23 Kasım 2012

GAZZE ÖĞRETİYOR

Bu saldırılar, 2008 yılındaki Furkan savaşında olduğu gibi Netanyahu’nun seçim yatırımı olarak değerlendirilse de, aslında 65 yıl önce açılan bir cephenin yeniden harekete geçmesinden öte bir şey değil. Toprakları, mukaddesatları işgal altında olan bir halkın, İsrail’in devlet ilanıyla beraber sürdürdüğü varlık savaşının muhtemel sonuçlarıdır ekranlarda gördüklerimiz.

İsrail güçleri Filistin topraklarında bulunduğu müddetçe, Filistinlilerin özgürlük ve bağımsızlıktan başka bir gündemi zaten olamaz. Direniş, işgale karşı en doğal ve meşru bir haktır. Bu sebeple, “niçin füze atıldı, rahat da durmuyorlar” suçlamalarını yapanlara, açıp Filistin’e yönelik işgal tarihini okumalarını ve haber bültenlerinin ötesinde bilgi almaya çalışmalarını tavsiye etmemiz gerekiyor. Bölgeyi tanımadığı için veya İsrail’in korkusundan kaypaklaşanlar kimlerle aynı safta gözüktüklerini görebilsinler artık…

Filistin İslami direnişi HAMAS 2008 yılındaki savaşı, safları net bir şekilde ortaya çıkardığı için “Furkan” olarak isimlendirmişti. Hâk olanı batıldan ayıran, insanların gerçek yüzlerini açıkça deşifre eden Furkan günlerinin bitmediğini, halen devam ettiğini bu son saldırılar vesilesiyle yeniden görebilme imkânına sahip olduk. Filistin halkının pak direnişinin, bizlere ve dünyaya ne kadar çok öğretici yönünün bulunduğuna şahitlik etmekteyiz.

Evet, Gazze bir okul ve sürekli öğretiyor. Bu son saldırılar sonucunda da bizlere birçok dersler verdi. Bu derslerden en fazla göze batan dördünü hatırlatmak istiyorum.

İlk olarak isimleri, ırkları, coğrafyaları hatta inançları farklı olsa da İslami olana karşı toplulukların nasıl birleştiklerini öğrendik. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları yaygarası kopartarak, bu uğurda yeryüzünü ateş çukuruna çevirenlerin, bu kavramlarla neyi kastettikleri bu tür hadiseler sonucunda daha net ortaya çıkıyor.

Gazze’de, bebek ve kadınların da içerisinde bulunduğu insanların bombalarla vurulduğu sırada Kanada, İngiltere ve ABD’nin ilk açıklamaları  ''Hamas ve diğer terörist organizasyonların İsrail halkına karşı giriştiği şiddetin hiçbir mazeret ve gerekçesi yok. İsrail'in kendisini savunma hakkını destekliyoruz'' şeklinde oldu. İsrail’e karşı sessiz kalan AB ülkeleri ve ABD’nin Hamas ile Gazze'deki diğer silahlı gruplara saldırılara bir an evvel son verme çağrısında bulunarak kınama açıklamaları yapması bu kapılarda yatanları düşündürmeli değil mi?

İkinci olarak, bir ülkeye veya mezhebe olan bağlılığın sebep olduğu kör fanatizmin, insanı nasıl acınacak çelişiklere götürebildiğini öğrendik. Suriye’de 20 aydır Esed askerlerinin bombalarıyla 40 bine yakın insanın katledilmesine, sözde Filistin’in güvenliği için ses çıkartmayanların maskesini de Gazze okulu düşürmüş oldu. Suriye’de Filistin mülteci kamplarında içlerinde yüksek rütbeli komutanlarında bulunduğu 600 Filistinliyi şehid eden Esed askerlerinin yanında olanların, Gazze’de vurulan Filistinlilerin yanındaymış gibi hareket etmelerine karşı, “bu ne yaman çelişki beyler” denmez mi?

Gazze’nin öğrettiği üçüncü ders ise zilletin nasıl bir şey olduğuydu. ABD’in Irak işgali dönemlerinde bölgede katliam yapanları es geçip hayatta en nefret ettiği kimse olarak işgale karşı savaşan bin ladin’i seçen, binlerce Filistinli çocuğu görmezden gelip İsrailli çocuklara ağladığını bildiren, evli bir kadınla zina ederken görüntülenen bir parti liderine insani olarak fevkalade üzüldüm mesajları gönderen, Mavi Marmara gemisinde yaşanan katliamın akabinde İsrail’i siyasi otorite olarak ilan eden, Libya’da emperyalist güçlerin temsilciliğini yapan Büyükelçi Christopher Stevens’ın öldürülmesi üzerine kınama ve lanetleme mesajları gönderen Pensilvanya MUkiminin, son Gazze saldırıları karşısındaki sessizliğinin sözlükteki karşılığı nedir?

Ve Gazze’den son bir ders. İman en büyük imkândır. Yalnız bırakılmışlık içerisinde, ambargolarla boğuşmasına rağmen bölgenin en güçlü ordularından biri olan israil’e kök söktüren, askerlerini acınacak durumlara sokan Filistin halkı bizlere imanın gücünü, izzetin, değerini öğretiyor, yeniden hatırlatıyor. Sorumlulukların nasıl yerine getirilmesi gerektiğini kanlarıyla yazarak gösteriyor. Halkın fakir ve kimsesiz çocuklarının değil bizzat direnişin liderlerinin ön safta savaşarak can verdiği, bedel ödediği bir savaşın asla kaybedilemeyeceğini bizlere anlatıyor.

Gazze okulu eğitimine devam ediyor. Gazze'nin yiğitleri kendi sorumluluklarını yerine getiriyor.

Bizlere düşense, maskelerin arkasındaki yüzleri doğru tanıyabilmek, bölgemizdeki işlerimizi başkalarına havale etmemek, bize uzatılan ellere, kulak kesilmiş habersizlere ulaşabilmek, Tevhidi söylemi, ümmet anlayışını alabildiğine yaygınlaştırabilmek olmalıdır.

İşte O zaman hem kendi mescidlerimiz, hem de mübarek mescidler inşallah işgalden kurtulacaktır...