında fert olarak gerçekleştireceklerimiz olduğu gibi arkadaşlarımızla birlikte yapmamızın daha uygun olanları da vardır. Bu duruma kendimiz karar verebiliriz.
Tabii ki, bütün bunlar burada yazılan kadarıyla kolay olabilecek şeyler değildir, ama şu da bir gerçek ki bütün Peygamberlerin (s) ve Son Nebi’nin (s) yaptığı ile kıyaslanamayacak kadar kolay olanlardır. Bütün bunları yapmaya engel hiçbir olumsuz durum yok karşımızda. Sonuçta elimizde buz gibi eriyen bir ömür var, bize lazım olan bildiklerimizi anlatabilme cesareti. Bunu da sağlamak için tevhidi doğruları çok iyi öğrenmek, bir an öncede tebliğe başlamak gerekiyor. Vira bismillah kardeşler.