20 Aralık 2012

EMİLİ HANGİ SUÇTAN ÖTÜRÜ ÖLDÜRÜLDÜ?

Amerika Birleşik Devletlerinde yine bir okul katliamı gündemin ilk sırasına oturdu. Connecticut eyaletinin Newtown kentindeki Sandy ilkokuluna, 20 yaşındaki bir genç tarafından düzenlenen saldırı 18’i anaokulu öğrencisi çocuk, 27 kişinin ölümüyle sonuçlandı. 5-10 yaşlarındaki çocukların üzerine 100’ü aşkın kurşun boşaltan saldırgan genç son kurşunu kendisine sıkarak hayatına son verdi.

Amerika’nın yaşadığı ilk okul saldırısı değil bu… Hatta Avrupa’da da bu saldırının birçok örneğini yakın zamanlarda görebildik.

Almanya, Finlandiya, Brezilya ve Amerika’da son 10 yılda sadece okullara yönelik silahlı saldırılarda çoğunluğu küçük çocukların oluşturduğu 100’ü aşkın kişi hayatını kaybetti. Katliamların düşündürücü bir yönü ise tetiğe basan katillerin 16-22 yaş aralığında olması…

Bu istatistikler sonucunda şu sorulara cevap bulmak gerekiyor. Bebek yüzlü katiller, masum savunmasız küçük çocukları hedef alacak bir cinnet haline nasıl girebiliyor? Bu şuursuzluğu doğuran sebepler nedir?

Olayı sadece Amerikan silah üretimi ve silahlanma yaşına indirgeyerek değerlendirmek, toplumun içten içe çürümüş yönlerinin görülmesine engel olacaktır. Sorun, Batının ürettiği ve dünyaya ihraç etmeye çalıştığı hayat algısındadır. Annesinin ilgi ve sevgisine en çok kendisinin layık olduğunu düşünen bu çocuklar, aldığı ücret sebebiyle kendisini yıllarca ihmal eden annesini ve buna sebep olarak gördüğü anaokulu öğrencilerini öldürebilmeyi tercih ediyor. Bebek yüzlü katiller ve çocuk kurbanlar, idealize edilen Kapitalist, liberal, demokratik yaşam biçiminin sonuçları olarak karşımızda duruyor.

Bu zihin, aynı değerler uğruna Afganistan’da, Irak’ta, Somali’de ve Vietnam’da, bizzat isteyerek bebek ve çocukları katletti. Şimdi ürettiği kokuşmuşluğun sonucu olarak namlunun kendisine döndüğünü görüyor.

Her ne kadar bir katliamda katil ve kurbandan söz etsek de, burada her iki kesimde kurban olarak görülmelidir. Biri, yaratılış amacını fark etmesi engellenerek sınırsız hazzın peşinde koşturulan gençler, diğeri ise bu kişilerin yaşamlarına son verdiği çocuklar… Yani burada mağdurlar, öldüren ve ölen çocuklar olmakta…

Bu şuur kaybının sebep olduğu etkenlerin tespiti, benzer üçüncü sayfa haberlerinin sıklaşmaya başladığı kendi coğrafyamızda almamız gereken önlemler açısından da oldukça önemli görülmelidir.

“Kendi öz evlatlarını, sonra eşini ve kendisini kurşunlayarak öldürdü”, “karısını sokak ortasında birçok yerinden bıçakladı”, “bir lise öğrencisi kız meselesi yüzünden diğer bir öğrenciyi delik deşik etti”, haberleri artık çok ama çok yakından gelmeye başladı. Yanı başımızdan…

Tüm bu yaşananlar, insanlığa empoze edilmeye çalışılan bir dünya görüşünün, kutsanan hayat tarzının sebep olduğu sonuçlar değil mi? Aile bilincini ortadan kaldıran, sevgi, ilgi, merhamet duygularını körelten, kişiyi bireyselleştiren, içe kapatan, diyalog kurma, paylaşım, hasbihal, ziyaretleşme gibi en doğal insani iletişimi yok eden, komşuluk, hasta ve akraba ziyaretlerini bitiren, insanı hayvanlar gibi sınırsız tüketim ve cinsel tatmin için yaşamaya iten, estetik, imaj, marka hastalığına yönlendiren, ahlakı merkeze alan ideal dini eğitimi engelleyen, hesap gününün, ahiret bilincinin üzerini örten, yok sayan, dini vicdanlara, soğuk duvarların arasına belli ayinlerle sınırlandıran sistemlerin ektiklerinin karşılığı değil mi bu karşılaştıklarımız…

Ailesinin dişinden tırnağından arttırıp okutmak için uğraştığı kız öğrencilerin çeteleşip, filmlerde gördükleri işkence yöntemlerini mezarlığa götürdükleri kendi kız arkadaşlarına yapması neyin sonucu? Uyuşturucu ve madde bağımlısı evlatlarımızın yaş ortalamasının 13-15’lere düştüğünün farkında mıyız? 18 yaşındaki bir gençten, aynı yaşlardaki bir kızın kafasını gövdesinden ayırabilecek profesyonel bir katil çıkartan bu kokuşmuş, Allah’tan uzaklaşmayı medeniyet sanan sistem değil mi?

Kur’an, Allah’ı merkeze almayan, O’nun yönlendirmesine kulak tıkayan, O yokmuş gibi başıboş yaşamayı tercih eden toplumları cahiliye toplumları olarak tanımlar. Bu toplumların ilkel uygulamalarını deşifre ederek net bir şekilde ortaya çıkartır.

Yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayanı, eksik ölçüp tartanı tehditle uyarır, diri diri toprağa gömülen kız çocuklarının hesabının sorulacağına işaret eder. İslam dışı sistemlerin kurbanları olan kız çocuklarının konuşturularak bizzat ağızlarından katillerinin ifşa edileceği bildirilir.

“Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman” (81/Tekvir 8, 9)

Şimdi sormak lazım, anaokulunda öldürülen masum yavrulara sorulduğu zaman, suçluda olsa çıkar gruplarının hesabı uğruna hayatları bitirilen gençlere sorulduğu zaman, kafası kesilerek öldürülen Münevver’e sorulduğu zaman, “hangi suçtan dolayı öldürüldünüz” diye, acaba kimi, kimleri işaret edecekler hesap gününde?

İlahi olanı görmezden gelmeye inat eden egemenler hem kendilerini, hem de nesilleri helak etmeye devam ediyor. Bunlara karşı durması, ilk itirazı göstermesi gereken Müslümanlar ise asli görevlerine sarılmaları gerekirken meşgul oldukları iktidarcılık rüyasından oldukça memnun gözüküyorlar. Uyandıklarında her halde iş işten çoktan geçmiş olacak…